| Konu: | Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 07.04.2022 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi bir veriyle başlamak istiyorum değerli arkadaşlar. 5 Nisan tarihinde Yüksek Seçim Kurulu illerin vekil sayılarına dönük açıklama yaptı. Milletvekili olduğum, temsil ettiğim Muş ilimiz 4 milletvekilinden 3'e indi. Neden? Çünkü ilimizin nüfusu düşüyor. 2020 yılında 411.117 kişiyken 2021 yılında 405.228 kişiye düşmüş ilimizin nüfusu.
Peki, neden Muş'un nüfusu düşüyor? Genel olarak sadece Muş'un da değil aslında, bölgenin, bölge illerinin nüfusu neden düşüyor? Çünkü işsizlik almış başını gidiyor, çünkü yoksulluk almış başını gidiyor ve buna yönelik AKP'nin geliştirdiği hiçbir proje yok.
Bu insanlar nereye gidiyorlar değerli arkadaşlar? Bu insanlar canlarını hiçe sayacak şekilde sınırları aşıyorlar, insan kaçakçılarına dünya kadar para veriyorlar ve başka bir ülkeye giderek kendilerine bir hayat, bir yaşam kurmaya çalışıyorlar.
Bunlardan birisi Varto ilçesinin Karameşe köyünde olan Naim Öztürk'tü. Evet, Naim Öztürk de bu umut yolculuğuna çıktı, kasım ayında İstanbul'dan Saraybosna'ya, oradan Sırbistan'a geçti ama insan kaçakçıları tarafından paraları ödenmediği gerekçesiyle, parayı ödemediği gerekçesiyle katledildi. Naim Öztürk'ün ailesi 21-22 kasımda hem Varto Cumhuriyet Savcılığına hem de INTERPOL'le arama yapılması için ilgili kurumlara başvuru yaptı ama bu aramalardan hiçbir şekilde sonuç alınmadı ve en son bir görgü tanığının Almanya'ya gittikten sonra verdiği ifade sonucunda, aslında, Sırbistan'da elleri ve ayakları bağlanarak, ağzı kapatılarak, bantlanarak suya, bir nehre atıldığı ortaya çıkmış oldu.
Burada kime sorumluluk düşüyor değerli arkadaşlar? Suçlu kimdir? İnsan kaçakçıları mı sadece? Bütün yaşamını hiçe sayarak sınırı geçmeye çalışan Naim Öztürk'ün kabahati nedir? Siz ona gerçekten yaşayacağı bir ülke, çalışabileceği bir iş, mutlu olabileceği bir gelecek vadetmediyseniz o zaman burada suçu kime ifade edeceğiz, biz kimi eleştireceğiz? Şimdi, biz buradan konuşunca AKP'den milletvekilleri "Hayır, öyle değil." diyor; evet, öyle.
Düşünün, bir röportaj dinledim bugün, şöyle diyor: "Ben, eskiden, 2002 yılında bir günlük yevmiyemle 2 teneke yağ alıyordum, bugün bir günlük yevmiyem 100 lira." Sizin vicdanınıza bırakıyorum değerli arkadaşlar. Bugün bir günlük yevmiyeyle ne alınıyor, biliyor musunuz? 20 demet maydanoz. 5 tanesi yan yana geliyor 1 demet oluyor ve 5,25'ten satışa çıkıyor. Demin Komisyonda söyledim, biz artık kendisine halk olarak "maydanoz" demiyoruz, "sayın maydanoz" diyoruz, "sayın marul" diyoruz çünkü o kadar saygıdeğerler. Yani o kadar ücretli ve pahalı hâle getirdiniz ki ulaşılmaz, erişilmez bir hâlde ama bunlar sizin umrunuzda mı? Hayır, bunların hiçbiri sizin umrunuzda değil.
Diğer bir mesele, cezaevlerine yönelik sistematik ihlalleriniz. Bakın, Muş ilinde geçen haftalarda 20'ye yakın sürgün yaptınız. Bu sürgünlerin içerisinde yaşı 70'i aşmış Mülazım amca vardı, Mülazım Korkmaz. Ben kendisini cezaevinde de ziyaret ettim, baypas ameliyatı olmuş, böbrek hastalığı olan bir hastaydı ama siz, onun Muş'ta, eşinin gelip onu görebileceği bir mesafede kalmasına bile izin vermediniz; aldınız onu, Erzurum'a sürgün ettiniz. Ne oldu? Başınız göğe erdi mi? Şimdi, Muş Cezaevinde değil de Erzurum Cezaevindeki hücrede Mülazım amca yatınca ülke daha mı iyi oluyor, daha mı güvenlikli oluyor, yoksa siz daha zalim ve daha despotik bir iktidar hâline mi geliyorsunuz, bunu da size sormak istiyorum.
Son olarak şunu ifade edeyim: Bu gördüğünüz yeşil renk değerli arkadaşlar, bu gördüğünüz masum kırmızımız -görüyorsunuz, tek tek hiçbir sorunları yok- bu gördüğünüz de sarı renk. Bunları trafik lambalarında da görürsünüz, her gün gündelik hayatta kullanıyoruz. Ben şal bulamadığım için böyle getirdim ama bilmiyorum, oradan nasıl görünüyor? Bu üçü yan yana gelince terörist bir faaliyetin parçası hâline geliyor. Tek tek çok makbuller ama maazallah, üçü yan yana gelince terör ve terörizmin kapsamı konusuna giriyorlar; bölücü renkler diye siz bunları alıp iddianameye koyuyorsunuz. Yetmiyor, "Nevroz" alanlarında elinde sarı, kırmızı, yeşil mendil var diye, eşarp var diye insanları gözaltına alıyorsunuz. Ya, gerçekten, biraz utanmak, birazcık akıl, birazcık izan, birazcık vicdan, birazcık düşünmek gerekmez mi ya? Bu renklerin suçu ne?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Sırf Kürtler seviyor diye siz sarı, kırmızı, yeşili yasaklayacağınızı, engelleyeceğinizi mi sanıyorsunuz?
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)