| Konu: | Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 03.03.2022 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu saatinde, aslında Parlamentonun ne durumda olduğunu, Meclisin yasama yetkisinin ne hâlde olduğunu az önce gördüğümüz tabloyla anladık. Herkes telefonuna bakıyor; Tarım Bakanı istifa etmiş, yerine yeni bir bakan atanmış. Böyle bir süreçte, biz daha öğlen araştırma önergelerinde tarımla ilgili, yapılan gelişmelerle ilgili -bugün biz bir teklif de verdik- çiftçinin ne kadar zor durumda olduğunu, gübre konusunda, yakıt konusunda ne kadar sıkıntıda olduğunu söylüyorduk, itirazlar yükseliyordu. Nedense hep istifa ediyorlar. Zaten belki de bizim konuşmamız gereken, Komisyona da söylememiz gereken bu alelacele, Parlamentoyu giderek yetkisiz hâle getiren tablodur. Nedir? Nükleer santrallerle ilgili bir düzenleme düşünülüyor. Nedir? Enerji. Bir taraftan "yerli, millî" diyorsunuz, bir taraftan içerideki bütün enerji kaynaklarını özel sektöre satıyorsunuz. Hanelere icra gidiyor, özel sektör jandarmayla hanelere, evlere baskın yapıyor, elektriklerini kesmeye çalışıyor, elektrik parası almaya çalışıyor. Zam üstüne zam yapıyorsunuz, insanlar faturaları gösterince ikide bir bunu değiştirmeye çalışıyorsunuz ama hiçbir zaman halkı dinlemeyi, demokratik kitle örgütlerini dinlemeyi, sivil toplum örgütlerini dinlemeyi, muhalefeti dinlemeyi, bunları kabul etmiyorsunuz. "Biz biliriz." diyorsunuz; bildiğiniz en kolay yol, gece yarısı bir kararname çıkarmak.
Nükleer santrallerle ilgili de bir kararname çıkmıştı, Anayasa Mahkemesi iptal etti ve şimdi tekrar alelacele getiriyorsunuz; cuma, cumartesi, pazar, pazartesi... Çünkü yetişecek. Nedir? İkide bir muhalefet yoklama çektiğinde paldır küldür bu sıralar doluyor. Önemli olan o değil, yasamanın katılımcı, şeffaf, toplum yararına olması lazım, o olmadığı zaman olmaz. Şeffaf olması lazım, şeffaf olmadığı zaman olmaz. Ama tercih şirketlerden yanaysa, sermayeden yanaysa sermayenin yerlisi yabancısı fark etmez, "yerli" dediğiniz yeri herkese satmaya kalkışıyorsunuz. Bu süreçten kurtulmamız lazım, daha da önlememiz lazım. Sağlıkta bir kural var; önce zarar verme, koru. Sizin yaptığınız her şey bütün toplumun geleceğini zarara dönüştürmekte, daha da sıkıntılara dönüştürmekte.
Şimdi, nükleer santrallerle ilgili bir şey düşünülüyor, enerjiyle ilgili bir şey düşünülüyor. Size bazı ülkelerin isimlerini okuyacağım, az önce arkadaşlarımız söyledi: Avusturya, Filipinler, Brezilya, İsveç var olan nükleer santrallerini kapattı; İsveç'te referandumla. İspanya, Belçika, Finlandiya, Rusya, Endonezya, Çin, Küba, Tayland, Vietnam kendi ülkelerindeki var olan, gelecekteki planlamalarını kaldırdılar ama başka ülkelerde yapabiliyorlar. Portekiz, İrlanda, Lüksemburg, Danimarka, Yunanistan, İsviçre, Hollanda, İskoçya, Yeni Zelanda bir daha kullanılmamak üzere, yapmamak üzere kendi düzenlemelerini yapıyorlar. Peki Rusya? Kendi topraklarında yapmıyor, Türkiye'de Mersin Akkuyu'da yapmaya çalışıyor, Sinop'ta yapmaya çalışıyor, İğneada'da yapmaya çalışıyor. Ya, Mersin'e İngiltere'den çöp geliyor yerleştiriliyor, şimdi de siz nükleer santrali gelip buraya yerleştiriyorsunuz. Tarımı, turizmi, doğayı, tabiatı, her şeyi yok ediyorsunuz. Hasankeyf'te bunu yaptınız. Ne dediniz? "Taşıyacağız." dediniz, on iki bin yıllık mirası yok ettiniz. Cetvelle çizdiğiniz, "yeni yüz" dediğiniz süreci insanın bakamadığı, vicdanının sızladığı bir sürece dönüştürdünüz. O mirası yok ettiniz, geleceğe miras bırakacağınız yerleri yok ettiniz. Geçmişten gelen mirası yok edenler geleceğe miras bırakmıyorlar. Sizin anlayışınız bu mudur, toplumsallığınız bu mudur, enerji anlayışınız bu mudur, koruma anlayışınız bu mudur? Bu olduğu sürece siz sadece sermayeye bakıyorsunuz, halka bakmıyorsunuz. Böyle olduğu sürece, bu halk bunun hesabını mutlaka soracaktır.
Bizim yapmamız gereken, aslında bunların sizin yaptığınız bir tercih olduğunu, tercihin halktan yana olması gerektiğini... Enerjide dışa bağımlılık değil, enerjide topluma yaraşır, doğayı koruyan, ekolojik, sürdürülebilir bir enerji sürecine evrilmek lazım. Türkiye coğrafyası çok zenginken, toprağıyla çok zenginken, havasıyla çok zenginken, suyuyla çok zenginken bunu kimsenin kirletmeye hakkı yok; HDP bunun karşısında duracak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - HDP, ilk günden beri ekolojik bir süreçten yanadır. Önemli olan kazanın olup olmaması değildir, felaketin olup olmaması değildir. Bugün sizin Türkiye'de tanımladığınız her felaket aslında insanoğlu eliyle olan felaketlerdir; seller, depremler, orman yangınları, bütün hepsi sizin koruyamama gerekçenizle yaşanan felaketlerdir. Enerjide de bu süreci yaşamamak için gelin hep birlikte bu sürece karşı çıkıp, nükleerlere karşı çıkıp ekolojiyle barışık bir enerji sistemini, halktan yana bir enerji sistemini geliştirelim. Bunu yaparsak biz ülkenin tercihlerini gerçekten yoksullardan yana koymuş oluruz, halktan yana koymuş oluruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)