GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:55
Tarih:17.02.2022

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sayın Başkan, sayın vekiller; ben size biraz emek dünyasından bahsetmek istiyorum. Şu anda işçi direnişleri artarak devam ediyor. İzmir Aliağa'da, bahsetmiştim, gemi söküm işçileri direnişte. İzmir Şehir Hastanesi inşaatında çalışan işçiler ayakta. İzmir Çiğli Organizede VANSAN fabrikası işçileri, Migros işçileri, Farplas işçileri, HepsiJET, Scotty, Aras Kargo, Sürat Kargo, Yurtiçi Kargo ve Yemeksepeti Banabi işçileri ayakta. Yine, geçen hafta Türkiye'nin birçok ilinde tabipler, sağlık emekçileri "G(ö)revdeyiz" grevindeydiler ve bu devam edecek. Asgari ücrete gelen zamdan sonra işçileri, iş yerleri tarafından yapılan maaş artırımlarını yeterli bulmayan Beşler Un, Gürteks, Şireci Tekstil, Sanat Halı, Zafer Tekstil, Has Çuval, Güler Çuval gibi Antep Organize Sanayide pek çok yerde direniş var. Yine, Ahmet Aslansoy Tekstil Fabrikası, Beylikdüzü'nde bulunan Darinda Çorap işçileri, Eskişehir'de Osmangazi Elektrik Dağıtım AŞ işçileri, Antep'te Elyaf İplik işçileri, Esenyurt'ta bulunan Öztaş Çorap işçileri direnişte. Antep'te bulunan Melike Tekstil işçileri, Profilsan işçileri, Adapak bardak fabrikasındaki işçiler, Artemis Halı işçileri grevde, direnişte. Mersin Akkuyu Nükleer şantiyesinde de yine işçiler hakları için mücadele ediyor.

Ben biraz bu İzmir Aliağa gemi söküm işçilerinden biraz daha detaylı bahsetmek istiyorum. İzmir Aliağa'da 22 ayrı işletmede işçiler ücretlerinin artırılması ve eşit ücret, iş güvenliği ekipmanlarının ve iş kıyafetlerinin işveren tarafından karşılanması gibi taleplerle greve çıktılar. Gemi söküm işçilerinin grevini buradan selamlıyorum. Patronlar grevi yasaklamak için hukuki yola başvurdular, o da yetmedi ne yaptılar biliyor musunuz? Aliağa Emniyet Müdürü geldi, patronların yanında grev kırıcılığına soyundu. Sendikaların, siyasi partilerin greve çıkan işçilerle dayanışmasının önü engellenmeye çalışılıyor.

Buradan ona sesleniyorum: Aliağa Emniyet Müdürü, senin görevin grev kırıcılığı mıdır yoksa o tersanelerde dönen karanlık işlerin, suçluların peşine düşmek midir?

Dünyanın hiçbir limanının kabul etmediği çok tehlikeli, asbestli, ağır kimyasallar içeren ve radyoaktif bulaşılı gemiler neden hep Türkiye'ye getirilip Aliağa'da gemi sökümü yapılıyor hiç düşündünüz mü? Sözde yerli ve millî Hükûmetiniz çıksın ve açıklasın; zehir saçan, asbest, radyoaktivite saçan bu kirli gemilerin yanaştığı İzmir Limanı Batı'nın çöplüğü müdür? Avrupalı devletler kendi limanlarında bu tip gemi söküm işlerini yaptıramıyorlar çünkü işçi sağlığı, iş güvenliği kurallarına azami derecede uymak gerekiyor, çevreyi, doğayı kirletmemek gerekiyor. Kurallara uydukları zaman sermayedarlar, gemi sökümü kârlı değil ama bunları yapmak için Türkiye uygun, Türkiye'de bunlar serbest ve kârlı bulunuyor, o yüzden de Türkiye'deler. Çünkü Türkiye'de işçiler asbest soluyarak radyoaktif bulaşılı atıklarla temas etse de meslek hastalığı takibi yapılmıyor, iş cinayetleri cezasız kalıyor. Dünyada en az meslek hastası da Türkiye'de var; bu, patronların başarısı değil bu, aslında sosyal güvenlik kurumlarının ve Çalışma Bakanlığının başarısı. Gerçekten, Amerika sermaye sınıfı da Almanya ve diğer Avrupa ülkelerindeki sermayedarlar da Türkiye'yi kıskanıyorlar, onların işçileri öldürme hakları yok. Aliağa Limanı'nda her yıl en az 3-4 işçi iş cinayetinde yaşamını yitiriyor, meslek hastalığını bilmiyoruz. Bu cinayetler sonucunda ne yapılmış diye bakıyoruz, hangi patron ceza almış; böyle bir şey de yok. Türkiye'de 2021 yılında en az 2.170 işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi. Daha geçen hafta İstanbul Güngören'de 4'ü mülteci 5 işçi yanarak can verdi.

Türkiye devleti, işçilerin sağlığını ve haklarını korumadığı gibi işçilerin kendi kendilerini korumasının da önüne geçiyor; bunun için polisi, jandarmayı işçinin, direnişin karşısına yığıyor. Sendikalaşmak sanki suçmuş gibi polisler bastırıyorlar. Sendikal yetki haklarıysa Çalışma Bakanlığından bir türlü gelmiyor. Aliağa gemi söküm işçilerinin grevinde olduğu gibi Aliağa Emniyet Müdürüne grev kırıcılığı düşüyor. Aliağa gemi söküm işçilerinin grevine yapılan bu devlet baskısını, grev kırıcılığını kınıyorum; Aliağa Emniyet Müdürüne de ellerini işçiden çek diyorum. Aliağa gemi söküm işçileri yalnız değildir, işçilerin söylediği gibi direne direne kazanacağız!

Değerli arkadaşlar, işçilerin kazanması için bu otoriter, ucuz emek rejiminin sona ermesi gerekiyor. Bunun için en azından şu anki iktidar olan AKP-MHP faşist blokunun sonlanması gerekiyor.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Faşist sizsiniz!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - İşçi sınıfının örgütlenmesinin önündeki engelleri kaldırmalıyız. Güvencesizlik ve işsizlik sermayenin ücretleri düşürme politikalarıdır, bu politikalardan bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor. Yine ücretleri düşürecek ihracatı yükseltme politikalarına son verilmesi gerekiyor. Türkiye'nin ucuz emek cenneti olmasının önüne geçilmesi gerekiyor.

İnsana yakışır çalışma koşulları bir haktır; her yurttaş ya bir işe, dolayısıyla gelire ya da gelir güvencesine erişebilmelidir. Bunu serveti vergilendirerek sağlayabiliriz; az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi almalıyız. Türkiye'de varlıklarımız, gelirlerimiz bir avuç sermayedar için değil, halk için seferber edilebilir. Bunun önünde tek engel sermaye sınıfının hizmetkârlığını yapan iktidarlardır.

Halkçı bir anlayışla toplumcu, ekolojik, cinsiyet eşitlikçi bir perspektifle üretim ve paylaşım düzenini baştan, yeniden dizayn etmeliyiz. Ucuz emek rejimine mahkûm olmayacağımız politikalara yönelmeliyiz. Bunun için sermaye sınıfına, savaşa ve çatışmaya aktarılan kaynaklarımıza "Dur!" dememiz gerekiyor. 5'li çetelere, militarizme yatırım yapmak yerine toplumsal kaynakları hem ekoloji dostu hem de üretkenliği yüksek alanlara yönlendirmeliyiz.

Gençlerin üretime katılabilmeleri için çok yönlü bir biçimde politeknik üretime yönelebiliriz. Okullardan mezun olan gençleri yapayalnız bırakan, piyasa cehennemine atan politikalar yerine güvenceli iş ve gelir olanakları yaratabiliriz. Gençlerimize "Asla yalnız yürümeyeceksiniz." diyebilmeliyiz.

Kadınlar bu toplumda hep yok sayılıyorlar; pandemide de gördük, kadınlar hem işlerini kaybettiler hem de ev içinde ağır bir iş yüküne maruz kaldılar. Bakım emeği sadece kadınların sorumluluğunda değil, bütün toplumun sorumluluğunda olmalıdır. O nedenle bize göre kreşler, yaşlı ve engelli bakım merkezleri de kamulaştırılmalıdır. Başta kamu kurumları olmak üzere iş yerlerinde toplumsal cinsiyet eşitlikçi istihdam politikaları hayata geçirilmelidir. LGBTİ+'lara ayrımcılık ve nefret söyleminden vazgeçilmesi gerekiyor.

Şimdiden demokratik halk iktidarı perspektifiyle kanun teklifleri veriyoruz. Kanun tekliflerimizi tabii ki bu Hükûmet değerlendirmiyor, dikkate almıyor ancak biz halkımızla bunları paylaşmaya devam edeceğiz.

Her haneye 250 kilovatsaat elektrik bize göre insan hakkıdır ve bu devlet, Türkiye büyük bir ekonomidir, bunu sağlayabilir. Türkiye ekonomisi için bu bir lüks değildir. 250 kilovatsaat elektrik bedelsiz olmalı ve temel ihtiyaçların faturaları ödenemediğinde hizmetler asla kesilmemelidir. Eğitim, sağlık, barınma, elektrik, su, doğal gaz ve ısınma giderleri, internet gibi hizmetler insan hakkıdır; hiçbir koşulda halkımız bu hizmetlere erişimden mahrum edilemez. Elektrik ve doğal gaz üretim ve dağıtım şirketleri kamulaştırılmalıdır.

Bize göre toplumsal adalet için, eşitlik için ve bugün yaşadığımız ekonomik krizin, ekonomik buhranın ortadan kalkması için bu köklü çözüm önerilerinden bir an önce faydalanmak gerekiyor. Elbette ki bunu yapabilmemiz için önce AKP-MHP faşist blokundan kurtulmamız gerekiyor.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)