| Konu: | Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 16.03.2022 |
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 316 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Bu madde, yeni duruma geçiş için düzenleme içeren, dolayısıyla olması gereken bir maddedir. Ancak maddede geçen "eğitim görevlileri" tabiri, dört yıl önceki 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle mülga edilmiş maalesef bunca zaman geçtiği hâlde yasada gereği yapılmamış ve kadro tanımı olarak kalmıştır. Dört yıl sonra akıl edip bununla ilgili düzenleme yapıyorsunuz. Hemen her kanun teklifindeki gibi daha önceden verdiğiniz özensiz kanun tekliflerindeki ya da kanun hükmündeki kararnamelerdeki hataları sonradan fark edip düzeltmeye çalışıyorsunuz. Bu kanunda iktidarı daha dikkatli olmaya çağırıyorum ki vaktimizi verimli kullanalım.
Değerli arkadaşlar, 8 Haziran 2018 Cuma günü hutbesinde de deniliyor ki: "Hiçbir nimeti ölçüsüz israf etmeyelim, vaktimizi boşa geçirmeyelim." Ancak ne hikmettir ki iktidar partisi, işleri son güne bırakmakta; bundan çok gocunmuyor, zamanı israf etmeyi önemsemiyor. Diyanet hutbesinde israftan bahsediliyor ama Sayın Diyanet İşleri Başkanı, israf konusunda pek duyarlı davranmıyor. Hatta geçen yıl ne demişti? "Altı yıl önce Diyanete yeni bir araba verilmişti, Mehmet Görmez Hoca Başkanken. Hocayı rahatsız ettikleri için üzüldü ve Cumhurbaşkanına geri gönderdi, eski arabaya binmeye devam etti. O arabaya şu anda ben biniyorum, 11 yaşında. Korkumuzdan yeni bir araba alamıyoruz." Yani Diyanet İşleri Başkanı korkmasa yeni bir araba alacak. Bugün vatandaş, arabasına yakıt alamıyor, geceleri kuyruğa giriyor ki birkaç lira tasarruf etsin ama kamu arabalarının sayısı hep artıyor. Cumhurbaşkanlığına sürekli yeni, pahalı makam araçları alınıyor ancak Diyanetten ses çıkmıyor. Diyanet İşleri Başkanına düşen görev, Diyanetin hutbesine uygun davranmaktır; aksi hâlde, inandırıcılığı kalmıyor.
Değerli arkadaşlar, Diyanet İşleri Başkanı maalesef olaylara objektif yaklaşmıyor, tarafgir bir tutum takınıyor. Sayın Başkan, Ayasofya minberine çıkarken eline kılıç alacağına, bu şekilde düşmanlara mesaj vermeyi, dosta da güven vermeyi deneyeceğine keşke geçmişe vefayı öğrense, keşke gerçek yiğitliği görse, keşke kahramanlığı görse. Bakın, İstanbul'u II. Mehmet, İslam adına fethetmiş ve Mustafa Kemal, düşman işgalinden kurtarmıştır. Bugün Ayasofya'da namaz kılınabiliyorsa en başta Mustafa Kemal Atatürk sayesindedir. 28 Kasım 1919 Cuma günü Kahramanmaraş'ta kahraman bir imamın dediği gibi: "Hürriyeti ve bayrağı olmayan bir yerde cuma namazı kılmak caiz değildir." Sayın Diyanet İşleri Başkanı, yiğitlik yapmak istiyorsa ülkemizde namaz kılınmasını borçlu olduğumuz insanlara vefa göstermesini de bilmelidir. Ancak, ne yazık ki kendisi, o kuruculara lanet okumak gafletine dahi düşmüştür.
Bu yasa teklifine karşı değiliz ama iktidarın sorunları bütünsel ele alıp köklü çözümler getirmek yerine günlük, alelacele hazırlanmış geçici çözümlerle meselelere yaklaşmasına karşıyız. Son yirmi yılda kanun hükmünde kararnamelerle ya da kanun teklifleriyle pek çok yasada pek çok değişiklik yaptınız. Maden Kanunu 20 kez, Kamu İhale Kanunu 190 kez, görüşmekte olduğumuz Diyanet Kanunu ise 2005'ten bu tarafa 14 kez değişiklik gösterdi. Bazı olağandışı durumlarda kanunların değişmesi kabul edilebilir ancak bunca sık kanun değişmesi normal midir? Özenli ve planlı kanunlar yapmak için istişare gerekir. Öyle gözüküyor ki sizin kendi içinizde dahi istişare yapma ihtiyacını duymayan bir yönetim anlayışınız var.
İlk defa Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener tarafından dile getirilen İyileştirilmiş Ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakatı'nın 6 siyasi partiyle beraber milletimizin önüne konulması, toplumda heyecan ve umut yaratmıştır. İnşallah, ilk seçimde millet; özenli, demokratik, milliyetçi ve kalkınmacı bir yönetim sistemine ve işlevsel Türkiye Büyük Millet Meclisine kavuşacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)