GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:63
Tarih:05.03.2022

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sizleri tekrar saygıyla selamlarım.

Birkaç gündür Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi ve ülkemizdeki ilk nükleer güç santrali olan Akkuyu hakkında sayın milletvekillerinden çok kıymetli bilgileri dinliyoruz. Hepimizin geleciğini etkileyecek haklı uyarılara katılıyoruz. Umuyoruz ki uyarılar ve görüşler dikkate alınsın, ciddiyetle değerlendirilsin.

Akkuyu Nükleer Santrali'nin asıl amacının artan enerji talebinin karşılanması, ülkemizin elektrik arz güvenliğinin sağlanması olduğunu biliyoruz. Akkuyu Nükleer Santrali'nin kurulum maliyetinin 22 milyar dolar olacağı söyleniyor. Bu maliyetin tamamı Rus devlet kurumları tarafından karşılanıyor. Akkuyu Nükleer Santrali'nin 2026 yılında 4 ünitesiyle birlikte tam kapasitede üretime geçmesi öngörülüyor. Konuyla ilgili önceki konuşmamda da sıraladığım aksaklıkları da düşünürsek belirtilen tarihlerde üniteler sırasıyla üretime başlayabilecek midir? Ünitelerin tamamlanma oranları nedir? Bilgi alıp denetimlerde bulunabiliyor muyuz? Ünitelerin her birinin potansiyeli nedir? Bu soruların yanıtları Genel Kurulumuza verilmeli.

Maliyetin karşılanması amacıyla AK PARTİ iktidarı, Akkuyu Nükleer Santrali'nin 1'inci ve 2'nci ünitelerinde üretilecek elektriğin yüzde 70'ine, 3'üncü ve 4'üncü ünitelerinde üretilecek elektriğin yüzde 30'una on beş yıl boyunca satın alma garantisi verdi. Üstelik, üretilecek elektriğin kilovatsaatine çok fahiş bir fiyatla, 12,35 dolar sent üzerinden alım garantisi verdi. Yani yapımı ve işletmesi Rus devletine ait Akkuyu Santrali'ne 40 milyar dolara yakın bir rakamın ödenmesi öngörülüyor. Kendi ülkemizde yapılan yatırımla Rusya'ya daha da bağımlı hâle geliyoruz. Bu rakamların dörtte 1'i fiyatına rüzgâr veya güneş gibi doğal kaynaklardan yenilenebilir enerjiyi elde etmemiz mümkün.

Diğer yandan, AK PARTİ'nin gelmiş geçmiş en pahalı elektriği satın alma taahhüdü verdiği Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin ana sözleşmesi 2019 yılında değiştirildi. Değişiklikle, Rus Rosatom kontrolündeki Akkuyu Nükleer Santrali'nin -denizcilik, depolama, yükleme, boşaltma, taşımacılık, nakliyecilik gibi- 2010 yılında sözleşme imzalanırken akla gelmeyen limancılık faaliyetlerinde bulunmasına nedense imkân tanındı.

Mevcut kriz ortamında, hele ki Rusya Suriye'de güney komşumuz da olmuşken Rusya'nın Doğu Akdeniz'de yerleşik olarak bulunmasının ne kadar stratejik nitelik taşıdığını hepimiz biliyoruz. Bu limanın faaliyet alanları görüştüğümüz kanun teklifinde detayıyla belirtilmiş midir? Bu limana askerî bir geminin yanaşıp yanaşamayacağıyla ilgili bir düzenleme var mı? Bu nedenle, Rusya tarafından Akdeniz'de kurulacak bir limanın nükleer santral faaliyeti için gözüküyor bile olsa askerî ve istihbarat amacı içermeyeceğinden emin olabiliyor muyuz? Bu limanda Rus gemilerinden inecek kişiler için bir gümrük olacak mı? Devlet adamının görevi, Montrö Antlaşması'nda olduğu gibi, yüz sene sonraki meselede bile ülkenin menfaatine olacak adımları atmaktır, ileride büyük sorun olabilecek tavizler vermemektir. Akkuyu'nun bir Truva atı olmaması için şimdiden uyarıyorum.

Dün de sordum, bugün tekrar soruyorum: Memleketim Erzurum'un Aziziye Tabyalarında, Allahuekber Dağları'nda vatan topraklarımızı Rus işgalinden kurtardıktan yüz dört sene sonra Akkuyu Nükleer Enerji Santrali'nin bulunduğu bin hektarlık alanı ve kıyı şeridini bu kanunla Rusya'ya mı veriyoruz? 3 kez Rus işgaline uğramış bir şehrin, Erzurum'un Milletvekili olarak cevap bekliyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, cumhuriyet tarihi boyunca Ruslarla birçok iş birliği anlaşması imzaladı fakat AK PARTİ iktidarında ülkemiz ilk kez bu kadar fahiş zararlarla bir anlaşma yapıyor. Rahmetli devlet adamı Süleyman Demirel'in Başbakanlığı döneminde, 1967 yılında, Türkiye ile Rusya arasında Teknik ve İktisadi İşbirliği Anlaşması kabul edildi. Anlaşmayla, Türkiye'de Seydişehir Alüminyum Fabrikası, İskenderun Demir ve Çelik Fabrikası ve Aliağa Rafinerisi kuruldu. Büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk döneminde, 1935'te, Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası, 1937'de Türk tekstilinin temeli kabul edilen Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası Ruslar tarafından kuruldu. Türkiye, bütün bu Rus yatırım kredilerini tarım ürünleri ve ham maddelerle ödedi.

Tarım ürünü demişken; ülkemiz, dünyanın en önemli zeytin ve zeytinyağı üreticilerinden biri. Ülkemizde zeytin ağaçlarının varlığının korunması ve geliştirilmesi 1939 yılından beri yasal güvence altında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Cinisli.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Buna karşın, 1 Mart 2022 tarihinde Maden Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikle, güzelim zeytin alanlarında madencilik faaliyetlerinde bulunulmasına müsaade edildi. AK PARTİ'nin hiç ilgilenmediği, işin insani ve manevi kısmını bir tarafa bırakıyorum, kanunla düzenlenmiş bir alanın kişiye özel yönetmelikle değiştirilmesi normlar hiyerarşisine aykırıdır, laubaliliktir.

Zeytincilik sektörünün, artan girdi maliyetleri başta olmak üzere, verimlilik ve pazarlama konularındaki sorunlarına çözüm bulunması gerekirken hukukun yok sayılarak vahşi bir düzenlemeye gidilmesi kabul edilemez. Binlerce yıldır topraklarımıza kök salmış, inancımızda ve kültürümüzde kutsal addedilen zeytin ağaçlarının ranta ve talana kurban edilmesi değerlerimize aykırıdır, günahtır.

Bu konudaki itirazımızı ifade eder, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)