| Konu: | Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 03.03.2022 |
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, biz bu kanun teklifinin maddeleri üzerinde görüş belirtmiyoruz çünkü nükleer enerjinin, nükleer güç santrali üzerinden elektrik enerjisi elde edilmesinin kendisine karşıyız. Dolayısıyla, zaten baştan karşı çıktığımız bir konunun maddelerinin nasıl düzenlenmesi gerektiği hususunda da görüş belirtmek yerine bunun üzerindeki tümüyle olan eleştirilerimizi dikkate alıyoruz. Hani burada "Maddelere ilişkin söyleyecek bir şey yok mu?" gibi değerlendirilmesin, tümünü kabul etmiyoruz yani toptan itirazımız var. O yüzden maddenin şöyle değil de böyle olması bizi bağlamıyor çünkü nükleer güç santrallerinin, nükleer santrallerin kendisine karşıyız; bu yönden bir elektrik enerjisi elde edilmesine karşıyız çünkü bunların nasıl bir felaket olduğunun örnekleri var, yaşanmış örnekleri var. Şimdi, ülkemizde de var, garip bir şekilde Türkiye'de de var. Bakın, nükleer santrali olmadan nükleer atıklara sahip olan tek ülkeyiz yani ülkemizde nükleer santral yok ama nükleer santral atıkları var; buna sahip tek ülkeyiz. Arkadaşlar da anlattılar detaylıca. Nerede bu? Yani bu, İzmir Gaziemir'deki atıklar ve o atıklarla ilgili yapılan incelemeler, verilen raporlar bu atıkların nükleer santralden çıkan çubuklara ait olduğunu söylüyor. Yani bizde santral yok ama atıkları var.
Şimdi, diğer taraftan, yine, başka bir ilginç konu da şu bizim ülkemizde yaşanan: Nükleer santrali olmadan nükleer kaza sıralamasında ülkeler arasındaki sıralamaya giren tek ülkeyiz yani nükleer santralimiz yok ama nükleer kazalardan ölümlerin olduğu bir ülkeyiz, böyle bir şey var. Bu nedir? Örneğin, İstanbul İkitelli'de 1999'da meydana gelen olayda dünyanın en önemli 20 radyoaktif kazası listesine giren bir vaka var. Olayda 13 kişilik Ilgaz ailesi hurda diye atılan maddelerden radyasyona maruz kalıyor, Hüseyin Ilgaz hayatını kaybediyor ve 13 kişilik ailenin birçoğu da bu olaydan etkileniyor. Şimdi, bütün bunlara baktığınız zaman, bu nükleer meselesinin, radyoaktif meselesinin daha santral olmadan ülkemizde nasıl bir sonuca evirdiğini, nasıl bir felakete yol açtığını biliyoruz.
Şimdi, İzmir Gaziemir'deki mesele hâlâ açığa kavuşturulmuş değil. Bu konudaki iddialar, ortaya atılan belgeler, bulgular, ölçümler bunların ne olacağı... Hani Komisyon Başkanımız dedi ya "Bertaraf edilecek." İzmir Gaziemir'deki bu atıkları bertaraf etmediniz daha, o santralden çıkacak olan atıkları nasıl bertaraf edeceksiniz? Hani anlatırsınız, dersiniz ki: "Ya, siz, muhalefet, bunları böyle söylüyorsunuz ama bak, İzmir Gaziemir'de böyle bir atık tespit edildi, biz de onları şöyle bertaraf ettik." Biz de deriz ki: "Ya, hakikaten doğru, bak ne güzel bertaraf etmişler ve hiçbir yere zarar vermemiş." E, duruyor onlar orada. Madem öyle, önce onları bir bertaraf edin, bakalım görelim nasıl bertaraf edeceksiniz; hakikaten doğaya, canlılara, insanlara zarar vermeden bir bertaraf söz konusu muymuş? Mümkün değil çünkü böyle bir şey yok, dünyada yok böyle bir şey yani atıkların öyle insanlara, doğaya, canlılara zarar vermeden bertaraf edilmesi diye bir durum söz konusu değil. Zaten "bertaraf" dediğiniz nedir? Alıp başka bir tarafa nakletmek en iyi ihtimalle; "ortadan kaldırma" diye tanımlanan kelime anlamı da var ama burada ortadan kaldırma söz konusu değil, bir yerden alıp bir yere götürme söz konusu. Gittiği yerde yine tehlike, giderken yine tehlike, oradan alınırken yine tehlike; nükleer santraller, güç santralleri her anlamda tehlike olmaya devam edecek.
Dolayısıyla, bizim bütün bu konulardaki görüşlerimiz, tümüyle bu nükleer atıklar, nükleer santraller hiçbir kazaya sebebiyet vermese bile, hiçbir sorun çıkmasa bile, deprem olmasa, yangın olmasa, savaş çıkıp bombalanmasa, terör saldırısına maruz kalmasa bile durduğu yerde zaten havaya karışan bir gaz salımı var, bu bir; ikincisi, atıkları başa bela. Bütün bunların hepsine birden baktığınız zaman, bu nükleer güç santrallerinin nasıl bir tehlike olduğunu, gelecek kuşakları nasıl etkilediğini hep birlikte görmüş oluyoruz; zaten tecrübelerden edindiğimiz sonuç budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Bu anlamıyla, biz "Kanunun maddeleri şöyle mi olmalı, o maddeyi böyle mi düzenlemeli?" meselesinden öte olayın kendisine karşı olduğumuzu ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)