GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzük'ün 104 ve 105'inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:64
Tarih:08.03.2022

MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Tarihinde kadına diğer milletlere nazaran en büyük değeri veren, töresinde kadınla sosyal, kültürel, ekonomik hayatta ayrımcılık olmadan omuz omuza yürüyen milletimin, ordularının başında cenk meydanlarında Tomris Hatun'un, devleti yöneten Raziye Sultan'ın; Türk'ün töresini kadınların omzunda yükselten İlbilge Hatun'dan Hayme Ana'ya, dünyaya vatan savunmasının nasıl yapıldığının dersini veren Nene Hatun'dan Çete Ayşe'ye, Tayyar Rahmiye'ye ve adını saymaya vaktimin yetmeyeceği asil ve cesur nice Türk kadınlarının torunu bir Türk kadını olarak Meclis kürsüsünde "kadın" ve "şiddet" kelimelerini yan yana konuşuyor olmanın beni derinden yaraladığını ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyonumuzun yapmış olduğu toplantılarda Adalet, İçişleri, Millî Eğitim, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlarımız olmak üzere, çok sayıda bürokrat, hâkim, savcı, akademisyen, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu, meslek birliklerindeki avukat, yapımcı, senarist, gazeteci; sivil toplum kuruluşlarından, sendikalardan temsilciler; uluslararası örgütlerin Türkiye temsilcileri; psikiyatrist, psikolog; şiddet mağduru kadınlar olmak üzere görüşüne ihtiyaç duyabileceğimiz tüm kurum ve kişilerle görüşmeler gerçekleştirdik.

Ayrıca, İstanbul, Ankara, Gaziantep ve Diyarbakır olmak üzere 4 şehirde saha çalışmaları yaparak sivil toplum kuruluşları, ŞÖNİM, kadın konukevleri, ceza infaz kurumları, eğitim merkezleri, aile destek merkezlerine ziyaretlerde bulunarak medya temsilcileri, şiddet mağduru kadınlar, sığınmacı kadınlar, şiddet uygulayan faillerle de görüşme fırsatı bulduk. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde başarılı çalışmaları bulunan İspanya'ya ziyarette bulunduk. Bu noktada şunu da ifade etmek isterim ki: Komisyonumuzun ziyareti sırasında tüyler ürperten bir kadın cinayeti haberi de İspanya basınına düşmüştü, ne kadar başarılı olunsa da kadın cinayetleri tüm dünyada devam etmekteydi.

Dünya Sağlık Örgütü Kuruluş Sözleşmesi'nde "Erişilebilir en yüksek sağlık standartlarına ulaşmak herhangi bir ırk, din, siyasal görüş, ekonomik ya da toplumsal koşul ayrımı yapılmaksızın her insanın temel haklarından biridir." ifadesi yer almaktadır. Sağlığın korunması yönünde uygulanması gereken bu temel hak konusunda en çok zarar gören ve ihlal edilen, kadına yönelik uygulanan şiddet nedeniyle kadın haklarıdır. Kadına yönelik şiddet özel bir sorun değildir, tüm dünyada kadına yönelik şiddet toplumsal bir sorun olarak kabul edilmekte ve her geçen gün önlenmesi amacıyla daha ciddi adımlar atılmaktadır. Kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren; fiziksel, cinsel, ruhsal hasarlarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamda ona baskı uygulanmasına ve özgürlüklerinin keyfî olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır. Özellikle, erkeğin kadından üstün görüldüğü, kadın ve erkek rollerinin katı çizgilerle birbirinden ayrıldığı toplumlarda kadınların daha çok şiddete maruz kaldığı görülmektedir. Şiddet değişik biçimlerde sınıflandırılmaktadır; genellikle fiziksel, cinsel, sözel, ekonomik ve psikolojik şiddet olarak tanımlanırken mobbing, zorla evlilik, ısrarlı takip olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Kadına yönelik şiddetin en kötü sonucu kadın cinayetleridir. Ülkemizde yaşanan kadın cinayetlerine yönelik çözüm önerileri Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Beyefendi tarafından 22 Şubat 2022 tarihinde yapmış oldukları grup toplantımızda şöyle ifade edilmiştir: "Kadınlarımıza, kızlarımıza, çocuklarımıza kasteden, yumruk atan, kurşun sıkan, bıçak sallayan alçakları en ağır şekilde cezalandırmak adalet ve hukukun temel görevi, hepimizin takibini yapması gereken başlıca konulardır. Şiddete tolerans gösterilemez, iyi niyet hâli uygulanamaz, pişmanlık hükümleri tatbik edilemez; aksi olursa, şiddet, teşvik edilmekle kalmayacak, bir bakıma ödüllendirilmiş olacaktır. Kadına yönelik saldırılar 'maneviyat' ve 'medeniyet' ilkelerimizin çiğnenmesi, haklı yere övündüğümüz değerlerin gölgelenmesi demektir. Hatırlarsanız, 16 Kasım 2021 tarihinde yapmış olduğumuz Meclis grup toplantımızda kadına yönelik şiddete karşı görüşlerimizi paylaşmıştım; parti olarak, kadına şiddetin engellenmesi, mütemadiyen yaşanan cinayetlere bir son verilmesi hususunda 6 maddeden teşekkül eden tekliflerimizi kamuoyunun dikkatine sunmuştum. Bu tekliflerimizi özet hâlinde tekrar ifade edecek olursam şunları söylemek mümkündür: 26'ncı Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuş olduğumuz ve uzun bir hazırlığın mahsulü olan ruh sağlığı yasası teklifinin bir an önce görüşülüp yasalaşmasını; çocuk istismarı, kadın cinayeti, tecavüz suçlarında caydırıcı, kalıcı ve kapsayıcı sonuçlar alabilmek için gerekirse idam cezasının bile tartışmaya açılmasını; medyada kadınlara yönelik cinayetlerin tekrar tekrar gösterim ve ifşasına kesinlikle son verilmesini, şiddeti özendirip teşvik edecek her türlü yayın ve haberden kaçınılmasını; bizi bize anlatan, değerlerimizle beslenen, aldatmanın, cinayetin, şiddet dilinin gösterilmediği dizi filmlerin hazırlanmasını; üniversitelerin sosyoloji, psikoloji, psikiyatri, felsefe, ilahiyat gibi bölümlerinde görev alan değerli akademisyenlerin öncülüğünde ülkemizin şiddet haritasının çıkarılmasını, şiddetle mücadelede ufuk ve yol açıcı çalışmaların yapılmasını; son olarak da insanlığa ve istikbale bakış vizyonumuzu belgelendiren İnsanlığın Huzuru Projemizin her yönüyle tanıtılmasını, tartışılmasını ve toplumun her kesimine ulaştırılmasını önermiş, bu düşüncelerimi sorumluluk bilinciyle gündeme getirmiştim. Bugün de aynı çizgideyiz, aynı görüşteyiz, somut önerilerimize kulak verilmesini temenni ediyoruz."

Türkiye'de kadına yönelik şiddetle mücadelede kuvvetli yasal düzenlemeler olmasına karşın hukuk kurallarının uygulamaya geçirilmesinde sorunlar yaşanmaktadır. Bu durum kadına yönelik şiddetle mücadeleyi olumsuz etkilemekte, yasal düzenlemelerden beklenen amacın gerçekleşmesine engel olmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak beklentimiz, öncelikle akademisyenler tarafından ülkemizin şiddet haritasının çıkarılması, kadına ve çocuklara yönelik gösterilen şiddet olaylarında ceza indirimi uygulanmaması, cezai işlemlerde erteleme yapılmaması, kadına şiddet suçlarında hafifletici sebep ve mazeret imkânı tanınmaması, ısrarlı takibin suç kapsamına alınması, kadın cinayetleri ve cinsel istismar suçlarında gerekirse kamu vicdanının huzur bulması için idam cezasının gündeme alınmasıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak yüce Meclisimize sunmuş olduğumuz ruh sağlığı yasası teklifinin içerisinde, kadına yönelik şiddet faillerinin stres yönetimi, öfke kontrolüyle ilgili olarak isteği olmasa bile tedavi altına alınması gerekliliği belirtilmektedir. Toplumumuzda birçok ruhsal sorun çözümsüz kalmaktadır. Cezaların yalnızca fiilî olarak çekilmesi kişilerin ceza sonrası aynı davranışlarına devam etmelerine neden olmaktadır, hatta bu davranış biçimi öfke nedeniyle katlanarak artmaktadır. Ruh sağlığı yasa teklifimizin bir an evvel Meclis gündemine alınarak kabul edilmesi temennimizdir.

İspanya ziyaretimizde kadına yönelik şiddet suçundan dolayı ceza alan erkeklere ruhsal tedavi almayı kabul etmeleri karşılığında ceza indirimi uygulandığı, bu tedavi sürecine katılanların yaklaşık yüzde 70'inin aynı nitelikteki suçları tekrarlamadıklarının görülmesi ruh sağlığı yasası teklifimizin ne kadar yerinde olduğunu göstermektedir.

Komisyonumuzun çalışmaları neticesinde toplumsal farkındalık oluşturulması, kurumların güçlendirilmesi, mevzuat değişikliğinin yapılması, medya dilinin iyileştirilmesi, kadının ekonomik hayatta güçlendirilmesi, mağdurların her bakımdan desteklenmesi, faillerin rehabilite edilmesi, yerel yönetimlerin etkin katılımının sağlanması, ŞÖNİM'lerin iyileştirilmesi, bütçenin kadın ve erkek eşitliğine uygun yapılması, ailenin ve toplumun eğitilmesi gibi birçok alanda yapmış olduğumuz önerilerin hayata geçirilmesi temennimizdir. Önümüzdeki günlerde görüşülecek olan yargı paketinde kadına yönelik şiddet cezalarının artırılması, ısrarlı takibin suç sayılması, kamuoyunda "kravat indirimi" olarak bilinen indirimin kesin olarak sınırlarının çizilmesi hakkındaki yasa taslağı çalışmaları Komisyonumuzun başarısının göstergesidir. Burada önerilerimizin birkaç tanesine ancak değinebileceğim.

6284 sayılı Yasa gereğince nüfusu 100 binin üzerinde olan birçok belediyenin kadın konukevi açma yükümlülüklerini yerine getirmediklerini görmekteyiz. Bu noktada, bu hükümlere uymayan bu belediyelere caydırıcı yaptırımlar uygulanmasına yönelik önlemlerin acilen alınması gerekmektedir.

Yine, boşanma sürecinin ülkemizde oldukça uzun sürmesi ve bu süre içerisinde eşlerin birbirlerine duydukları öfke ve kızgınlığın artması, kadın cinayetlerinin ve kadına uygulanan şiddetin sebepleri arasında yer almaktadır. Boşanma sürecinin de hızlı sonuç vermesi için uzmanlık mahkemelerinin kurulması gerekmektedir. Boşanma oranlarındaki artış dikkate alınacak olursa evlilik öncesi çiftlerin birbirlerini tanıyabilmesi için birbirleri hakkında adli bilgi alabilmesinin önünün de açılması gerekmektedir.

Medyada yer alan toplum ahlakına aykırı yapımlar ve kadına şiddeti meşru gösteren dizi ve filmlerin yer alması cezai yaptırıma tabi tutulmalı, toplumsal hoşgörü ve aile yapısını destekleyen yayınlara daha çok destek verilmelidir. Komisyonumuz çalışmalarında yapımcılara kadının cinsel obje olarak kullanılmamasına, şiddet içerikli sahnelerden uzak durulmasına, aile yapısını destekleyen dizilerin yapılmasına ihtiyacımız olduğunu belirttik. Ancak bu noktada sektörün rating ve dış pazarların taleplerini karşılayabilme hırsı, RTÜK tarafından verilen cezaların sektörün kazancına göre çok düşük kalması yapımcıların şiddet içeren yapımlardan uzak durmamasına neden olmaktadır. Yeryüzünde iyi ile kötünün mücadelesi -ilk cinayet- Habil ve Kabil'den beri süregelmektedir. Yüzde 100 engellenmesi imkânsız önlemlerle ancak azaltılması gerekebilmektedir. Bu noktada, şiddetin engellenmesine yönelik bilinç ana kucağında başlamalıdır. Çocuklar ilk olarak ailelerini rol model almakta, ailede gösterilen şiddeti davranışa dönüştürmektedir. Bu sebeple eğitim hem ailede hem okullarda verilmelidir. Şiddet eğilimi olan bireyler, gerek okullardaki rehberlik gerekse aile hekimliği gibi aile psikiyatrları sayesinde erken süreçte teşhis ve tedavi edilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öldürülen her kadının haberini izlerken yüreğinde merhamet taşıyan, Allah inancı olan her insan azap çekmektedir. Daha hayatının baharında iken bindiği minibüsün şoförü tarafından katledilen Özgecan Aslan'ın; lise öğrencisi Münevver Karabulut'un; evladının "Anne ne olur ölme." feryatları arasında boğazı kesilerek can veren Emine Bulut'un; samuray kılıcı ile ruh sağlığı yerinde olmayan cani tarafından doğranan Başak Cengiz'in; cesedi yakılan Pınar Gültekin'in; tecavüze uğrayıp bir plazanın 20'nci katından atılan Şule Çet'in; daha adını sayamadığım eşi, sevgilisi, aile bireyleri ya da hiç tanımadığı kişiler tarafından öldürülen nice kadınımızın acısı hâlâ yüreklerimizi sızlatmaktadır. Ne ailelerinin ne de kamunun vicdanı rahat değildir. Cinsel istismara uğrayan ya da öldürülen bir evladın acısı, bir ana mezara gidene kadar sürecek bir acıdır. Evladına bu vahşeti yaşatanların nefes almadığını veya devletinin onun nefes almasına izin vermeyeceğini bilmesi, acısını dindirmese de en azından bir nebze olsun rahatlatacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir milletin kadına verdiği değer onun gelişmişlik seviyesinin göstergesidir. Sözlerimi, Türk töresinin kadına verdiği değerin vücut bulduğu 3 liderin sözleriyle tamamlamak istiyorum:

"Daha emin ve daha doğru olarak yürüyeceğimiz bir yol vardır: Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak kılmaktır." Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

"Unutmayınız ki bir memleketin refahı ve saadeti, ne gelirinin çokluğuna ne de silahlı kuvvetlerinin kuvvetine bağlıdır. Bu, kültürlü okumuş, aydın, kendisini yetiştirmiş ve karakter sahibi kadınların adedine bağlıdır. Hakiki fayda, başlıca kuvvet ve gerçek olan sağlamlık buradadır." Başbuğ Alparslan Türkeş.

"Kahraman ve fedakâr Türk kadınının hak ettiği yerlerde olması, layık olduğu sosyal, siyasal ve ekonomik sıçramalar yaşaması bizim tehir edemeyeceğimiz bir gayedir. Bilinmelidir ki Türk kadını millî şerefimizin abidesidir." Bilge lider Devlet Bahçeli.

Konuşmama son verirken kadına, çocuğa, hayvana, kısacası her canlıya yönelik şiddetin son bulmasını temenni ediyor, vatanı uğruna aslanlar doğuran şehit ve gazi analarımız başta olmak üzere, asil Türk kadınının Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyor, büyük Türk milletini ve onun Büyük Meclisini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)