GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YERALTI SULARI HAKKINDA KANUN İLE KAMULAŞTIRMA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:66
Tarih:14.02.2013

MUHARREM VARLI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu yasa, Sayın Bakanın ve AKP sözcülerinin ifadesiyle, güya yer altı su kaynaklarını kontrol etmek, gelecek nesillere sağlıklı bir yer altı suyu bırakmak maksadıyla düzenlenen bir yasa. Ancak, biz tarımın hangi problemini çözdük ki, gelecek nesillere tarımla ilgili hangi geleceği bıraktık ki yer altı sularını doğru düzgün bırakalım. Yani, şimdi, adam sulama yapacak, 250 metreye sondaj vurmuş, buraya elektrik motoru takmış veya mazotlu motor takmış; buradan elektrik tüketerek, mazot tüketerek su çıkartıyor. Sanki bu su cazibeli çıkıyor da mı boşa akıtacak çiftçi? Orada bir sürü elektrik parası ödeyerek, mazot parası ödeyerek? Zaten mazot dünyanın parası, 4 milyon 200 bin liradan mazot kullanıyor çiftçi. Hangi parayla, hangi cesaretle bu suyu boşa akıtacak? Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir mantık olabilir mi? Çiftçi kendisine lazım olduğu kadarını tüketiyor ama siz bu sayacı takacaksınız.

Dün ben size sordum Sayın Bakan, siz de buradan cevapladınız. Dedim ki: "Bu sayaçlar takıldıktan birkaç yıl sonra bu çiftçiden para alacak mısınız bu suyun karşılığında?" Siz de "Hayır, para almayı düşünmüyoruz." dediniz. Bunlar tutanaklara geçti. Ama ben de şunu söylüyorum: Yerel seçimlerden sonra çıkaracağınız ilk yasayla, burada çiftçilerden bunun karşılığında para alınmasını koyacaksınız. Ben de bunu iddia ediyorum ama, inşallah, ben yanılırım. Siz çıkar dersiniz ki: "Ya, sen böyle demiştin ama biz bunu yapmadık." Siz bu sayacı boşuna koymuyorsunuz. Bu sayacı, çiftçinin kullandığı suyu kontrol etmek için değil, o sudan para almak maksadıyla koyuyorsunuz.

Şimdi, peki, buna ne hakkınız var? Adam, dünyanın parasını vermiş, 250 metre sondaj kuyusu vurdurmuş, oradan su çıkartıyor; kendi parasını harcamış, kendisi emeğini karşılamış, tarlasını suluyor. Şeker pancarını sulayacak "Senin kullandığın su çok oldu, son suyu veremezsin." şeker pancarı kurudu. Mısırı sulayacak "Senin kullandığın su yeter kardeşim, sulayamazsın." mısır kurudu. Pamuğu sulayacak "Senin kullandığın su çok oldu, bundan sonrasını kullanamazsın." pamuk kurudu. Ya, çiftçi zaten perişan, çiftçi zaten bitmiş, çiftçi alın terinin karşılığını alamıyor, çiftçi ektiğinden biçtiğinden para kazanamıyor. E, bir de gelmişsin böyle bir zulüm uygulayacaksın çiftçiye. Allah'tan reva mıdır bu ya? Yapmayın Allah'ınızı severseniz. Yani, gelin, çiftçinin problemlerini çözelim, çiftçinin sıkıntılarını çözelim; mazotu ucuzlatalım, gübreyi ucuzlatalım, gübreden KDV'yi kaldıralım. Altından, gümüşten KDV'yi kaldırdınız, süs eşyasından, makyaj malzemesinden KDV'yi kaldırdınız, niye gübreden kaldırmıyorsunuz? Benim sorunum değil diyemezsiniz, siz de bu Hükûmetin bir mensubusunuz Sayın Bakan. Ama bunlar geldiği zaman yok, çiftçinin sırtına yük yüklemek zamanı geldiği zaman her şeye varsınız. Böyle bir anlayış olabilir mi?

Ziraat Bankası kırk beş günden beri kredi vermiyor. Çiftçi borcunu yatırmış, Ziraat Bankasından geri kredi alacak, mazot alacak, gübre alacak, tohum alacak, ekim dikim zamanı geldi, mısır ekilecek, pamuk ekilecek, çiftçinin cebinde beş kuruş para yok, tefeciye düşüyor çiftçi ya. Gelin, bunu çözelim. Bakanlar Kurulu kararnamesini bir an önce Ziraat Bankası Genel Müdürlüğüne gönderin, Ziraat Bankası kredileri açsın, çiftçi parasını alsın, gitsin tohumunu alsın, mazotunu alsın, gübresini alsın. Yok, bunlara geldiğinde yok ama sıkıntıya geldiğinde, probleme geldiğinde çok.

Şimdi, buğday desteklemesi her sene yıl başında veriliyordu. E, şimdi, Şubatın bugün 14'ü, yarın 15'i yani ikinci ayın yarısı bulundu, hâlâ buğday desteklemesi ortada yok. Ama çiftçiden sağımlık inek gibi ha bire sağmaya devam ediyorsunuz. Çiftçiden aldığınız verginin onda 1'ini çiftçiye vermiyorsunuz, çiftçiden mazotun karşılığında aldığınız, başka KDV'lerle aldığınız verginin onda 1'ini çiftçiye vermiyorsunuz, buraya geliyorsunuz, "Efendim, biz çiftçiye şunu verdik, biz bunu verdik." Ya, ne veriyorsunuz siz çiftçiye ya? Çiftçiyi öldürdünüz, çiftçiyi perişan ettiniz, çiftçi artık tarlasını ekmek istemiyor. Yani birçok insan, babasından, atasından, dedesinden kalan tarlayı utanma belası ekiyor. Ya, öyle bir ortama getirdiniz ki insanları, biçare hâle getirdiniz; perişan ettiniz, perişan. Biraz Allah'tan korkun, biraz vicdan sahibi olun. Bu çiftçiyi koruyalım. Çiftçi, üreten, bu ülkenin insanlarını doyuran ve bu ülkenin ihracatına katkıda bulunan insan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM VARLI (Devamla) - Ama, çiftçinin sorunlarını, problemlerini çözmek yerine, çiftçiye her gün yeni yükler yüklüyorsunuz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Varlı.