| Konu: | (10/96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzük'ün 104 ve 105'inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 64 |
| Tarih: | 08.03.2022 |
CHP GRUBU ADINA SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadın cinayetlerinin son bulduğu, şiddet, taciz, tecavüz utançlarının yaşanmadığı bir dünyada; insan hakları temelinde, kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesi, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının teşvik edilmesi ve desteklenmesi ümidiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'müzü kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Nisan 2021 tarihinde çalışmalarına başlayan Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması Komisyonu kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin her geçen gün daha da arttığı bir ortamda kuruldu. Tüm partilerin ortak iradesi olarak kurulan bu Araştırma Komisyonunda, ilk başta uygulamada var olan eksikliklerin giderilmesi konusunda ortak bir akıl oluşturulabileceği inancıyla, bizler de yer aldık. Ancak süreç bir kez daha bizlere gösterdi ki tavsiye kararlar üretilmesinden daha derin ve acil olan kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda bir ortak akıl arayışı yok. 23 Haziran 2021 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak ortak akıl arayışının ve sorunun çözümüne yönelik kararlı bir iradenin olmadığını ve Komisyonun bu çalışma şekliyle çözüme uzak olduğunu ifade ederek çekilme kararı aldık. Çekilme kararımızın ardından, diğer muhalefet partileri de benzer gerekçelerle Komisyondan çekildi. Komisyon çalışmaları sadece AKP ve MHP üyelerinin kaldığı bir ortamda sürdürüldü. Elinizde tuttuğunuz bu rapor da muhalefetin önerilerinin ve görüşlerinin yer almadığı bir şekilde oluşturuldu ve dün bizlere gönderildi, bu dahi samimiyetsizliktir. Kaldı ki bu Komisyon, İstanbul Sözleşmesi'nden hukuksuz bir şekilde çekilme kararının alındığı bir süreçte çalışmalarına başladı. Bu Komisyon aynı zamanda bu utancın örtülmesi, İstanbul Sözleşmesi'nden hukuksuz çekilme kararının tartışılmasının önünü kesmek ve şiddetle mücadelede toplumu yatıştırmak için perde işlevi görmüştür. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının geri alınması yönünde bir irade koyması gereken bu Komisyon, kadınların sorunlarını da geçiştirerek, Komisyon üyelerini konuşturmayarak, davet edilen STK'leri görmezden gelerek daha en baştan kendi amacını sakatlamıştır. Raporda İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını meşrulaştırmak isteyen ifadelerin kullanılması, kadına yönelik şiddetin çözümünden ne kadar uzak olunduğunun en net göstergesidir. İstanbul Sözleşmesi'ni kendi iktidarları döneminde yerlere göklere sığdıramayan, övgülerle "devrim" olarak adlandırarak topluma sunan ve imzalayan AKP, sonrasında sözleşmeyi "öcü" olarak göstermiş ve tarihî bir hataya imza atmıştır. (CHP sıralarından alkışlar) Şaşırdık mı? Tabii ki hayır. Ciddiyetsiz bir yönetim anlayışıyla ülke olarak rezil oluşumuz bir değil beş değil. AKP aynı AKP, iktidar aynı iktidar ancak bir öyle bir böyle davranmak, dün "ak" dediğine bugün "kara" demek, hukuksuzluk, kanun, Anayasa tanımazlık tam bir AKP klasiği. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının tüm siyasi metinlerden çıkarıldığı bir ortamda "şiddete sıfır tolerans" söylemi de gerçekliğini kaybetmiştir. Elinizde tuttuğunuz 912 sayfalık raporun önemli bir bölümü olan "Uygulama Sürecinin Değerlendirilmesi" kısmında kadına yönelik şiddetle mücadelede çok yönlü, bütüncül ve toplumun tüm kesimlerinin ortak ve kararlı mücadelesine vurgu yapılıyor. Oysaki bize bile söz hakkı vermekten kaçındınız. Birçok komisyon kuruldu, birçok rapor yazıldı ancak hiçbiri tavsiye kararı olmaktan öteye gidemedi. Benzer şekilde, raporda "sorumlu adres" olarak tanımlanan ve benim de üyesi olduğum KEFEK, namus, töre cinayetleri, uygulamadaki sorunlar, kadın istihdamı, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme gibi birçok alanda çok önemli raporlar hazırladı; hem de bu çalışmaları defalarca yaptı, raporladı ancak sonuç yine aynı, uygulamada bir arpa boyu yol katedilemedi. 2002-2021 yılları arasında ülkemde 7.071 kadının yaşam hakkı ihlal edildi. Önümüzde öyle bir tablo var ki çalışma raporlarının uygulanması bir yana yayınlanmasının bile engellendiği koşullarda yeni komisyonlar kurmak, yeni raporlar yazmak; sorunu çözme niyeti ve kararlılığından ziyade ne yazık ki "mış" gibi davranmaktan başka bir anlama gelmemektedir.
Değerli milletvekilleri, hepimizin isteği; ortak aklın sağlanması, kararlılık ve irade gösterilmesidir. "Mevzuat yeterli." söylemlerinin arkasına sığınarak bunları uygulayacak bir iradenin olmadığı yine göz ardı ediliyor, bu nedenle de bu rapor da baştan samimiyetini ve gerçekliğini yitirmiş oluyor. Evet, mevzuatımız var ama eksiklikler de var. Peki, Cumhur İttifakı ne yapıyor? Eksiklikleri gidermek yerine kamuoyunda kadın düşmanı grupların yürüttüğü bir grup azınlığın sözüyle toplumun yarısını oluşturan kadınlar adına kararlar veriyor. Bir gecede, kadınları koruyan düzenlemeleri askıya alıyor, "Nafaka sınırlandırılsın, ara buluculuk getirilsin, erken yaşta evliliklere göz yumulsun." propagandası yapıyor çünkü AKP'nin bu çağ dışı zihniyeti "Kadın-erkek eşitliği fıtrata aykırıdır." diyen bir söylemden güç alıyor. Tam da bu noktaya itirazımız. Toplumsal cinsiyet eşitliği toplumun her hücresine yerleştirilmediği sürece gerçek bir eşitlikten bahsetmek de mümkün değildir. Kadınları tüm süreçlere eşit olarak katmadan demokrasi kurulamaz. Türkiye'nin geleceği, kadınlar olmadan konuşulamaz, tartışılamaz. Kadına yönelik şiddet ve kadınlara yönelik politikalar kararlılık ve irade gerektirir; bu nedenle de politiktir. Ancak bu irade Cumhur İttifakı'nda yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
Artık kaybedecek zamanımız yok. Sürekli aynı suyun içerisinde debelenmektense önceki komisyonların raporları ve hâlâ yürürlükte olan genelgeleri okuyarak, İstanbul Sözleşmesi'ni özümseyerek şiddetsiz bir toplum yaratmak mümkün olacaktır. Çünkü sorun artık tavsiye kararlar üretilmesinden çok daha derindir ve acildir.
Sayın milletvekilleri, gerçekçi politikalar üretilemediği için ülkemizin uluslararası arenada karnesi maalesef kırıklarla doludur. Toplumsal Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi sıralamasında Türkiye 162 ülke içerisinde 68'inci sırada yer alarak OECD ülkeleri içerisinde sonuncu sıradadır. Türkiye'de kadınların yüzde 38'i şiddet mağduru. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi'nde de 156 ülke içerisinde 133'üncü sıradayız. Verilerine kimsenin inanmadığı TÜİK rakamlarına göre bile iş gücüne katılımda kadınlar yüzde 34'le içler acısı bir durumda. Ekonomik katılım ve fırsatlarda 140'ıncı sırada, eğitime erişimde 101'inci, sağlık ve yaşam sürecinde 105'inci sırada, politik güçlenmede 114'üncü sıradayız. Dünya Ekonomik Forumu tarafından "Türkiye'de kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için yüz otuz altı yıl, ücret eşitliğine erişebilmesi için iki yüz on yedi yıl geçmesi gerektiği." ifade ediliyor. Türkiye'yi çağdaş medeniyetler önünde rezil eden bu tablo AKP'nin eseridir. Utanç verici tüm bu istatistikler Türkiye'de kadını anlamaya yeterlidir ve başka da söze gerek yoktur diye düşünüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Cumhuriyeti borçlu olduğumuz Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, bizlere, eşitlik ve özgürlük fikrini miras bıraktı. "Güçlü bir millet olmanın yolunun kadınların her alanda yükselmesini sağlamak olduğunu" ifade eden Atatürk'ün çağdaş ve aydınlık rejimi bugün de biz kadınların yolunu aydınlatmaktadır. Ancak, ne yazık ki, bugün ülkemiz, Ulu Önder Atatürk'ün "Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur." diyerek belirttiği eşitlik fikrinden oldukça uzak bir anlayışla yönetilmektedir.
CHP iktidarında tüm kadınlara sözümüzdür: Atatürk'ün "çağdaş bir demokrasinin gereği" diye tanımladığı ve cumhuriyetin, kadın devrimlerinin özü olan her iki cinsin eşit olduğu bir düzeni kuracağız. İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe koyacak, samimiyet ve kararlılıkla kadınların korkmadan yaşayabilecekleri bir ülkeyi yani yaşanabilir bir Türkiye'yi el birliğiyle inşa edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) - Medeni haklara göz dikenler, anayasal eşitlik ve laiklik ilkesini yok sayanlar, kadınların ve çocukların nafakasına el uzatanlar, ayrımcılık yapanlar, istismarı affedenler, kadın cinayetlerini görmezden gelenler gidecek; kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi kazanacak. Her alanda eşit temsil ve şiddetsiz bir hayat için mücadeleden vazgeçmeyeceğiz, hiçbir ayrımcılığı kabul etmeyeceğiz, mücadelemizi eşitlik, özgürlük ve laiklik ilkelerinden ödün vermeden sonuna dek sürdüreceğiz. Kadına yönelik şiddet her şeyden önce insan hakkı ihlalidir, zihniyet değişmeden de giderilemeyeceği anlaşılmıştır. Kadınları iyi bir eş, iyi bir anne tanımına sıkıştıranlar gidecek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
SUZAN ŞAHİN (Devamla) - ...kadınları eşit, özgür bireyler olarak gören, eğitimden ekonomiye, siyasetten temel hak ve özgürlüklere kadar her alanda eşitlik anlayışı olan, insan odaklı politikalar üretenler gelecek çünkü kadınlar size "Dur!" diyecek. Geliyor gelmekte olan diyor, Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)