| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Katar Askeri Hava Aracı ve Destek Personelinin Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Geçici Konuşlanması Konusunda Teknik Düzenlemenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 17.03.2022 |
CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün aslında söz aldığım kanun teklifinin maddesiyle ilgili değil, daha önce de bu Meclis kürsüsünden birkaç defa gündeme getirdiğim, Elâzığ kamuoyunu çok ilgilendiren, Elâzığ sermayesini, iş adamlarını çok ilgilendiren ama aynı zamanda Türkiye'mizin bütçesine de kaynak sunabilecek Elâzığ'daki bir maden yatağının, maden bölgesinin ihale süreciyle ilgili tekrar kamuoyunu bilgilendirmek üzere, Meclisimizi bilgilendirmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Elâzığ milletvekillerimizden, her zaman olduğu gibi aramızda yine Zülfü Bey var. Zülfü Bey'le her ne kadar siyaset dilimiz, üslubumuz örtüşmese de Zülfü Bey gerçekten namuslu ve dürüst bir adamdır, burada söyleyeceklerimle ilgili de sanıyorum ki bana hak verecektir, itiraz ettiği bir şey de varsa yerinden müdahale etmesini kendisinden rica ederim. Niye? Elâzığ'da Maden ilçemizde 2019 yılında başlayan bir sondaj çalışmasıyla bakır madeninin, altın, gümüş, kobalt gibi çeşitli madenlerin bulunduğu bir alanda yapılan sondaj çalışmaları neticesinde zengin maden yataklarına rastlandığına dair veriler elde edildi, alanın yüzde 30'unda sondaj çalışmaları yapıldı. Yüzde 30'unda yapılan sondaj çalışmalarında çıkarılacak madenin parasal değerinin 15 milyar dolar civarında bir bedel olduğu ifade edilmekte. Yüzde 30'unda yani yüzde 100'ünde sondaj çalışması daha bitmiş değil. Bununla ilgili bir şartname hazırlandı, ilgili genel müdürlük bu şartnameyle ilana çıktı, bu şartnamedeki şartlardan dolayı... Ben daha önce de buradaki konuşmalarda teşekkür etmiştim, AK PARTİ Elâzığ milletvekillerimiz, siyasi partilerimizin il başkanları, ayrım yapmaksınız, kentteki sivil toplum örgütleri, ticaret ve sanayi odası, belediye başkanları, herkes ortak bir noktada buluştu. Ne dediler? "Bu şartnameyle bu ihalenin yapılması doğru değildir." Şaibe yaratır endişesiyle girişimlerde bulundular ve ihale tarihi ertelendi. Doğru mudur Zülfü Bey? İhale tarihi ertelendikten sonra şartnamenin değişeceği konusunda bir algı yaratıldı; daha katılımcı ve "kamu yararının olması" "devlet yararının olması" adı altında daha şeffaf bir şartname beklenirken yeni hazırlanan şartnamede yalnızca ve yalnızca bir madde değişti, denildi ki: "Maden sahasında flotasyon tesisi kurulacak." Bu, çok önemli bir tesis değil ama bizim önerimiz şu oldu -buradaki konuşmalarımızda da gündeme getirmiştik- dedik ki: "Burayı bir bedel üzerinden ihaleye çıkarmayın, burayı redevans sistemiyle ihale edin. Ne kadar kaynak elde edilirse, burada ne kadar maden bulunursa, buradan ne kadar para kazanılırsa devlet belli bir oranda bundan pay alsın, ihaleye girenler de bir bedel ödemek yerine devlete ödeyecekleri bedel üzerinden artırım yapsınlar ve burada bir kamu zararı olmasın, devlet yararı olsun." Ama ne yazık ki bunların hiçbiri yapılmadı.
İhale şartnamesinde teknik rapor yok, ayrıca, ihaleye çıkan alanın yüzde 100'ünde yapılan bir sondaj çalışması da yok, yalnızca yüzde 30'unda var yani bu ne demek? "Teknik çalışmalar daha bitirilmemiş." demek. Aynı zamanda, ihale şartnamesinin ekinde teknik rapor da yok yani aslında şartname gereği ihalenin yapılması şu anda uygun değil. İhale alacak kişiler, ihaleye girecek kişiler, gerçekten alıcı olmayanların dışında ihaleye katılacak olanlar ihaleye hangi şartlarda gireceklerini bilmeden, tesadüfen girecekler veya kimse girmeyecek. Şimdi, bu ihale, şartname yayınlandığında Elâzığ'da bazı sivil toplum örgütleri bununla ilgili davalar açtı hukuka aykırılık, Maden Yasası'na aykırılıktan dolayı. Ve bununla ilgili, bu ihaleyi kimin alacağı da o dava dilekçesinde yazdı. Elâzığ'daki hukukçular gazetelere açıklamalar yaptılar, siyasetçiler açıklamalar yaptılar. Ben buradan firma ismi söylemeyi doğru bulmam ama Zülfü Bey de bilir ki bu ihaleyi kimin alacağı konusunda Elâzığ'da genel bir kanaat var. Genel bir kanaat oluştu; söylendi ve konuşuldu. Televizyonlarda konuşuldu, yerel basında konuşuldu, siyasetçiler gündeme getirdi. Biz, bu madenlerin ihaleye açılmasına karşı değiliz. Bunlar tabii ki ülkemizin millî serveti, ülkemiz bunlardan yararlansın. Çevre duyarlılığıyla, oradaki insanların duyarlılığı da göz önünde bulundurularak tabii ki ülke ekonomisine kazandırılsın. Biz, servet düşmanı da değiliz. Tabii ki burayı bir iş adamı alacak, sermaye yatıracak, para yatıracak, yatırım getirecek, para da kazanacak. Ama yalnızca bu ihaleyi birileri alsın diye şartnameyi ona göre yaparsanız o zaman bu doğru olmaz.
Bakın, ihale ertelenmediği tarihlerde, aynı tarihlerde, 1 Martta, aynı şartnameyle aynı bakanlık 4 tane ihale çıkarmış. Bu 4 ihalenin 4'üne de 1 firma katılmış. Ve bu 4 ihalenin 3'ünü yalnızca 1 firma almış. Tek katılmış, 1 firma almış. Niye? Çünkü bu şartlarla ihaleye girmek elinizi ateşe sokmak... Niye elinizi ateşe sokmak? İhalenin teminat mektubu tutarı 150 milyon dolar, teminat mektubu tutarı. Diyor ki: "Eğer, siz gerekli izinleri almazsanız, gerekli ruhsatları almazsanız bu 150 milyon doları irat kaydederim." Şimdi, izni veren kim? Devlet. İhaleyi çıkaran kim? Yine devlet. Sen, eğer izin vermeyeceğin riski varsa niye ihaleye çıkarıyorsun? 150 milyon dolarlık teminatı niye irat kaydetmekle ilgili bir madde koyuyorsun? Bu ne demek? Benim inisiyatifim dışında kim girerse yakarım; bu, o demek, başka bir şey demek değil. Ve göreceksiniz bu işe firmalar katılamayacaklar, korkudan katılamayacaklar. "Alırsak, ruhsat alamazsak 150 milyon dolarımız irat kaydedilir." diye katılamayacaklar. Yazık, günah değil mi? Bakın, şu anda ülkemiz ekonomik kriz içerisinde ve ekonomik krizi çözmek için sürekli arayış içerisindeyiz. Bu ülkenin Sayın Cumhurbaşkanı, ilgili bakanları ülke ülke gezip kaynak bulmaya çalışıyorlar. Denilen odur ki: Bu alanın tümündeki maden değeri yaklaşık 30 milyar dolar. Ya, bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük maden kaynağı, en büyük ihalesi. Yani buna herkes girsin, kimin şartları uyuyorsa, kim fazla teklifi verirse alsın, biz de ilin milletvekilleri olarak destek olalım, yardımcı olalım, önlerini açalım; biz buna karşı değiliz. Ama bizim, ihalenin şeffaf yapılmayacağı konusunda tereddütlerimiz var. Ve ilin milletvekilleri buna tepki de verdiler, sonradan sustular; niye sustular bilmem ama ben konuşmaya devam edeceğim, bu konuyu gündeme getirmeye devam edeceğim. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü ben devletin zarar görmesini istemem, ben kamunun zarar görmesini istemem; tam tersine, devlet bu işten faydalanabildiği kadar faydalanmalı. Ne demek 30 milyar dolarlık bir rezerv alanı; ya, bu müthiş bir kaynak. Yani bu, Karadeniz'de bulduğumuz doğal gazdan daha fazla bir kaynak, maliyeti daha düşük ve uluslararası piyasada direkt pazarlayabileceğiniz, satabileceğiz ve talebin olduğu bir yer altı zenginliği.
Şimdi buradan şunu da son olarak ifade etmek isterim: "Elâzığ Girişim Grubu" adı altında Elâzığlı iş adamlarımız da bu ihaleye katılmak için ilin tüm iş dünyasının desteğini alarak bir girişimde bulundular. Tabii, ihale şeffaf olursa bu arkadaşlarımız da tekliflerini verecekler, belli firmalarla ortaklıklar kuracaklardır. Doğrusu, bizim talebimiz bu işten Elâzığ'ın da yararlanması ve Elâzığ'ın da faydalanması ama bu iş gene şaibelerle başlayıp ihale şaibelerle sonuçlanırsa orayı kim alırsa alsın, yapılacak seçimden sonra Millet İttifakı'nın hükûmeti ve bakanı o ihaleyi iptal edecektir. (CHP sıralarından alkışlar) Ve o ihaleyi şeffaf bir şekilde, kamu yararı, devlet yararı gözeterek yeniden ihale edecektir. Bu konuda Meclisi bilgilendirmek isterim.
Hepinize saygılarımı sunarım, teşekkür ederim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)