| Konu: | Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 03.03.2022 |
TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütün düzenlemeleri kanun hükmünde kararnameyle çıkarma şımarıklığını ve aymazlığını gösteren iktidar, bu düzenlemeyi de kararnameyle çıkarmaya yeltendi ama iyi ki Cumhuriyet Halk Partisi var; o, yurtseverlik bilinciyle bu ülkenin topraklarını ve insanlarını korumak adına Anayasa Mahkemesine başvurdu ve Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet Halk Partisinin bu başvurusunu haklı gördü. Ve kararnameniz Anayasa Mahkemesine tosladı.
Anayasa Mahkemesi bir şey daha yaptı, "Bu düzenlemeyi bir yıl içinde yeniden görüşüp Parlamentoda çıkaracaksınız." dedi. Bir yılın sonuna gelindi, şimdi burada ayıplı bir durum var. Eğer siz bu bir yıllık süreyi unutmuş iseniz, bu ülkeyi nasıl yönettiğinizin, nasıl acze düştüğünüzün somut örneği; yok, unutmadınız, bilinçli olarak bir yılın sonuna attıysanız bu daha büyük bir ayıp; böyle dar bir zaman içine sıkıştırıp alelacele, bilimsellikten uzak, araştırmalardan yoksun bir kanun düzenlemesi yapmak istiyorsunuz, bu da bir başka ayıbınız.
Şimdi, başka bir konuya değineceğim asıl değinmem gereken konunun ötesinde. Az önce Sayın Cahit Özkan'ı dinledik, daha önce de Akbaşoğlu'nun açıklamaları vardı; vallahi, eğitim hayatım boyunca benim matematik dersim fena değildi ama şimdi bu arkadaşları dinleyince benim matematik müfredatım ile bu arkadaşların matematik müfredatlarının farklı olduğunu düşünüyorum; akıllara zarar açıklamalar yapıyorlar, akıllara zarar. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, başka bir şey daha var, hiçbir milletvekilinin bu Parlamentoyu yanıltmaya, yalan yanlış bilgi vermeye hakkı yok. Ne diyor Sayın Özkan "Avrupa Birliği ve Konseyi bu nükleer enerji reaktörlerini yeşil enerji olarak tanımış." Külli yalan! Eğer böyle bir karar varsa buraya getirin, ben özür dileyeceğim ama böyle bir karar yoksa Sayın Özkan, siz ve bunu savunanların hepsi bu Parlamentodan ve kamuoyundan özür dilemek zorunda.
Şimdi, başka bir mesele. Nükleer santral kuruluyor, dünya tedirginlik içerisinde, herkesin gözü kulağı Rusya-Ukrayna savaşında ve bu dünyayı yönetmeyi kendilerinden zanneden o emperyalist ülkeler de şunu diyorlar: "Üçüncü dünya savaşı çıkabilir ama üçüncü dünya savaşı bir nükleer savaş olacak." Herkes tedirgin, herkes korku içinde çünkü o nükleerin nelere yol açtığını Japonya'da, Çernobil'de, birçok yerde gördük, bu nedenle insanlar tedirgin, ülkeler tedirgin. Peki, biz ne yapıyoruz? Böyle bir korkunun hâkim olduğu bu dünyada nükleer yasasını çıkarmaya çalışıyoruz. Niçin? Akkuyu'da bir nükleer santral inşaatına başlandı. Bakın, yüzde 100'ü Rus firmasının, devletin elinde olan bir Rus firmasının; yüzde 1'i dahi bizim değil. Ya, biz böyle bir şey yapacaksak oradan teknoloji satın alalım, kendi olanaklarımızla, kendi imkânlarımızla yapalım, kendi bilgimizi, becerimizi geliştirelim. Yapamayız. Niye? Çünkü her şeyden önce paramız yok. El mahkûm Rusya'ya yaptırıyoruz. Niye yaptırıyoruz? O kadar ilginç tespitler var ki, deniyor ki: "Yapıp, işletip sahibi olacağız." Ne zamana kadar? Sonsuza kadar. Yani bunun bir kısıtlaması, bir sınırlaması yok; ne zaman canları isterse, yüzde 11'i yine o şirkette kalmak koşuluyla, bir miktar hissesini satabilir. Satmak zorunda değil, satabilir. Satmayacaklar, böyle bir nimet satılır mı? 12,35 sente enerjiyi satacaklar, kim hissesini satar? Böyle bir dünya yok.
Peki, ne var orada? En tehlikeli ama en tehlikeli kısmı oradaki tehlikeli atıklar. Ne olacak onlar? Depolanacak. Aslında Akkuyu'da deniyor ki: "Atıklar Rusya'ya gidecek." Peki, soğutma on yıl boyunca ne olacak? Türkiye'de, Mersin'de yapılacak; kazası, belası on yıl bizim üzerimizde. O güzelim Mersin'i böyle bir tehlikenin içine atıyorsunuz, insafınız kurusun sizin! Başka bir şey: "Atıklar Rusya'ya gönderilecek." Neyle? Ya deniz yolu ya hava yolu ya kara yolu ya da trenlerle. Bir demir yolu hattı Mersin ile Rusya arasında yok, kara yolu son derece tehlikeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Geriye ne kalıyor? Geriye şu kalıyor: Hava yolu ya da deniz yolu. Gitmeyecek, ileride -iktidarda kalmayacaksınız inşallah- orada atık depolarını size o Ruslar yaptıracak; alın size bir büyük tehlike.
Başka bir şey daha var, o da şu: Sinop'ta böyle bir nükleer santral yapılıyor ama orada bir özellik var; katı atık, tehlikeli atık depolamanın bütün depoları orada yapılacak. Sinop bir inci; bir dünya güzelinin yüreğine hançer saplıyorsunuz, sonra da kalkıyorsunuz milliyetçilikten, muhafazakarlıktan bahsediyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Başka bir şey var, o da şu: Sinop Nükleer Santrali'nin ÇED raporu var, ne diyor biliyor musunuz: "Tehlike anında Sinop'un tamamı kırk saat içinde boşaltılacak." Ya, insaf, orada patlama olursa, sızıntı olursa kırk saat kim bekleyecek? Dakikalar içinde Sinoplu kardeşlerimi siz ölüme mahkûm edeceksiniz, bu da sizin ayıbınız. Başka bir şey var...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika daha verirseniz...
BAŞKAN - Başkanım, ek süre verdim, Grup Başkan Vekillerine vermiyorum.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Peki ama mikrofon kapalı olsa dahi bunu söyleyeceğim değerli milletvekilleri.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Söyle, kayda geçsin.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Bakın, bu ülkenin bir yakasını Amerika'ya kaptırdınız, yıllardır kurtulamıyoruz. Şimdi siz ülkemizin diğer yakasını tarım ürünlerinin ithali nedeniyle, doğal gaz nedeniyle, Akkuyu nedeniyle Rusya'ya kaptırdınız, yakanızı kaptırdınız. Korkuyorsunuz, hiçbir şey yapmıyorsunuz, yapamıyorsunuz, hem Amerika'ya hem Rusya'ya taviz üstüne taviz veriyorsunuz, örnekleri çok. Ben de şunu söylüyorum: Emperyalistlerden korkmayın, Amerika'dan korkmayın, Rusya'dan korkmayın, Allah'tan korkun, Allah'tan! (CHP sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar)
Saygılar sunuyorum.