GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:55
Tarih:17.02.2022

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mustafa Kemal Atatürk'ün 11 Haziran 1937'de tarım, ziraat gelişsin diye hazineye şartlı olarak bahşettiği, bağışladığı Atatürk Orman Çiftliği arazisi, 52 bin dönüm tapulu, 50 bin dönüm kullanım hakkı olmak üzere 102 bin dönümden şu an 33 bin dönüme kadar düşerek üçte 2'sini kaybetmiştir. Atatürk Orman Çiftliği, özel yasalarla, yürütme eliyle birtakım özel yöntemlerle, satışlarla ve kiralamalarla yasaya aykırı olarak devredilmiştir.

Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde son zamanların en çok tartışmalı konularından bir tanesi de şu anda Cumhurbaşkanının oturduğu Cumhurbaşkanlığı sarayıdır.

Değerli milletvekilleri, Osman Kavala'nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen hak ihlali kararı üzerine, şubat ayının başında Sayın Cumhurbaşkanı şöyle bir söz söyledi, dedi ki: "Bizim mahkeme kararlarımızı tanımayanı biz de tanımayız. Türk mahkemelerine herkes saygı duysun."

Değerli milletvekilleri, o hâlde beni can kulağıyla dinlemenin tam da sırasıdır.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Dinliyoruz Başkanım.

LEVENT GÖK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde yapılan Cumhurbaşkanlığı sarayına birçok sivil toplum örgütü, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler, pek çok duyarlı yurttaş o konuya itiraz ettik, dedik ki: "Buraya çivi dahi çakamazsınız çünkü burası birinci derecede tarihî sit alanıdır." Ama bütün itirazlara rağmen, orada, Cumhurbaşkanlığı sarayı yapıldı, 1.150 oda mı, 1.250 oda mı? Ben bile sayısını şu anda bilmiyorum. Şu anda çalışan binlerce kişiyle, suyuyla, elektriğiyle, doğal gazıyla Atatürk Orman Çiftliği arazisinde Atatürk'ün vasiyetine aykırı olarak bir bina inşa edildi. Bu inşaatın kaçak olduğunu herkes söylüyordu ama kaçak olduğu biline biline yapılmış bu durumdan herkesin de haberi vardı.

Değerli milletvekilleri, şöyle bir gelişme oldu: Saray kaçak olunca buna bir yasal kılıf bulmak gerekiyordu. Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, 2014 yılında şöyle bir ilke kararı aldı, dedi ki: "Millî park dâhilinde ve tarihî sit alanları üzerinde kamu hizmet binası yapılabilir." Bakın, Koruma Yüksek Kurulu "Kamu hizmet binası yapılır." diyerek Cumhurbaşkanlığı sarayına yasal bir kılıf bulmaya çalıştı. 2014 yılında Koruma Yüksek Kurulunun almış olduğu bu ilke kararı üzerine duyarlı yurttaşlar, sivil toplum örgütleri, odalar dava açtılar. Sonunda gelinen noktada Danıştay 6. Dairesi ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulundan geçerek, Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun "Tarihî sit alanları üzerinde ve millî parklar üzerinde kamu binası yapılabilir." şeklindeki ilke kararı iptal edildi. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanlığı sarayının yasal kılıfı olarak Koruma Yüksek Kurulu tarafından alınan bu karar iptal edilmiş oldu.

Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ortada kapı gibi bir mahkeme kararı var. Danıştay dedi ki: "Burada kamu binası dahi yapamazsın."

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, idare mahkemesi kararlarının uygulanması zorunluluğu vardır. Bu kararı, uygulanmak üzere mahkeme tebligat gönderdi ve Koruma Yüksek Kurulu da şöyle bir cinlik yaptı: Aldı kararı önüne, Danıştayın kararını uyguluyoruz gibi gözüktü ve 2021 yılının Mart ayında, geçtiğimiz yıl, dedi ki: "Millî parklar ve tarihî sit alanları üzerinde Danıştay kararını uyguluyoruz. Kamu kurumu değil, resmî kurum yapılır." şeklinde bir laf cambazlığı yaptı yani kamu kurumu yapılamazmış ama resmî kurum yapılabilirmiş! Değerli hukukçu milletvekili arkadaşlarım, "resmî" ile "kamu" arasındaki farkı bana anlatacak bir arkadaşımız var mıdır acaba? Yani "Kamu kurumu olmaz, resmî kurum olur." demekle aynı şeyi söylemiyor musunuz? Onlar da biliyorlar elbette minarenin kılıfa uymadığını ama hiç olmazsa Danıştayın kararını uyguluyor gözükmek istiyorlar.

Koruma Yüksek Kurulu bu kararı alınca ben ve birkaç arkadaşımız bu kararın iptali için de dava açtık. Değerli arkadaşlarım, Koruma Kurulunun almış olduğu "Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde resmî kurum yapılamaz." şeklindeki kararına karşı şahsım da dava açtı. İlk davada enteresan bir şey oldu. Ne oldu? O zaman Başbakanlıktı, Cumhurbaşkanlığından önceki bir dava sürecinde, Başbakanlık o davaya müdahil olarak dedi ki: Bu mahkemeden verilecek karar doğrudan doğruya bizim Atatürk Orman Çiftliği'nde yapmış olduğumuz Başbakanlık konutunu -yani şimdiki Cumhurbaşkanlığı sarayını- etkileyecektir. Burada vereceğiniz karar, bizim bu inşaatın yapımını doğrudan etkileyecektir." Ve davaya müdahil oldular. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.

Değerli milletvekilleri, açmış olduğum dava sonunda 6. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma talebimi reddetti. Ben de bunun üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna itiraz yoluyla başvurdum ve yaklaşık on gün önce Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu "Siz burada 'resmî kurum' ibaresini de kullanamazsınız." diyerek yürütmeyi durdurdu; karar bu.(CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı sarayına yasal kılıf bulunması amacıyla yapılan bütün değişiklikler hem iptal edildi hem de yürütmesi durduruldu, şu anda Cumhurbaşkanlığı sarayının savunulacak hukuksal hiçbir zemini kalmadı.

Şimdi, mahkeme kararı bu, değerli arkadaşlarım, mahkeme kararı. Bu karar Cumhurbaşkanlığına tebliğ edildi gereği yapılsın diye. Peki, gereği ne burada? Şu andaki Cumhurbaşkanlığı sarayının hukuki statüsü nedir bu kararlarla?

AHMET KAYA (Trabzon) - Kaçak.

LEVENT GÖK (Devamla) - Gecekondudur değerli arkadaşlarım, tam anlamıyla bir kaçak saraydır; gecekondu. Yasal kılıfı olmayan, yasal bir statüye dayanmayan bir saraydan yönetiliyoruz şu anda. Peki, Anayasa nerede, hukuk nerede, yargı nerede, bu kararların uygulanması nerede?

Değerli milletvekilleri, çok ciddi bir konuyu anlattığımı düşünüyorum. Şimdi, sözümde şuraya geliyorum Sayın Cumhurbaşkanının az önce bahsettiğim cümlelerini kurarak: "Bizim mahkeme kararlarımızı tanımayanı biz de tanımayız." diyen Sayın Cumhurbaşkanına "Bu kararı tanıyın." diye bir ihtaratta bulunmak istiyorum.(CHP sıralarından alkışlar) "Türk mahkemelerine saygı duyun." diyen Sayın Cumhurbaşkanına "Sayın Cumhurbaşkanım, siz yürütmenin başısınız, en başta sizin saygı duymanız gerek." diyerek bir çağrıda bulunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)

Peki, ne olacaktır? Bir gecekondu, bir kaçak saray, bu kaçak sarayda... Başka yerde vatandaş gecekondu yapsa tepesine devletin bütün organları çöker, suyunu keser, doğal gazını keser, elektriğini keser ve sonunda yüzlerce polis de yıkmaya gider.

Şu anda sarayın kaçaklığını Meclisteki arkadaşlarıma ifade ediyorum; lütfen, bunları da iletiniz, böyle ciddi bir konuda kaçaklığı tescil edilmiştir. Bu kaçak sarayda hâlen kaçak elektrik kullanılmaktadır, kaçak su kullanılmaktadır, kaçak doğal gaz kullanılmaktadır. Şimdi "Elektriği ödemiyorum." diyenlere...

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Çözüm önerin nedir Sayın Gök? Çözüm önerinizi, onu söyleyin. Çözüm önerin ne?

LEVENT GÖK (Devamla) - "Elektriği ödemiyorum." diyenlere...

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - "CHP gelince yıkacağız." de, onu söyle; anlayalım. Millete anlatın, millete anlatın bunu.

LEVENT GÖK (Devamla) - "Elektriği ödemiyorum." diyenlere deniliyor ki: "Elektriğini ödemezsen elektriğini keseriz." Peki, "Kaçak elektrik kullananlara ne yapacaksınız?" soru burada, soru burada. (CHP sıralarından alkışlar) Elektrik kaçak, su kaçak, doğal gaz kaçak.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Başkanım, hukuki tespiti yok mu?

LEVENT GÖK (Devamla) - Ben hukuki yönünü anlatıyorum değerli arkadaşlarım.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Başkanım, yürütmeyi durdurma var, iptal yok ki.

LEVENT GÖK (Devamla) - Yapılacak çare şudur: Yapılacak çare hukuka uymaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayınız lütfen.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Başkanım, yürütmeyi durdurma var, iptal henüz yok; devam ediyor.

LEVENT GÖK (Devamla) - Eğer devletin en üst tepesi hukuk kurallarına uymazsa... Yürütmeyi durdurma kararları da anında hüküm doğuran konulardır ve uygulanması gereken konulardır iptal kararları gibi, aksi yerine gelinceye kadar ama değerli arkadaşlarım, bu hukuk garabetini Türkiye kimseye anlatamaz.

Şimdi, yapılması gereken iş, hukuka uymaktır. Bir kere Cumhurbaşkanımızın "Ben bu kararı tanımıyorum." diyeceğini düşünmek dahi istemiyorum. Çünkü geçtiğimiz ay bütün dünyaya "Türk mahkemelerini tanıyın ve lütfen, ona saygı duyun." diyen bir Cumhurbaşkanına düşen görev, en başta kendisinin bu yargı kararına uymasıdır, bu kararı tanımasıdır. Aksi hâlde, sarayın elektriğinin kesilmesi, doğal gazının kesilmesi, suyunun kesilmesi, gördüğümüz yıkılan gecekondu örnekleri saray için de geçerli olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Selamlayalım.

LEVENT GÖK (Devamla) - Türkiye eğer bir hukuk devletiyse ve Anayasa önünde herkes eşit ise bu mahkeme kararlarının uygulanması zorunluluğu karşısında kimse bir yere kımıldayamaz. Uygulanması gereken bir mahkeme kararını bütün kamuoyuyla paylaşıyorum ve Cumhurbaşkanlığı sarayının bir an önce boşaltılması -şu andaki konumuyla- olmazsa elektriğinin kesilmesi, olmazsa suyunun kesilmesi, olmazsa doğal gazının kesilmesi ve icra marifetiyle tahliyesi söz konusudur. Benim uyarım budur. (CHP sıralarından alkışlar) Şunu diyebilirsiniz: "Ben hukuk kurallarını tanımıyorum." diyebilirsiniz.

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) - Kaçak saray.

LEVENT GÖK (Devamla) - O zaman değerli arkadaşlarım, o zaman hiçbir kimseye, dünyaya anlatacak sözünüz kalmaz. Bütün dünyadaki itibarlı hükûmetler hukuka uyarak ayakta kalmıştır, benim de sizlere önerim budur.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)