GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:67
Tarih:16.03.2022

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, demokratik bir devletin kapsayıcı kurumları olur, demokratik bir devlette devlet herkese hizmet eder. Bizim de bir Diyanet İşleri Başkanlığımız var. Değerli arkadaşlar, eğer, şimdi bir kişi çıkıp "Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye'deki tüm inançlara hizmet ediyor." derse, ben, şu anda bu konuşmamı derhâl durdurabilirim ama durum öyle değil arkadaşlar, Diyanet İşleri Başkanlığı şu anda yalnızca İslam inancına ve onun yalnızca bir mezhebine hizmet ediyor. Oysa, arkadaşlar, hepimiz vergi veriyoruz, hepimiz bu devletin hizmetlerini karşılaması için vergi veriyoruz öyle değil mi? Ben bir Ermeni Hristiyan yurttaş olarak vergi veriyorum. Bu ülkede Hristiyanlar, Museviler, Aleviler, hatta inanmayanlar vergi veriyorlar ama arkadaşlar, bu vergiler nereye harcanıyor Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden? Tek bir inanca harcanıyor. Bu doğru mudur, bu hak mıdır? Bence değil arkadaşlar.

Bakın, ben Tevrat'ı da okudum, İncil'i de okudum, Kur'an-ı Kerim'i de okudum. Her din adaleti vazediyor. Burada siz bir adalet görüyor musunuz? Bence görmemeniz lazım. Bakın, zorunlu din dersi vardı, ben de zorunlu din dersinde İslam inancını dinlemek için o sınıfta bulunmak durumunda kaldım ve hoca şunu anlattı, dedi ki: "Her günahı Allah affedebilir ama bir şeyi affetmez, kul hakkını affetmez." Bakın, açıkça söylüyorum buradaki bürokratlara ve sizlere: Bu yasa teklifine de "evet" deyin, ben sizlere hakkımı helal etmiyorum, hakkımı helal etmiyorum arkadaşlar. Hadi buyurun, hadi hesabını verin bu dünyada da öbür dünyada da, hadi, buyurun. Burada büyük bir kul hakkı var arkadaşlar. Bakın, yasanın gerekçesi burada, ne diyor yasa? "İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak işlerini yürütmek; din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek." diyor. Peki, arkadaşlar, güzel, böyle bir hizmet var, güzel, ne güzel. Peki, size şunu söyleyeceğim: Ermeni Patrikhanesinin de aynı amacı var ya, Rum Patrikhanesinin de aynı amacı var, cemevlerinin de aynı amacı var. Ya, siz Ermeni Patrikhanesine daha statü vermediniz, statüsü yok, statüsü yok -Yaşar, ne yaşar ne yaşamaz- Rum Patrikhanesinin bir statüsü yok, cemevlerinin statüsü yok bu ülkede ya. Hak mıdır bu arkadaşlar, adalet midir? Devam ediyor, ne diyor biliyor musunuz? "Din hizmetlerinin çağın ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde yürütülmesi ancak nitelikli din görevlileriyle mümkündür ve bunları eğitmemiz lazım." diyor. Çok güzel, çok doğru. Peki, arkadaşlar, Tayyip Erdoğan da "Dindar nesil yetiştirmek istiyorum." diyor. Size bir iddiayı söyleyeyim: Ermeni Patrikhanesi de dindar bir nesil yetiştirmek istiyor, Ermenilerin dindar olmasını istiyor, bunun için mücadele veriyor; peki, Ermeni Patrikhanesinin ruhban okulu açmasına niye izin vermiyorsunuz? Rum Patrikhanesi de Rumların dindar yetişmesi için mücadele veriyor, aynı buradaki amaçlar doğrultusunda, neden Rum Patrikhanesinin ruhban okulunu açmasına ve kendi cemaatini dindar yapmasına izin vermiyorsunuz? Neden cemevlerinin bu anlamda önünü kesiyorsunuz? Ya, Allah'ınızı severseniz, on binlerce caminin elektriğinin faturasını devlet ödüyor da niye 50-100 tane kilisenin, 30-40 tane havranın elektriğini bu devlet ödemiyor, neden cemevlerinin elektriğini bu devlet ödemiyor arkadaşlar, neden? Burada bir hak, adalet görüyor musunuz değerli arkadaşlar?

Bakın değerli arkadaşlar, bu anlamda ben size bir şey daha önereceğim. Bakın, Osmanlı'da her cemaat, her inanç kendi örgütlenmesini yapmış. Biz şunu da demiyoruz: Ya, 50 bin imamın maaşını veriyorsunuz, 200 papazın da maaşını verin. Onu biz karşılıyoruz, biz örgütlenmişiz. Ermeni toplumu örgütlenmiş, vakıflarını kurmuş, cemaat bağışlarda bulunuyor, papazımızın maaşını veriyoruz. Orada cemediyoruz, bir araya geliyoruz, bu bir örgütlülüktür. Ya, Osmanlı'da İslam dini de örgütlüydü ya; her mahallede, her ilçede vakıf vardı, kendileri topluyorlardı maaşlarını, caminin ihtiyaçlarını karşılıyorlardı, imamın maaşını veriyorlardı icabında. Neden böyle bir örgütlülük olmasın arkadaşlar? Neden devlet tek bir inanca hizmet etsin? Bakın, her şeyi devlete bırakırsanız din devletleşir; doğru değil. Dini devletin tasallutundan kurtarmak lazım. Yapmamız gereken, Diyanet İşlerini bir koordinasyon kuruluna çevirmek; bir koordinasyon kurulu olmalı, denetim yapmalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, halk kendisi örgütlenmeli, bu örgütlülüğün önünü açalım. Öyle, göreceksiniz, halk dinine daha çok sahip çıkacak, camisine, kilisesine, havrasına, cemevine daha çok sahip çıkacak. Bu, yanlıştır, hak değildir, adalet değildir.

Bu açıdan hepinizi kul hakkını tekrar düşünmeye, adaletli bir düzen kurmaya çağırıyorum; hak için, adalet için.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)