| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Değiştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 15.02.2022 |
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası komplonun 23'üncü yılını geride bıraktık. AKP iktidarı, tecrit politikalarıyla uluslararası komployu destekledi ve derinleştirdi. Sayın Öcalan'ın demokrasi ve barış çabaları ortadayken yirmi üç yıldır insanlık dışı uygulamayla, tecritle karşı karşıyadır. Bu tecrit ekonomik krizi derinleştirdi, sosyal kriz yarattı ve toplumsal barışın önünde ciddi bir engel oluşturdu. Haberleşme hakkının ihlali söz konusudur, aile ve avukat görüşü engellenmektedir. Önceki dönem Adalet Bakanı Gül, görüşmenin önünde bir engelin kalmadığını belirtmişti ama tecrit hâlâ devam etmektedir. Yerine gelen Bakanın bu konuda hiçbir açıklaması da olmamıştır. İmralı tecrit sistemi, sadece aile ve avukat ziyaretleriyle sınırlı bir mekanizma değildir. İnfaz sistemi, hukuk sistemini de içeren bir bütünlüklü sistemdir. Bu uygulamayla ölçüsüzlük ve keyfiyetçilik derinleşmiştir. İmralı tecrit sistemine hangi hukuk uygulanmaktadır diye sormak gerekiyor. Uygulanan herhangi bir hukuk sistemi de ne yazık ki yoktur. Buradan Adalet Bakanına ve yetkililerine sesleniyoruz: Hukuka saygı gösterin ve tecride derhâl son verin.
Sayın Başkan, İnsan Hakları Derneğinin cezaevlerine ilişkin raporları söz konusu, cezaevlerindeki arkadaşlarımızın bize iletmiş oldukları onlarca, binlerce şikâyet söz konusu. 14 Aralık 2021'deki verilere göre, Türkiye'deki cezaevlerinde yaklaşık 1.605 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor, bunların 600'ü ağır durumdadır. Aysel Tuğluk hâlâ tahliye beklemektedir. İHD Van Şubesinin açıklamasına ve arkadaşlarımızın bize ulaştırmış olduğu bilgiye göre, 2020 yılı başından bugüne kadar, 70'i infaz ertelemesinden kısa bir süre sonra olmak üzere, en az 59 mahpus yaşamını yitirmiş durumdadır.
Diyarbakır Barosu İnsan Hakları Merkezi Cezaevleri İzleme Komisyonunun her yıl düzenli olarak hazırladığı Cezaevleri Hak İhlalleri Raporu'na göre, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, 30 Kasım 2021 itibarıyla, cezaevlerinde 295.754 tutuklu ve hükümlü bulunduğu belirtilmektedir; bunlardan 11.590'ının kadın, 1.977'sinin ise çocuk olduğu kaydedilmektedir.
Raporda, cezaevlerindeki gardiyan ve jandarmaların mahpuslara karşı işkence, kötü muamele, onur kırıcı hareketlerde bulunduklarına dair bilgilere yer verilmekte ve bu yönde çok ciddi şikâyetler gelmektedir. Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve kanunlara rağmen, hapishanelerde işkence ve kötü muamele uygulamalarının tespit edildiği raporda, işkence iddialarıyla ilgili görevlilere cezasızlık politikasının olduğu bilinen bir gerçektir.
Sağlık hakkı ihlalleri ayyuka çıkmış durumdadır. Cezaevlerinde yapılan görüşmelerde sağlık hakkı ihlallerinin tespit edildiği belirtilen raporlarda, hastane sevk taleplerinin ya hiç karşılanmadığı ya da geciktirildiği vurgulanmış. Mahpusların kelepçeli muayene ve tedaviye zorlandığı ve muayene odasında asker bulundurulduğu belirtilen raporda, ağır hasta olan mahpuslar hakkında Adli Tıp Kurumunun verdiği olumsuz raporlar da dikkate değer olan bir durumdur.
Değerli milletvekilleri, çocuklara fiziksel ve psikolojik şiddet uygulanmaktadır cezaevlerinde. Raporda, cezaevlerindeki 1.977 çocuk tutuklu ve hükümlünün durumlarına dair değerlendirmeler de yer almaktadır. Diyarbakır Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yapılan görüşmelerde, bazı infaz koruma memurları tarafından çocukların fiziksel ve psikolojik şiddet ile kötü muamele ve onur kırıcı davranışlara maruz bırakıldıkları verilen raporlarla tespit edilmektedir.
Kadın tutukluların çoğu, mevcut olan bu sağlıksız koşullardan dolayı hasta ve bu anlamda da çok ciddi mağduriyetler yaşanmaktadır. Raporlarda, cezaevlerindeki kadın mahpusların birçoğunun hasta mahpus olduğu tespiti de yapılmakta ve yine, cezaevlerindeki yoldaşlarımız tarafından bize iletilen ciddi şikâyetler var. Kadın mahpusların odalarını ve odadaki mutfak ve banyo kısmını gören kameraların hâlen mevcut ve aktif olduğu, bu kameraların özel alanları tamamen ihlal ettiği belirtilmektedir.
Karantina koğuşları işkence koğuşlarına dönüştürülmüştür ve bu şekilde işkence yapılmaktadır. Covid-19'la mücadele kapsamında oluşturulan karantina koğuşlarına da dikkat çekilmiş, hastane veya mahkeme için cezaevi dışına çıkarılan kişilerin on dört gün karantina koşullarında izole edildiği, ağır hasta mahpusların karantina koğuşlarında sağlık durumlarının daha da kötüleştiği ve karantina cezalarının daha da ağırlaştığı bilinen bir gerçek.
Değerli arkadaşlar, ocak ayında tutuklanan ve Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevinde tutulan TJA dönem sözcüsü Ayşe Gökkan, kadın mücadelesinden dolayı otuz yıl gibi bir cezayla karşı karşıya kaldı yani çok hukuksuz bir şekilde otuz yıllık bir cezaya çarptırıldı.
TJA aktivisti Zelal Bilgin, Jiyan Arıkboğa ve Feyza Aksoy'la birlikte 9 Şubatta coronavirüse yakalandığını duyuran Ayşe Gökkan, işkenceye varan durumunu şöyle aktarmaktadır: "Belirtiler başladığında bize test de yapmadılar; zorla, ısrarla test yaptırdık ve 6 kişiden 4'ümüz pozitif çıktık. Doktorun gelmesini bekledik ama doktor gelmedi, gelmeyince de şikâyette bulunduk. Şikâyet üzerine gelen doktor bizi tedavi etmeye değil, neden şikâyet ettiğimize dair hesap sormaya geldi. Feyza anne dâhil olmak üzere 4'ümüzün hastalığı çok ağır geçiyor ve burada ölüme terk edilmişiz, ona rağmen müdahale eden yok." Ayşe Gökkan, avukatına devamla aynen şunu söylüyor: "Bizler karantina odasına giderken 2 kadının konuşmasını duyduk. 2 kadının cezaevinde yapılan işkence ve baskılardan dolayı pazartesi günü intihar ettiğini ve birinin durumunun belirsiz olduğunu duyduk. İntihar eden kadının 'Bu cezaevinde yaşananlara karşı yapılacak tek şey, intihar.' dediğini duydum. Cezaevinde ve hastalığımızda yaşadıklarımızı Diyarbakır Barosuna, Türkiye İnsan Hakları Vakfına ve diğer birçok kuruma pazartesi günü bildireceğiz. Yine söylüyorum, burada işkence var ve ölüme terk edilmişiz." Bu şekilde feryat figan ediyor değerli arkadaşlar.
Tarihî Diyarbakır Cezaevinde yaşanan vahşet ve işkence sistemi yeniden uygulanmaya başlandı ve giderek de ağırlaşmaktadır. İşkence mekânları hâline geldi cezaevleri. Cezaevlerinde kötü muameleye, işkence yasağına ve yaşam hakkı ihlallerine karşı cezasızlık politikası devam ediyor ve buna ilişkin idarenin ve bu Hükûmetin hiçbir eylem ve işlemi de ne yazık ki yok. Arkadaşların onlarca şikâyeti söz konusu, arkadaşların uğramış oldukları bu işkenceye karşı şikâyetleri mevcut ve bu şikâyetler de ne yazık ki yargı makamları tarafından karara bağlanmıyor veya cezasızlık politikasıyla karşı karşıya kalıyor bu kamu görevlileri.
Ben, bir iki tane de bu Patnos Cezaevinde yaşanan ihlalleri sizinle paylaşmak istiyorum. Birçok hasta tutuklunun bulunduğu Patnos L Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklular hastane sevkleri yapılmadığı için aylarca hastaneye gidemiyorlar. Patnos Cezaevinde son bir yılda 4 hasta mahpus yaşamını yitirmiştir. Yine bu cezaevinde yıllardan beri mahpusların kullandığı suyun kirli olmasından kaynaklı hastalıklar baş göstermekte ve cezaevi yönetimi su sorununu çözümsüz bırakmaktadır. Mahpus ailelerinden aldığımız diğer önemli şikâyetlerden biri olan mahpuslara yetersiz iaşe verilmesi ve hijyen kurallarına da uyulmaması kronikleşen sorunların başında gelmektedir.
Cezaevlerindeki bir diğer sorun ve bize iletilen şikâyet: Cezaevlerinde makineye bağlı, solunum cihazına bağlı mahpuslar tahliye edilmedikleri gibi, kullandıkları cihazlar nedeniyle astronomik fiyatlarla ve faturalarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Aynı şekilde, elektrik faturaları cezaevlerinin de önemli gündemi hâlindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Sağ olun.
Yani sokakta halkın yaşadığı elektrik faturalarına ilişkin bu sorun cezaevinde de yaşanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, başka bir sorunu daha sizinle paylaşmak istiyorum. Her 15 Şubat öncesi ciddi operasyonlarla karşı karşıya kalıyoruz. Yine Ağrı'da, bu sabah ve dün onlarca kişi gözaltına alındı, evleri basıldı, şafak operasyonlarıyla insanlar gözaltına alındı. Altı yedi yıl önceye dayalı bir iddiadan dolayı arkadaşlarımız gözaltında ve bugün Diyadin'de, Diyadin ilçesinde İbrahim Turan, Nuri Sarı, İsmail Mert, Ali Yaşar ve ismini daha öğrenemediğimiz bir kişi tutuklandı ve 10'a yakın arkadaşımız da şu anda gözaltında. Bu hukuksuzluklara ve halkımıza yönelik bu şiddete son verin diyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)