GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:70
Tarih:23.03.2022

HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Merhabalar.

Yine bir yasa teklifi ama yine sorunlara çözüm üretmeyen bir yasa teklifi var karşımızda. Bu yasa teklifinde ön ödemeli konut satışıyla ilgili müteahhitlerin yararına bir düzenleme yapılmış -otuz altı aydan kırk sekiz aya çıkarılıp- müteahhitler korunurken Türkiye'de konut dolandırıcılığıyla karşı karşıya kalan 300 bini aşkın konut mağdurlarına ilişkin hiçbir çözüm önerisi yok. Daha önce ne olmuştu? 456 dilekçeyle konut mağdurları Meclise başvurmuştu, bir komisyon kurulmuştu. Alt komisyon buna ilişkin geleceğe dair birtakım çözüm yöntemleri önermişti ama geleceğe dair bu çözüm yöntemlerine de bu yasa teklifinde maalesef hiç değinilmemiş. Ama alt komisyonun bir başka sorunu daha vardı, günün sorunlarını çözecek hiçbir öneride bulunmamıştı. Konut mağdurları yıllardır mücadele yürütüyor, her türlü yöntemle, her türlü mekanizmadan sorunlarını çözmeye çalışıyor ama mümkün olmuyor. Yargıya taşınabilen konut dolandırıcılığı dosyalarında da sonuç alınamıyor. Ön ödemeli gayrimenkul satışı davaları zaman aşımına uğratılıyor. Öbür yandan, savcılar suç duyurusu taleplerini geri çeviriyor, mağdurları muhatap almıyor, yapılan şikâyetlerde ısrarlar sonucu tutuklananlar ise yargıya müdahaleyle serbest kalıyorlar. İnşaat firmalarının iktidarın yandaşı olması, açıkça hak arama hakkının dahi engellenmesi insanların yargıya olan güvenini de tamamen ortadan kaldırdı. Ön ödemeli konut satış yöntemiyle halka hayalî evler satılıyor ve üstelik bu hayalî evleri satanlar geçmişte de benzer dolandırıcılık suçlarından hüküm giymiş insanlar; halkı dolandırıyorlar, şirketlerin içini boşaltıyorlar ve mal kaçırıyorlar. Halk ödediği parayı dahi geri tahsil edemiyor. Peki, devlet ne yapıyor? Hiçbir denetim yapmıyor ve önlem almıyor, bu dolandırıcılığa göz yumuyor. İktidara yakın olan bu inşaat şirketleri düzenledikleri birçok proje açılışı ve törenlere iktidar yetkililerinin, belediyelerin de katılımıyla halkta güven duygusu yaratıp sonra da hayalî evleri satıyorlar.

Bir tane örnek: Esenyurt mağdurların yoğun olduğu bölgelerden bir tanesi. 2010-2011 yılında sözleşmeleri yapılıp halktan para toplandı, dairelerin otuz altı-kırk sekiz ayda teslim edileceği sözü verildi ancak bu projelere ya hiç başlanmadı ya da temeli atılıp yarım bırakıldı. Dönemin AKP'li Esenyurt Belediye Başkanının da garantör sıfatıyla birçok sözleşmeye imza attığı projelerde, 2022 yılına gelinmesine rağmen, 30 bine yakın insanın mağduriyetleri hâlâ çözülebilmiş değil. Mağdurların mülkiyet hakkı ve yerleşme hakkı korunarak maddi kayıpları bir an önce giderilmeli, usulsüzlük ile dolandırıcılık işlemi yapan inşaat şirketlerinin müteahhitleri hakkında cezasızlığa son verilerek bir an önce yaptırım uygulanmalı.

İstanbul'da sorun alanları bitmiyor; Şahintepe, "Çılgın Proje" dediğiniz Kanal İstanbul Projesi halkı yaşam alanlarından sürgün etmeye devam ediyor. İstanbul Başakşehir Şahintepe halkı rant projesinin mağdurlarından bir tanesi. Şahintepe, kanal güzergâhındaki Sazlıdere Baraj havzasını Küçükçekmece Gölü'ne bağlayan kısmında bulunuyor. Şahintepe'de 2020'nin Aralık ayında askıya çıkarılan imar uygulamasıyla, yirmi beş-otuz yıldır Şahintepe'de yaşayan halk kendi yaşam alanlarından sürgün edilmeye çalışılıyor. Uzun süredir tapu sorunu süren bölgede önce halka tapular dağıtıldı, sonra da tapu dağıtımı sürerken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 3 bine yakın tapu sahibini yaşadığı yerlerden sürgün etme kararı aldı. İmar uygulamasıyla Şahintepe Mahallesi'ndeki halka yer olarak kendi yurtları değil, yıllardır yaşadıkları yer değil, Arnavutköy Hacımaşlı gösterildi. Şahintepe halkının yıllardır kurdukları düzen, iş yerleri, verdikleri emek yok sayılarak halkın tapulu yerleri ranta açılmak isteniyor. Yerinden edilmek istemeyen halk ise "Ranta karşı direneceğiz." diyor. Şahintepe bir arada yaşama kültürünün olduğu, insanların birbirini tanıdığı, dayanıştığı yoksul bir mahalle. Buraya yerleşen halk yıllarca zorluklarla yaşadı. Suyu olmayan, altyapısı olmayan, ulaşımı binbir güçlükle sağlanan bir yere insanlar yıllarca emek harcadı. Şimdi ise bu mahalle değer kazandı ve şimdi rantçılar diyor ki: "Buradan çıkacaksınız." Yeni sundukları yer ise suyu, yolu olmayan, bayındırlığı bulunmayan bir yer. Yirmi beş yıldır Şahintepe'de yaşayan bir mahalleli şöyle tepki gösteriyor: "Yol yoktu, elektrik, su yoktu, çeşmelerden kovalarla su taşıdık. Yirmi beş senedir buranın cefasını biz çektik, şimdi buralar değerlendi, bizi buradan atmak, Hacımaşlı'ya göndermek istiyorlar. Göndermek istedikleri yerde ne yol ne elektrik ne de su, altyapı var. 'Yirmi beş sene daha sefaleti siz çekin.' diyorlar. Bizim bütün emeğimiz burada, hiçbir yere gitmiyoruz." Halkın emekle ve binbir zorlukla elde ettiği evler ve araziler iktidar tarafından gasbedilerek barınma hakkı ihlal ediliyor. İstanbul halkı rant projenize karşı direniyor, "Sana kanal yaptırmayacağız." diyor. İstanbul, kanal projenizi de sizi de istemiyor; çekin ellerinizi halkın, doğanın üzerinden.

İktidarın zulmü sadece bu alanda değil, işçiler de diğer bir zulüm alanının içerisinde. İşçiler, ortağınız olan sermayenin dayattığı kölelik koşullarını kabul etmiyor, yılın başından itibaren ülkenin her yerinden "İnsani koşullarda yaşamak istiyoruz, yaşanabilir bir ücret istiyoruz." diyerek direnişe geçtiler. Birçok iş yerinde eylemler kazanımla sonuçlanırken işçilerin mücadelesi kararlılıkla sürüyor.

Tekirdağ Çorlu'da Lila Kâğıt Fabrikası işçileri sefalet zammına, uzun mesailere, ağır çalışma koşullarına karşı örgütlendiler, SELÜLOZ-İŞ sendikasına üye oldular. İşveren, sendikalaşan işçileri performans düşüklüğü bahanesiyle işten çıkardı. Seksen iki gündür fabrika önünde kar kış, kıyamet demeden mücadelelerine devam ediyorlar, sendikasızlaştırmaya, emeklerin gasbedilmesine, insanlık dışı çalışma koşullarına karşı direniyorlar. Sendika haklarını gasbeden sermaye suç işliyor ama iktidar da bunu izliyor yani suça ortaklık ediyor. İşten çıkarılan emekçiler bir an evvel işbaşı yaptırılsın, insani koşullar sağlansın; sendika haktır, engellemeye de kimsenin gücü yetmez.

İstanbul Çerkezköy PAS South Fabrikasında çoğunluğu kadın olan işçiler fabrika önünde direniyorlar. İşçiler, insanlık dışı çalışma koşullarına, düşük ücrete "Hayır." diyor, "Sendika hakkımız engellenemez." diyor. Bunları dedikleri için işten atıldılar. Fabrikada kölelik koşulları dayatıldı, işçiler doğal gaz ve elektrikten tasarruf için soğukta ve karanlıkta çalıştırıldı, ücretlerine zam yapılmadı, istekleri dışında bir iki hafta izne çıkarıldı, sonra da çalıştırılmadıkları günler için "telafi mesaisi" diye zorunlu çalıştırma uygulandı. PETROL-İŞ sendikasında örgütlendiler ve bu nedenle de küçülme bahanesiyle 16 işçi işten atıldı, direnişçilere destek veren 3 işçi de kod 29'la işten çıkarıldı ama "küçülme" diyen patron, ne hikmetse aynı hafta 20 yeni işçiyi aldı; açıkça sendikal suç işledi. Fabrika önünde direnişlerini sürdüren 19 işçi işe iade edilsin, insanlık onuruna yaraşır ücret ve çalışma koşulları sağlansın.

İstanbul Avcılar'da Xiaomi Salcomp Fabrikası'nda yine çoğunluğunu kadınların oluşturduğu işçiler direnişlerini sürdürüyor. İşçilerin 2021 yılında düşük ücret, ağır çalışma koşulları, mobbing ve baskılara karşı yürüttükleri mücadele sonucunda, kod 49'la işten çıkarılan yaklaşık 200 işçi işlerine geri dönmüştü. 2 Şubat 2022 tarihinde toplu iş sözleşmesi imzalanmıştı, kadın işçilere dayatılan kölelik koşulları bütün bu toplu sözleşme görüşmelerine rağmen değişmedi; kadın işçilerin ayrı bir soyunma kabinleri yok, mevcut soyunma kabinleri kamerayla izleniyor, hijyen koşulları yok, x-ray uygulamasında alarm verdiği gerekçesiyle iç çamaşırlarındaki metal kopçalar bile çıkarılıyor. İkili vardiya sistemiyle çalıştıkları için, gecenin dördünde işten çıkarılıyorlar ancak servis evlerinin önüne gitmediği için kadınlar güvenlik sorunu yaşıyor. İşveren tüm bu koşulları düzeltmek yerine krizi bahane gösterdi ve 110 işçiyi işten çıkardı. İşten çıkarırken de özellikle kıdem tazminatı vermemek için bir yılı doldurmalarına bir hafta kala bir süreyi seçti.

Yine, İstanbul'da Dorian çorap işçileri on yıldır hakları için mücadele ediyor. On yıl önce haksız yere işten çıkarılan işçiler işverene karşı açtıkları davaları kazandı ama kazanmaları yetmedi; haklarını, tazminatlarını alamıyorlar. Patron işçilerin haklarını vermemek için sahte iflaslarla şirketin içini boşaltıp "Karyam Tekstil" adıyla çorap sektöründe ticaret yapmaya devam ediyor. İktidar sermayeyi denetlemiyor, Çalışma Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı işçinin hakkını gasbetmek üzere davranan işvereni durdurmuyor, işçilerse "Haklarımızı alana kadar direnmeye devam edeceğiz." diyor.

Bir diğer direniş alanı; Çayırova'da Farplas işçileri. Onlar da elli gündür direniyor. İşçiler sendikasız ve kötü çalışma koşullarında sefalet ücretiyle reva görülen kölelik koşullarını kabul etmiyor. Farplas'tan atılan işçiler bir an önce işlerine geri alınsın, işçilerin seçtiği sendika iradesi tanınsın; sarı sendika, iktidar yanlısı sendika dayatmalarından vazgeçilsin, insanca yaşama koşullarına uygun ücret verilsin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Yine bir direniş alanı; Yemeksepeti işçileri. Yemeksepeti işçileri sefalet zammına karşı elli gündür direniyor. İşçilere "Ne kadar çok sipariş teslim edersen o kadar çok para alırsın." denilerek, kar kış demeden motor üstünde canları hiçe sayılarak çalıştırılmak isteniyor, üstelik uyduruk bir esnaf kurye modeli dayatılıyor. Patronlar, insanca yaşamak ve çalışmak isteyen işçilere "Nankörler." diye hakaret ediyor. İşçilerin talepleri kabul edilene kadar Yemeksepeti boykot edilmeli diyoruz.

Ve birçok yerden de işçi direnişlerinin sesleri yükseliyor. Elbette ki sadece sermaye saldırmıyor, aslında iktidarın kendisi de işçilerin haklarına, emekçilerin haklarına saldırıyor, dayattığı neoliberal sistemle işçileri kölelik koşullarına zorluyor ve iktidar-patron el ele yürümeye devam ediyor ama buradan bir kez daha söyleyelim: İstediğiniz kadar birlikte yol yürümeye devam edin, sermayenize de size yönelik de mücadele sürüyor; sokaklarda, meydanlarda, her yerde direniş sesleri yükseliyor. (HDP sıralarından alkışlar)