| Konu: | Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 06.04.2022 |
CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, 38 maddelik yeni bir torba kanun getirdiniz, Komisyonda uzun uzun tartıştık. Ben de kanun teklifinin birinci bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bölümün detaylarına geçmeden önce torba kanun mantığına ilişkin yine birkaç cümle söylemek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama fonksiyonunu işlevsizleştiren, birbiriyle alakasız maddelerle yasa tekliflerinin hazırlanma ve ilgili komisyonlarda yeteri kadar tartışılmadan sadece Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilen torba yasalarla bütüncül olmayan yasa yapma alışkanlığı tüm garabetiyle devam ediyor.
Yine, bir garabet durum, getirilen düzenlemeler ilgili tarafların, odaların, STK'lerin görüşleri alınmadan "Ben bilirim." anlayışıyla hazırlanmaya devam ediliyor. Mesela, teklifin 2'nci maddesi, diş hekimleri dâhil, hekimler ve uzman doktorların gelirlerinin ücret olarak mı yoksa serbest kazanç olarak mı vergilendirileceği hususunda düzenleme yapıyor ama ne hikmetse Türk Tabipleri Birliği Komisyona davet edilmiyor. Diğer bir garabet durum da -yine her zaman olduğu gibi- gelen teklifin ülke gündeminden kopuk, içinde vatandaşın işine yarayacak az sayıda düzenleme içeriyor olması.
Söz konusu teklifin ilk bölümüne genel olarak bakıldığında, hazine taşınmazlarının satışına dair kolaylıklar, vergi cezalarıyla ilgili düzenlemeler içerdiğini görüyoruz. Dolayısıyla, maddelere girmeden genel bir değerlendirme yapıldığında, tüm bu düzenlemelerin doğrudan ülkenin tepetaklak olmuş ekonomisiyle ilgili olduğunu söylemem de yanlış olmaz. Bu torba kanun, sorunları çözecek düzenlemeler için getirilmemiş, hazinede oluşturduğunuz kara deliği "Ne satarak kapatabiliriz?" gibi korkunç bir mantık üzerine oturtulmuştur. El birliğiyle bir gecede hazineyi kur korumalı mevduat fonu gibi ağır bir yükün altına sokan iktidar, yani siz şimdi hazinenin mallarının satışını kolaylaştırmaya çalışmaktadır. Detaylara girmeden önce içinden geçtiğimiz ekonomik garabete bakmak yine yerinde olacaktır diye düşünüyorum yani yine bol garabetli bir kanun teklifini görüşüyoruz.
Hepimizin bildiği gibi hazinenin açığı gün geçtikçe artıyor. Üç aylık sürece baktığımızda, hazinenin kur korumalı mevduat dolayısıyla 445 milyar liralık bir yükün altına gireceği de görülüyor. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kurun yükselmesini önlemek için döviz satışı da yapmaya devam etti ve sonuç olarak swaplar hariç net rezervlerimiz eksi 46 milyar dolara kadar indi.
Şimdi, getirilen teklifin gerekçesinde tüm bu işlemlerin hazine taşınmazlarının hızlı bir şekilde ekonomiye kazandırılması amacıyla yapıldığı belirtildi. Kelimeleri dolandırınca ülkedeki gerçekliği örtmüş olamıyorsunuz maalesef. Bugün Türkiye'de açlık sınırı 5 bin lirayı aştı, yoksulluk sınırı 16 bin lirayı aştı, şölenlerle kutladığınız asgari ücret açlık sınırının altında kaldı, vatandaşların ensesinde enflasyon bir kara bulut gibi dolaşıyor, tarihin en kötü pahalılığını yaşıyoruz ve bunlarla mücadele etmek yerine, yangından mal kaçırır gibi satacak kaynak arıyorsunuz.
Sosyal medyada çok kullanılan bir söz var "Bir marul 20 lira, savaşta mıyız?" diye soruyor vatandaşlar. Aslında ben de buradan sormak istiyorum "Yoksa acaba Rusya-Ukrayna değil de biz mi savaştayız?" diye. Şimdi, ülke yangın yeri olmuş, fiyat artışları füze hızında, tencereler kaynamıyor arkadaşlar. Şeker yüzde 120, ayçiçeği yağı yüzde 210 zamlandı. Ekmeğe, süte, sebzeye, her şeye zam geliyor her gün. Enerji zamları dur durak bilmiyor.
Şimdi "Dünyada enerji krizi var." diyorsunuz ama bakalım gerçekten Türkiye'deki durum öyle mi? Örneğin, Brent petrol fiyatı bir yılda dünyada yüzde 69 artmışken bizde sanayi doğal gazı yüzde 549, ticarethanelerde yüzde 157 artmış. Kurşunsuz benzine baktığımızda yüzde 179, motorin ise yüzde 228 artmış. Gelelim kalorifer yakıtına, yüzde 222 artmış. Yüzde 69 nerede, bu rakamlar nerede? Sadece enerjideki artışlarla bile, dünyadaki bu artışlarla orantısız olan bu artışlarla ülkeyi yönetemediğiniz açıkça ortaya çıkıyor.
Şimdi teklifin maddelerine şöyle bir bakacak olursak; teklifin 4 ve 6'ncı maddeleri vergi kaçakçılığı suçuna ilişkin cezaların üst limitini arttırıyor ve vergi kaçakçılığı suçlarının birden fazla takvim yılı veya vergilendirme dönemi içinde işlenmesi hâlinde Türk Ceza Kanunu'nun zincirleme suçu düzenleyen 43'üncü maddesinin uygulanmasını sağlıyor. Bu düzenlemeyle, geçmiş tarihlerde Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önergeler kabul edilmemişti. Her şeye rağmen, yani komisyonlarda yeterli tartışılmamış olmasına rağmen, Komisyonda yeterli tartışılmamış olmasına rağmen yine de bu kadar büyük ekonomik sıkıntının olduğu içinde bulunduğumuz durumda bu düzenlemenin getirilmesinin bir ihtiyaçtan oluştuğunu da söylemek gerekir.
Vergiyle ilgili genel olarak birkaç söz söyleyecek olursak; elbette ki vergi bir ülkenin en önemli gelir kaynaklarındandır. Yalnız, devletin de vergi toplarken adil olması gerekmekte; az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alması lazım. Şimdi, Türkiye'deki vergi sistemine baktığımız zaman, "Devlet acaba sistemde bu adaleti sağlıyor mu?" diye sorduğumuzda, bu konuda adaletin terazisinin bozuk olduğunu görüyoruz. Her vatandaş, alış yaptığı her türlü alışverişten tıkır tıkır vergisini dolaylı vergiler yoluyla zaten ödüyor ama büyük şirketlerin vergi borçları da tıkır tıkır affediliyor. Herhâlde 12-13 tane vergi affını bu ülke yirmi yılda gördü. O nedenle aslolan, adaleti sağlayacak bir vergi reformu yapılmasıdır. İşte böyle bir reform yapıldığı zaman bu tür düzenlemelere de daha az ihtiyaç duyulur.
8'inci maddeye gelecek olursak; muhtarların maaşlarıyla ilgili bir düzenleme getiriliyor, muhtarların maaşı asgari ücret seviyesine getiriliyor. Şimdi, değerli arkadaşlar, birincisi, bu karar doğru ama gecikmiş bir doğrudur çünkü Cumhuriyet Halk Partisi olarak muhtarlarımızla ilgili çok mücadele ettik, daha başka birçok önerilerimiz de var bu konuda. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu da her grup toplantısında bu sorunu dile getirdi. Grup olarak kanun teklifi verdik bu konuda ama o da reddedildi, şimdi getirilmiş olması bizim için de uygundur.
Teklifin 10'uncu maddesinde yabancılara konut satışı düzenleniyor. Yabancılara konut veya iş yeri satışında sağlanan KDV istisnası için aranan bir yıl elde tutma şartı üç yıla çıkarılıyor. Yabancılara mülk satışında katma değer vergisi muafiyetinin getirilmesine ilişkin düzenleme, 2017 yılında yine bir torbayla apar topar getirilmişti. İşte, apar topar getirildiği için de şimdi yine apar topar yeni bir düzenleme yapıyorsunuz. Bu durum neye yol açmıştı? Hem Türkiye'de konut sektörünü bir çıkmaza sürüklemiş hem de vatandaşlık edinmeyi bir finansman aracına dönüştürmüştü. Şimdi bu konuda getirdiğiniz bu düzenlemeyle demek ki diyoruz, eleştirilerimizin, uyarılarımızın bir faydası olmuş.
Gelelim teklifin 13'üncü maddesine. Bu maddede, imar affında 2019 yılı sonunda biten hazineye ait taşınmazları satın alma süresi 2022 yılı sonuna kadar uzatılıyor. Beş yıla kadar taksitle ödeme olanağının ve peşin ödemelerde yüzde 20'ye varan indirimin getirildiğini görüyoruz. İmar affı süresinin uzatılması ve satışlarda peşin ödemeye özel indirim uygulanması ve taksitlendirme uygulamaları yine iktidarın acil kaynak ihtiyacında olduğunu gösteren düzenlemelerden biri. Ayrıca, bu maddede elde edilecek gelirlerin bir bölümünün büyükşehir ve il belediyelerine aktarılması yönünde yaptığımız teklif de kabul edilmedi.
Yine önemli bir madde teklifin 14'üncü maddesi, hazine taşınmazlarının satışına kolaylık getiren düzenlemeleri içeriyor. Ticari faaliyetlerde kullanılmak üzere kiraya verilen hazine taşınmazlarının da satılabilmesini ve en az üç yıl süreyle bu taşınmazları sözleşmeye dayalı olarak kullanan kiracıların öncelikli alım hakkına sahip olmasının sağlanmasını düzenliyor.
Komisyonda da sorduk, şimdi burada da soruyorum: Bu ülkenin değerlerini sadece üç yıl kullanmış olmak, bir araziye, bir taşınmaza öncelikli olarak sahip olma hakkını vermeli mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) - Teşekkür ederim Başkan.
Satışa sunulan yerler hazineye ait alanlar yani bu ülkenin değerleri, sanki kendi mülkünüzü satıyorsunuz, onlar bile bu kadar kolay satılamaz, satamazsınız ama ülkenin yirmi yıldır satılmadık arazisini, satılmadık fabrikasını bırakmadınız ve yönetemedikçe de satmaya devam ediyorsunuz.
Bir de kimdir bu ticari faaliyette bulunanlar? Komisyonda liste istedik ama yok tabii öyle bir liste. Yine birilerine bir imtiyaz mı sağlanıyor diye sorduk ve bu da bizim hakkımız. Örneğin, TÜRGEV'in, TÜGVA'nın ya da başka yandaş vakıfların da kullandığı taşınmazlar var mı? Yoğurdunuz ekşi değilse cevabını verirsiniz.
Teklifin 17'nci maddesinde, ecrimisil ödemek suretiyle kullanılan tarım arazilerinin ecrimisil tutarının yarısı bedelle sözleşmeye bağlı olarak kullanımına olanak verilmekte. Burada orman köylülerine arazilerin bedelsiz verilmesini öneriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Emecan.
Son cümlenizi alayım.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) - Son cümlem... Çok teşekkür ederim Başkanım.
Sonuç olarak; bu torba kanun teklifi de diğer çoğu torbada olduğu gibi kamu varlıklarının bütçe açığını kapatmaya yönelik getirilmiştir. Aslolan, yapısal reformlar yapmaktır ama yirmi yıllık iktidarınıza baktığımızda bunu yapamayacağınızı görüyoruz. O yüzden, tüm bu yapısal reformlar ve çözümler için bir iktidar ve bir zihniyet değişimi şarttır. Geliyor gelmekte olan diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)