| Konu: | Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 15.03.2022 |
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.
Sözlerimin başında, Mehmet Rifat Börekçi, Ahmet Hamdi Akseki, Ömer Nasuhi Bilmen gibi değerli din âlimlerimizi ve eski Diyanet İşleri Başkanlarımızı rahmetle anıyorum; hayatta olan Lütfi Doğan, Süleyman Ateş, Tayyar Altıkulaç, Mehmet Nuri Yılmaz, Ali Bardakoğlu, Mehmet Görmez gibi örnek eski Diyanet İşleri Başkanlarımıza sağlık, afiyet diliyorum. Kendilerinin ne kadar berrak ve aydınlatıcı zihinlere sahip oldukları günümüzde daha iyi anlaşılıyor. Cumhuriyet tarihi boyunca Diyanet İşleri Başkanlarımızın tarihî kültürümüzle ne kadar bağdaşmış oldukları, hoşgörüyle dinimizi sevdirerek otoritenin keyfine göre değil, Cenab-ı Hakk'ın buyruklarına göre görev ifa ettikleri toplumumuzda daha da iyi fark ediliyor. Yakın tarihimize kadarki Diyanet İşleri Başkanlarımızın, dinimizin kesin hükümlerine aykırı, keyfî ve siyasi fetva vermeyi akıllarından bile geçirmedikleri, milletimizin yaşayış tarzı ve şartlarının dışına hiçbir zaman çıkmadıkları hepimizin ortak fikri.
İslamiyet'i kabul ettikten sonra Selçuklu ve Osmanlı Devleti dönemleri de dâhil olmak üzere, cumhuriyetin ilanından beri mukaddes dinimiz yaşayış tarzımıza büyük bir örnek teşkil etmiştir. Yalnızca dinî söylemlerle dindar olmak mümkün değildir. Dinî söylemlerle din dışı emel münafıklıktır. Allah esirgesin, münafıklık dinimizce kâfirlikten çok daha büyük bir günahtır. Takiye ve hurafe dinimizin en büyük düşmanlarıdır.
Esas itibarıyla, İslamiyet'in ahlak ve vicdan temelli yüce bir din olduğu ve bu yaşam felsefesini de milletimizin yakın geçmişe kadar yönetici kadrolarında görüp takip ettiği unutulmamalı. Temsil ettikleri kurumların inandırıcılıkları açısından, göz önündeki devlet insanlarının ve idarecilerin örnek alındığı da hatırlanmalı. İstatistiki rakamlar maalesef öyle göstermese de günümüzde insanımızın, geçmişte olduğu gibi, hiç şüphesiz ve gönülden mübarek dinimizin emirleri ile Peygamber Efendimiz'in sünnetine büyük ölçüde uyarak ve gönüllerini temiz tutarak yaşadıklarını ümit ediyorum.
Değerli milletvekilleri, nazik ve hassas bir konu gündemimizde. Cumhuriyet tarihimiz boyunca kurulmuş en önemli kurumlarımızdan biri olan, neredeyse cumhuriyetimizle yaşıt Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili bir kanun teklifini görüşüyoruz. Teklifle, din görevlilerinin mesleki eğitim faaliyetlerini planlamak ve yürütmek, Başkanlığın görev alanlarına ilişkin araştırmalar yapmak üzere Diyanet Akademisinin kurulması öngörülüyor. Üst düzey eğitimli, mukaddes dinimizi hak ettiği biçimde, en layıkıyla anlatıp öğretecek din âlimlerinin yetişmesi İYİ Parti olarak arzu ettiğimiz bir durum.
Son zamanlarda, toplumun gözünün önünde yer alan, örnek olması gereken insanların, dinimizin temeli olan vicdana ve ahlaka sığmayan yaşayış tarzlarına mübarek dinimizi kalkan yapmalarını büyük bir üzüntüyle takip ettiğimizi ifade etmek isterim. AK PARTİ yönetici kadrosunun, yüce dinimizin vicdan, ahlak ve tevazu ölçülerine sığmayan davranışları yüzünden genç ve orta yaşlı insanların dinî hassasiyetlerinde maalesef zedelenmeler meydana gelmektedir. İfade etmeliyim ki yirmi yıllık AK PARTİ iktidarı en büyük zararı aile hayatına, milletimizin manevi duygularına ve mukaddes dinimize vermiştir. Mübarek dinimizi, kendi hatalarına, kuralsız yaşayış tarzlarına kalkan yapıp insanlarımızın zihinlerinde haksız soru işaretleri uyandırmışlardır. İnşallah, İYİ Parti olarak iktidara geldiğimizde, bizim bir görevimiz de adil yaklaşımımız ve ecdada yakışan yönetim şeklimizle aziz milletimizin manevi duygularında açılan yaralara merhem olmak olacaktır. Yirmi yıllık tahribattan sonra kolay olmayacağını biliyoruz. Yirmi yıllık büyük tahribatı yaparken AK PARTİ yöneticilerinin kullandıkları kelime ve metotları buradan sayarak günahlarına ortak olmak istemem.
AK PARTİ, daha önce de bu kürsüden ifade ettiğim gibi, ne millîdir ne demokrattır ne de muhafazakârdır; AK PARTİ kuruluşundan beri fırsatçıdır. Esen rüzgâra göre, devlet, millet menfaati gözetmeden, değerlerimizin göreceği zararı hesap etmeden suistimal etmediği millî ve manevi değerimiz kalmamıştır. Örneklerini yıllardır aziz milletimizle birlikte görüyoruz. Aziz milletimiz ve özellikle genç kardeşlerimiz AK PARTİ'nin bu fırsatçı niyetine ve siyasetine artık inanmıyorlar; ben de inanmıyorum.
Yıllardır zaman zaman konuşulan Diyanet Akademisi projesinin bir anda önümüze gelmesinden önce üst düzey tartışmaların yapılmasını ve böylesine önemli bir projenin eksiksiz bir şekilde kanunlaşmasını ümit ederdim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gerek İslami ilimler camiasında gerekse Diyanet İşleri Başkanlığı iç bünyesinde yeterli tartışmaların olmadığı gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinden de kanun teklifini onaylama dışında katkı sağlayıcı bir talebin gelmemesi üzüntü vericidir.
Millî Eğitim Bakanlığıyla daha fazla etkileşime sahip olması gerektiğini düşündüğüm Diyanet Akademisi projesinin hayırlara vesile olmasını, günümüz ve gelecek nesillerimizin manevi hayatına, mübarek dinimizin anlaşılmasına katkılar sağlamasını diler, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)