| Konu: | Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 05.03.2022 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Nükleerle ilgili konuşurken kaçınılmaz olarak bir Çernobil hadisesini ve son olarak Fukuşima hadisesini unutmamak lazım; her iki olayda da çok sayıda insan öldü, çok sayıda insan ölmeye devam ediyor çünkü bu nükleer patlamaların sonucunda ortaya çıkan hastalıklar insanları öldürmeye devam ediyor. Dolayısıyla da önemli bir konu fakat değerli arkadaşlar, benim üzerimde bıraktığı izlenim... Yani Meclisimizin bu konuyu ele alış tarzına, gerek Komisyonla ilgili edindiğim bilgilere gerekse buradaki ilginin düzeyine baktığımda "Gerçekten bu kadar çok insan hayatını ilgilendiren bir konunun bu kadar mesafeli bir şekilde ele alınması doğru mudur?" diye bir soruyu sormak zorundayız diye düşünüyorum. Neden böyle düşünüyorum? Değerli arkadaşlar, bir kere, şöyle bir durum var: Bu nükleer işler çok riskli. Yani oradan gidersek şunu söyleyeyim size: O kadar riskli ki hiçbir sigorta şirketi bunları sigortalamak istemiyor. Neden istemiyor? Çünkü nükleer bir kaza olduğu zaman, ortaya çıkacak zararın seviyesini ölçmek mümkün değil. Mesela, benim hatırladığım kadarıyla, Almanya'da bir çalışma yapılmış, eğer nükleer bir kaza olursa 11 trilyon dolar -ölümleri falan saymıyorum- zarar olacak fakat 3,9 veya 3,6 -her neyse- milyar dolarlık bir sigorta yapılmış durumda. Yani risk o kadar büyük ki sigorta şirketleri bunu kaldıramıyor, bunu karşılayamıyorlar, dolayısıyla da havuz kurmak zorunda kalıyorlar yani birçok sigorta şirketi bir araya geliyor. Ve üstelik de bu sigorta şirketleri muhtemel zararın tümünü ödemek gibi bir riskin altına girmek istemiyor. Dolayısıyla da riskin önemli bir kısmı devlete kalıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu yasa teklifinde birkaç konu var benim kafama takılan, bunlardan bir tanesini söylemek istiyorum. 14'üncü maddede deniyor ki: "Yaptırılan sigorta ya da gösterilen teminat sadece bir nükleer hadise durumunda nükleer zararın tazmini için kullanılır." Şimdi, değerli arkadaşlar, bu nükleer hadise içinde acaba deprem riski var mı? Bence yok. Hatırlayanlarınız olacaktır, Fukuşima kazasında sigorta şirketlerine "Bu kazanın karşılığını ödeyin." dediler fakat sigorta şirketleri haklı olarak dediler ki: "Biz nükleer santralde çıkabilecek olan kazaları sigorta ettik." Oysa Fukuşima olayı doğrudan doğruya depremden kaynaklı bir hadiseydi. "Biz ödeyemeyiz." dediler ve ödemediler.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu beni rahatsız ediyor çünkü benim anladığım kadarıyla bu şirket, nükleer enerji üretecek olan şirket bir Rus şirketi ve yine anladığım kadarıyla, sigorta hadiseleriyle ilgili olarak, 700 milyon euro bir sigorta söz konusu olacak, onu da Rusya karşılayacak fakat zarar bunun çok üzerindeyse bunu bizim devletimiz karşılayacak.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben bu konuların daha ciddi düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum ve yeteri kadar düşünülmediğini düşünerek buna itiraz ediyorum çünkü geçenlerde Jeoloji Mühendisleri Odası, uluslararası nitelikte bir çalışma sonucunda, Akkuyu Nükleer Santrali'nin deprem riskine tabi olduğunu söyledi yani bir fayın çok yakınından geçiyor olduğu söylendi. Dolayısıyla da bu gerçek, bu bulunan olgu yeni bir olgu; mesela, bu, Komisyon tarafından değerlendirildi mi, çok emin değilim.
Son olarak, bir de şu Nükleer Düzenleme Kurumuyla ilgili olarak da birkaç cümle söyleyeceğim. Değerli arkadaşlar, bir kurum kurulmuş -zaten 2018'de kuruldu bu yanılmıyorsam- diyor ki: "Kurum, bağımsız olarak görevlerini yerine getirir. Kurum kararları yerindelik denetimine tabi tutulamaz; hiçbir organ, makam, merci veya kişi Kurum kararlarını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremez."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, affedersiniz ama bu bir palavra. Bütün bu denetim kurumlarının maddelerine bakın, hepsi orada yazar ama hepsi de bakanlığa bağlıdır. Nitekim, bu da benim anladığım kadarıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlığına bağlıdır ve denetimi Bakan yapar; son, 2011'deki kanun hükmünde kararname buna izin veriyor. Değerli arkadaşlar, bu, şu demek: Siyaset, tamamen bağımsız olup da bağımsızlık içinde karar vermesi gereken bir kurumun çalışmasını etkileyebilir ve dolayısıyla da siyasetin, istediği yönde o kurumu yönlendirebilir. Nitekim, şu anda mevcut bu bağımsız kurumların hemen hemen hepsi benzer bir şekilde Hükûmetin emrinde diyebilirim.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)