GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:64
Tarih:12.02.2013

UMUT ORAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Evet, gündemimiz gerçekten önemli bir gündem. Türkiye'nin gerçekten son derece önemli, son derece dikkate ve ciddiye alması gereken bir gündem ve bu konuda da Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, bir araştırma komisyonu kurulması noktasında bu öneriyi destekliyoruz.

Şehit ve şehit yakınları, şehitlerimiz ve gazilerimiz, esasında baktığımız zaman gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi olarak son derece önemsediğimiz bir konu ve gerçekten bu ülke için canını veren, bu vatan için, bu topraklar için vücudunun parçalarını veren bu insanların biz haklarını ödeyemeyiz, bu insanların ailelerinin haklarını ödeyemeyiz. Dolayısıyla, bu konuyu her şeyden önce siyaset üstü ele almamız lazım. Yani bu konu, Adalet ve Kalkınma Partisinin bir konusu, Cumhuriyet Halk Partisinin konusu, Milliyetçi Hareket Partisinin konusu, BDP'nin konusu olarak ele alınmaması gerekiyor, bu hepimizin konusu. Çünkü bu insanlar bizler için, hepimiz için canlarını, vücutlarını feda etmiş fedakâr insanlar.

Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, 17 maddelik 16 Mart 2012 tarihinde bir kanun teklifi verdik. Bunun içerisinde 17 tane madde vardı. Bu kanun teklifimiz? Yani bundan daha önemli bir şey olabilir mi? İşte, terörle mücadele, her gün şehitler veriyoruz... Bizim bu kanun teklifimiz üç ay bekledi. Üç ay sonra, Haziran 2012'de geldik, kanun teklifimizi yüce Meclise getirdik ve maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerinin oylarıyla bu kanun teklifimiz reddedildi. İki hafta sonra -19 Hazirandan bahsediyorum, bizim Meclise getirdiğimiz tarih- Sayın Başbakan bir talimat verdi, gece yarısı apar topar torba yasalar içerisinde biz şehit ve gazilerimiz için bazı kararlar aldık. Bizler de destekledik orada, dedik ki "Eksikleri var." Sayın Bakan dedi ki: "Eksikleri gideririz, siz buna destek verin." Oturduk, biz de destek verdik, bu samimiyete inandık, güvendik ama geldiğimiz noktaya baktığımız zaman?

Bakın, bu Yasa 12 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girdi, 6353 sayılı Yasa. Baktığınız zaman bu Yasa'yla -biraz evvel ifade edildi, bunu bir kez daha söylemek istiyorum- kamuda ikinci iş hakkı tanımış olmamıza rağmen, tam dört buçuk ay sonra, aralık ayında Hükûmet tarafından yönetmelikler çıkarıldı fakat feragat hakkı bu yönetmeliklerde yer almadı. Yani, şehidin çocukları eğer çalışmayacak derecede yaşlıysa, ailede kamudan emekli varsa -amcası, halası nedeniyle- bunlar büyük mağduriyet geçiriyorlar. Bunlara çözüm üretemiyoruz, bunlara yazılan, hazırlanan yönetmelikler bir çözüm getirmedi. Bununla ilgili yine Sayın Bakanı, hem o dönemdeki İçişleri Bakanını hem Aile Bakanını aradım, konuştum, mektup yazdım, dedim ki: "Bakın, bu feragat hakkı sorun oluyor, insanların, buradaki ailelerin mağduriyeti artıyor, buna bir çözüm getirin." Ama, yine bugün bu çözüm getirilmemiş durumda.

Bakın, buraya gelirken, ben, bugün açıkçası gündemde bunun olacağını bilmiyordum, böyle bir konuşma da hazırlamadım ama gündemi gördüğüm zaman konuşma için ben de bugün huzurunuza geldim.

Bugün, esasında her gün şehit ailelerden, gazilerimizden yüzlerce mektup alıyoruz, telefon ediyorlar ve bu mağduriyetlerini dile getiriyorlar. Bakın, tesadüfen bugün, daha yeni, Hakkâri'den Tuana Çelik bana bir faks çekmiş ve bu faksında da özellikle rica etmiş, diyor ki: "Ne olur, yardım edin ama Mecliste de bu yazdığım mektubumu okuyun." Tuana Çelik, Hakkâri'den. Bakın, ne diyor Tuana Çelik: "Ben Hakkâri merkezde ikamet etmekteyim. Babam 1997 yılında Hakkâri merkezde çıkan çatışmada şehit oldu. 3 kardeşiz. Birinci iş hakkını ablama verdik, ikinci iş hakkı için de erkek kardeşim için müracaat ettik. Ancak müracaatımız maalesef İçişleri Bakanlığı tarafından kapsam dışı olduğu için reddedildi. Yani bu haktan yararlanamıyor.

Şimdi, bakıyorsunuz, 6 amcası var, bunların 4'ü memur, 2'si köy korucusu, maddi durumları iyi; onlar feragat etmek istiyorlar ama yasalar, getirdiğimiz yasalar bu şehidimizin ikinci çocuğuna iş hakkını sağlamıyor. Şimdi, buna, yani Hakkâri'den bu mektubu yazan kardeşimize, Tuana Çelik'in çığlığına bizim ses vermemiz lazım. Yani vicdanlarımızda bunun bir karşılığı olması gerekiyor, karşılık vermemiz gerekiyor.

Bakın, her kanun, her yasa illa Adalet ve Kalkınma Partisinin getirdiği ve onun oylarıyla geçen bir yasa olmamalı. Biraz evvel, benden evvel konuşan milletvekili arkadaşımız bize AKP iktidarının samimiyetle davrandığını ifade etti. Tamam, o zaman samimiyetle davranıyorsa AKP, iktidar neden yüzde 51'i, yani milletin iradesini, diğer üç partinin görüşlerini, önerilerini, varsa eleştirilerini dikkate almıyor. Bundan niye kaçınıyoruz? Yani illa, her karar, her kanun yüzde 49'un dediğiyle mi olacak? Böyle bir demokrasi olabilir mi? Belki katkımız olacak, belki teşvikimiz olacak, belki daha yapıcı önlemlerimiz olacak. Amacımız daha iyisini hep beraber yapmak değil mi, gerçekleştirmek değil mi? Ama bunu maalesef yapamıyoruz. Biraz sonra da oylanacak ve AKP'nin, milletvekili arkadaşlarımızın, hepsinin el birliğiyle ben "redd" olacağına inanıyorum.

Bakın, bir başka konu var: Şehitlerimizden açıldı konu, Afyon şehitlerimiz var, unuttuk. Ne oldu Afyon şehitlerimiz? Bakın, yeni bir şey ürettik, onlara dedik ki: Bunlar doğal afet şehidi. Peki, bu, bizim Afyon şehitlerimizle ilgili, arkadaşlarım, yani biz? Bu insanlar bekliyor, aileler bekliyor, ne olacaklarını bilmiyorlar. Bu mağduriyetlerini nasıl gidereceğiz? Bunlarla ilgili ne yapıyoruz? Bunlarla ilgili araştırma komisyonu kursak, bu araştırma komisyonu bunu ele alsa yanlış mı olur, kötü mü olur?

Bakın, yine, tekrar söylüyorum: Şehidin, gazinin partisi olmaz. Biz siyasetçiler olarak bizim için can verenlerin, bizim için fedakârlık yapanların da sorunlarını, onların ailelerinin mağduriyetlerini gidermek zorundayız. Bir şekilde, bunu siyaset üstü ele alabilmeliyiz. Bir şekilde, burada birlik içerisinde, beraberlik içerisinde, dayanışma içerisinde hareket edebilmeliyiz. Bu konu siyaset üstü olmalı. Bunu daha evvel de burada dile getirdim ama maalesef dikkate ve ciddiye alınmadı.

Bakın, terör bizim en büyük sorunumuz ve baktığınız zaman, bu konunun da siyaset üstü, bu konunun da partiler üstü olarak ele alınması gerekiyor. Zaten, terör konusunun sonucu, terörün sonucu bir anlamda bizim şehitlerimiz, şehit ailelerimiz ve gazilerimiz değil mi? Onlar, bu terör yüzünden mağdur olarak hayatlarını sürdürüyorlar, öyle değil mi ya da yaşamlarını kaybediyorlar, öyle değil mi? Yani bu konuda birlik, beraberlik içerisinde hareket etmemiz gerekir. Ateş düştüğü yeri yakıyor ama o ateşi söndürmek, o yaraları sarmak da işte bizlerin, sizlerin, hepimizin görevi ve sorumluluğu.

Bakın, buradan bir kez daha söylüyorum, bir kez daha buradan sesleniyorum, vicdanlarınıza sesleniyorum, Hükûmeti temsil eden sayın bakanlara ve iktidarı temsil eden, özellikle sayın Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine sesleniyorum: Gelin, çekinmeyin, araştırma komisyonunu kuralım, bu konuda hep beraber el verelim, hep beraber sorunlara çözüm üretelim, bundan çekinmeyin. Yani milletin iradesini bizim başka türlü tecelli ettirme imkânımız, şansımız yok.

İşte bakın, biz destek verdik, temmuz ayında bu yasa çıktı, bir sürü eksiği var, bir sürü mağduriyet var. O zaman, bunu böyle, yangından mal kaçırır gibi gece yarısı getirmek yerine bununla ilgili bir komisyon kurulsaydı, araştırmalar yapılsaydı, her parti bu konudaki görüşlerini, önerilerini ifade edebilselerdi belki bugün bunu tartışmıyor olacaktık. İşte, bu noktada, ben bir kez daha iktidarı göreve ve sorumluluğa davet ediyorum.

Bakın, belli konularda bizim ortak aklı çalıştırmamız gerekiyor. Bakın, söz konusu ulusal güvenlikse, söz konusu savaş riskiyse, söz konusu terör belasıysa biz barış için kenetlenmeliyiz, biz barış için bir araya gelmeliyiz ama samimiyetle gelmeliyiz ve bunu, içtenlikle, ülkeyi yönetme iradesine sahip olan hem iktidarı hem muhalefeti beraber yapmalıyız.

Ben bir kez daha ve son kez Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum: Gelin, bu araştırma komisyonunu kuralım, bundan çekinmeyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UMUT ORAN (Devamla) - Demokrasiye inanıyorsak, katılımcılığa inanıyorsak, çok sesliliğe inanıyorsak ve milletin iradesinin yüzde 51'inin de tecelli etmesine inanıyorsak, "millî irade" diyorsak gelin, bu araştırma komisyonunu hep beraber kuralım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oran.