| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 74 |
| Tarih: | 31.03.2022 |
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Cezaevleri kan ağlıyor, insanlık dışı uygulamalar gerçekten had safhada. Artık gözünüzü kapatacak bir durum yok, insanların cesetleri çıkıyor, hayatlarını yitiriyorlar.
Pandemi bahanesiyle sosyal haklara kısıtlamalar getirdiniz, sonra da kalıcı hâle getirdiniz. Tecrit ve izolasyon derinleşti; sohbet, spor hakkı gibi hakların hepsi yok sayılıyor. Aile ve yakınlarıyla bağı dahi, bir bütün olarak dışarıyla bağları ciddi olarak engelleniyor. Keyfîlik inanılmaz bir safhaya ulaştı. Mahpusların mektupları adreslere ulaşmıyor, "Sakıncalı" denilerek el konuluyor, karalanıyor; muhalif kanalları izlemeleri engelleniyor, hak arama hakları bile ihlal ediliyor; şikâyetleri, dilekçeleri muhataplarına ulaştırılmıyor.
Hapishanelerde politik mahpuslara yönelik düşman infaz hukuku ise çok daha ağırlaşarak devam ediyor; işkenceye maruz kalıyorlar, bağımsız koğuşa geçirilmeyle, infazlarını yakmakla tehdit ediliyorlar, infazların yakılacağı konusunda da pratikte aynen infazları yakma yöntemlerine devam ediyorlar. Hapishanelerde, hapishaneden hapishaneye, koğuştan koğuşa inanılmaz sert fiziki müdahaleler, sürgünler yapılıyor. Aile ve yakınlarının cenazelerine dahi katılmalarına izin verilmiyor. Hücrelerdeki ve koğuşlardaki aramalar kalabalık gardiyan grubuyla, eşyaları kırılarak, eşyalarına, kitaplarına el konularak gerçekleştiriliyor. Gerekçe ne belli değil; keyfîlik, aşağılamaya çalışma, baskı uygulamaya çalışma... Havalandırmaların üstü tel örgülerle kapatılıyor. Sayımlar ayakta, tek sıra ve askerî nizamda yapılıyor. Tahliye edilmesi ya da açık cezaevine gitmesi gereken mahpusların "İyi hâlli değil." denerek infazları yakılıyor. Oluşturduğunuz bu idare ve gözlem kurulları âdeta düşmanla savaş hukukunun uygulayıcısı hâline geldiler.
Hasta mahpuslar tüm raporlara rağmen tahliye edilmiyor, yaşamların son evresine gelmeleri durumunda dahi serbest bırakılmıyor, ölüm dayatılıyor. Bilimsel verilerle karar alması gereken ATK, yalnızca iktidarın öç alma aracı hâline geldi. Ağır hasta mahpuslar ATK'nin verdiği "Cezaevinde kalabilir." raporundan kısa bir süre sonra yaşamını yitiriyor ama Adli Tıp Kurumu hakkında ne bir soruşturma ne bir dava açıldığını görüyoruz.
Diyarbakır D Tipi Cezaevinde yirmi altı yıldır mahpus olan 80 yaşındaki kanser hastası Abdullah Boran yaşamını yitirdi. Ölmek üzereyken bile kelepçe çıkarılmadı; hasta mahpuslar bu iktidarın utanç vesikası hâline geldi.
Aysel Tuğluk... Kandıra F Tipi Hapishanesinde tutulan milletvekili arkadaşımız Aysel Tuğluk'un "Cezaevinde kalamaz." raporuna rağmen ATK'nin kin ve düşmanca yaklaşması sonucu tahliyesi engelleniyor. Hapishane koşullarında iyileşmesi mümkün değil, sağlığı her geçen gün kötüye gitmesine rağmen hâlen cezaevinde tutulmaya devam ediliyor.
Sincan Kadın Kapalı Cezaevinde on dört yıldır MS hastası olan Mehtap Şentürk'e ATK "Cezaevinde kalabilir" raporu verdi. Yüzde 85 engelli, tekerlekli sandalyeye mahkûm, kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor ama "Cezaevinde kalabilir" deniyor.
Mahpuslar şüpheli şekilde yaşamını yitirmeye devam ediyor, şüpheli ölümlerin intihar diye üstü kapatılıyor, soruşturmalara gizlilik kararı alınıp arkasından da takipsizlik kararı veriliyor. Van F Tipi Cezaevinde 25 yaşındaki Sinan Kaya, sonra da 20 yaşındaki Şervan Can Güder şüpheli şekilde yaşamını yitirdi, düşmanlığınız yüzünden cenaze aracı bile vermediniz.
Adana Kürkçüler Hapishanesinde mahpuslara uygulanan ağız içi arama, insanlık dışı uygulamaların geldiği son nokta. Aramayı kabul etmeyen 28 hasta mahpusun hastaneye sevkleri yapılmadı. Karantina koğuşları âdeta işkenceye dönüştü. Çorum L Tipi Hapishanesinde mahpuslar dört aydır 20 kişilik koğuşta 45 kişi kalıyor, nefes dahi alamıyorlar, yerlerde yatmak zorunda kalıyorlar.
Görüş hakları engelleniyor. Mahpusları yakınlarından, ailelerinden uzağa gönderiyorsunuz. Çoğu mahpusun yakını ya yoksulluktan ya hastalıktan uzak mesafeleri aşıp ziyarete gidemiyor, yollarda trafik kazalarında hayatlarını kaybediyorlar. Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevindeki Ayten Anlaş, Dersim'de yaşayan hasta annesiyle on yılda sadece 2 kez görüşebildi. Elâzığ Kadın Kapalı Cezaevine sevkini istedi ancak düşman hukukunuz bunun da önüne geçiyor. Tekirdağ Hapishanesinde mahpuslar açlık grevi yaparak yasal hakları olan bir saatlik görüşü kazanabildi, diğer cezaevlerinde ise hâlâ yarım saat olarak uygulanıyor. Aileler uzak mesafelerden sabah saatlerinde görüşe gelip mahpuslarıyla, yakınlarıyla görüşemeden geri dönmek zorunda kalıyor. Düşmanlık sadece mahpuslara değil, yakınlarına da dayatılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Sincan Kadın Kapalı Cezaevinde tutuklu KHK'yle ihraç edilen öğretmen Sibel Balaç ve Tekirdağ 1 No.lu F Tipi Cezaevinde tutuklu Gökhan Yıldırım adil yargılanma ve hak ihlallerinin son bulması için ölüm orucuna girmek zorunda kaldılar. Bu ülkede insanlar adalet talebini adaletin yerine getirmesini ancak ölüm orucuyla sağlayabileceğini düşünüyorlar. Sibel Balaç 101, Gökhan Yıldırım 96'ncı gününde ölüm oruçlarının. Hızlı kilo kaybından dolayı sağlık durumları gittikçe kötüleşiyor. Sibel ve Gökhan'ın talepleri bir an önce kabul edilsin.
Bir diğer sorun, çocuk mahpuslar. Hapishanelerde 1.941 tutuklu -hükümlü çocuk bulunuyor. Anneleriyle birlikte kalan yaklaşık 345 çocuk ve 780 bebek var.
Cezaevlerinde yaşanan tüm suçlardan iktidarınız sorumlu, hesap vereceksiniz, zulmünüzün yanınıza kâr kalacağını sanmayın. Yargılanacaksınız, suçlarınızın hesabını vereceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)