GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Şiir ve edebiyatın başkenti Kahramanmaraş'a ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:5
Birleşim:62
Tarih:04.03.2022

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kahramanmaraş'ı anlatacağım size ama biraz farklı. Hepinizin Kahramanmaraş'la ilgili biraz bilgisi vardır. Çok kısa Kahramanmaraş'ın ekonomisiyle ilgili bilgi vereyim ama asıl başka bir gündemim var. Ama şunun da bilinmesini istiyorum, Kahramanmaraş çelik mutfak eşyası ürünlerinin yüzde 60'ını üreten bir şehir.

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) - Maşallah!

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - İplik üretiminin yüzde 35'ine sahip, dokuma kumaş üretiminin yüzde 13'üne, çimentonun yüzde 10'una ve kâğıdın yüzde 25'ine -ki kâğıt en önemli ithal ürünlerimizden biri, bu ithalatı azaltmak için Kahramanmaraş ciddi çalışıyor- ama ben size Kahramanmaraş'ın şiirini ve edebiyatını anlatacağım bugün. Böyle keyif alacağınızı, kimsenin eleştirmeyeceğini zannediyorum.

Kahramanmaraş, şiirin ve edebiyatın başkenti. Biz bu konseptle bir edebiyat şehri olmak için uluslararası alanda da ulusal alanda da çok çalışıyoruz. Abdurrahim Karakoç'un tabiriyle söyleyelim tabii ki, öyle söylersek daha yakışır: "Şiir bir cennet bahçesidir/Girmeyene anlatılmaz/Cennet nedir, bahçe nasıl/Görmeyene anlatılmaz/Şiir toprak kokusudur/Şiir damla damla sudur/Ermişlerin duygusudur/Ermeyene anlatılmaz" der Abdurrahim Karakoç. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Bizim şehrimizde kavga da aşk da sevgi de dava da her şey şiirle ve edebiyatladır ama edeple örülmüş şiirle, ahlakla örülmüş edebiyatladır. Necip Fazıl'ın Gençliğe Hitabe'sinde söylediği o "Kim var?" dediğinde sağına soluna bakmadan "Ben varım!" diyen gençlerin aşkıdır aslında Kahramanmaraş. Erdem Bayazıt'ın davasıdır Kahramanmaraş. Nuri Pakdil'in Kudüs'ü anlatmasıdır aslında Kahramanmaraş. Cahit Zarifoğlu'nun aşkıdır. Kahramanmaraş'ta gurbette çalışan bir işçi sevdasına, eşine, nişanlısına hasretini anlatırken Kahramanmaraş'ta bir anıta sırtını dayayıp şöyle diyebilir: "Ne hasta bekler sabahı/Ne taze ölüyü mezar/Ne de şeytan bir günahı/Seni beklediğim kadar." Ha, arası bozulmuştur, küsmüştür; hemen anıtın arka tarafına döndüğünde de şöyle söyler, belki kendi bunu duygularıyla ifade edemez ama onun önünde resim çektirip sevdiğine, eşine gönderebilir: "Geçti, istemem gelmeni/Yokluğunda buldum seni/Bırak vehmimde gölgeni/Gelme, artık neye yarar?"

Kahramanmaraş, duygunun, aşkın, sevginin, şiirin, edebiyatın yani kalpten konuşmanın, gönülden sevmenin adıdır aslında. Bununla ilgili çalışıyoruz, biz de Dublin gibi bir edebiyat şehri olmak istiyoruz. Belediye Başkanımız, milletvekillerimiz, teşkilatımızla birlikte bununla ilgili çok ciddi hazırlığımız var ama sadece bir hazırlık tabii ki yeterli değil, Kahramanmaraş'ın her yerinde bu duyguya sahip olunması gerekir. O yüzden, hizmetlerimizi yaparken de, belediyeler hizmetlerini yaparlarken de bu minvalde hizmet etmeye çalışıyoruz. Bizim için şiirin ve edebiyatın anlamı bir başka çünkü Yedi Güzel Adam bir dönemin Türkiyesine, fikir akımına yön vermiş; "Büyük Doğu" düşüncesine, diriliş düşüncesine yön vermiş Yedi Güzel Adam'ın memleketiyiz çünkü biz.

Kendisinin tabiriyle, Bahaettin Karakoç'un "Ihlamurlar çiçek açtığı zaman..." diye anlattığı bir kadına sevdanın adıdır aslında Kahramanmaraş. Sezai Karakoç'la ilgili burada Tarım Bakanımız Sayın Mehdi Eker konuşma yaptı -Diyarbakır doğumlu çünkü- ama o Monna Rosa'ya aşkını yazdığında aslında Kahramanmaraş'tan almıştı bu şiirin membasını, orada tarif ederken "Ellerin, ellerin ve parmakların/Bir nar çiçeğini eziyor gibi/Ellerinden belli olur bir kadın/Denizin dibinde geziyor gibi/Ellerin, ellerin ve parmakların" diyordu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) "Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa/Henüz dinlemedin benden türküler/Benim aşkım uymaz öyle her saza/En güzel şarkıyı bir kurşun söyler." Sezai Karakoç'a bunu söyleten tabii ki Kahramanmaraş'tı, Kahramanmaraş'ta yaşadığı duyguydu, Yedi Güzel Adam'la birlikte terennüm etmesiydi. Biz bunlarla gurur duyuyoruz, bunu geliştirmek için de çalışıyoruz.

Nihai söz, şunu da söyleyelim tabii ki:

"Şairin ölümü bir fırtınadır

Bu sarı denizde kopar vaveyla

Kaybolan şiiri bulmak için

Şairler Mecnun'dur sahra bir Leyla

Hasna bir devenin tek vuruşundan

Kaç vezin doğurdun ve de kaç hüzün

Sesini alırım hüma kuşundan

Failatün failatün failin" (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)