GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:77
Tarih:07.04.2022

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinize iyi akşamlar.

Efendim, bu yasa esas itibarıyla herkesin altını çizdiği gibi bir torba yasa ve bu torba yasa sonuç olarak ikiye bölünmüş, iki bölümü var. Şimdi ben ikinci bölüm üzerine konuşacağım ama bir torbanın ikinci bölümü ne demek olur acaba, bir düşünürseniz; torba torbadır yani içinde homojen bir topluluk yok, dolayısıyla da çok çeşitli maddeler var, dolayısıyla da bu çeşitli maddeleri bir biçimde değerlendirmeye çalışacağım.

Bir kere, öncelikli olarak şunu söyleyeyim: Bu kanun teklifinin içindeki maddelerin önemli bir kısmı finans sektörüyle ilgili, tasarruf şirketleriyle ilgili olması itibarıyla ilginç. Yani, yanılmıyorsam 17-20 civarında kanunda ufak tefek değişiklikler yapılıyor, düzenlemeler yapılıyor ve bunların önemli bir kısmı katma değer vergisi almamak, kurumlar vergisinden istisna tutulmak vesaire gibi, bir anlamda iş dünyasını bir şekilde rahatlatan ya da rahatlatacağı umulan bazı tedbirleri içeriyor.

Değerli arkadaşlar, bu beni şaşırtmıyor, niye şaşırtmıyor? Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi, bence dünyaya da Türkiye'ye de ters bakıyor, yanlış bakıyor. Çünkü bugün itibarıyla sorun arz sorunu değil yani üretim sorunu değil, Türkiye'nin sorunu sadece üretim sorunu değil ama üretim sorunuymuş gibi, iş dünyasının bu krizi aşmada yardımcı olacağını düşünerek iş dünyasını rahatlatmaya yönelik olmak üzere maddeler içeren kanunlar geliyor buraya. Fakat, öte yandan, hemen size söyleyeyim -ölçülmedi henüz ama çok ciddi olarak bu söyleyeceğimi gözlüyorsunuzdur, ben eminim- Türkiye, özellikle 2019 pandemi krizinden sonra inanılmaz bir şekilde gelir dağılımı bozukluğuyla karşı karşıya. Yani Türkiye, bugün, dünden çok daha fazla zengini zengin, fakiri fakir olan bir ülke hâline gelmiş durumda.

Değerli arkadaşlar, çok açıktır ki böyle bir ülkenin yani gelir dağılımının bu kadar bozuk olduğu bir ülkenin ekonomisinin de düzgün işlemesi pek mümkün değildir. Nitekim, gördüğünüz gibi ekonomimiz de çok düzgün işlemiyor. E, gönül istiyor ki... Yani burada bir ortak akıl üretilecek ve bu ortak akılla birlikte, efendim, bu işlemeyen veya sorunlu ekonomi politikaların giderilmesine yönelik aklıselimin yardımıyla kararlar alalım diye düşünüyor insan ama gerçekten bu da olmuyor; bu da yine bizim Meclisimizin bir gerçeği, efendim, aynı zamanda sanıyorum bizim yasama sürecinin bir gerçeği veya belki toplumumuzun bir gerçeği. Yani insanlar, uzlaşma ve konuşma ve sorunlarını böylelikle aşma biçimindeki bir anlayışı benimsemektense kendi fikrini diğerine dayatmak üzerinden bir tavır içinde. Bu her yerde yansıyor ve gördüğünüz gibi aramızda farklılıklar olsa bile ama sonuç olarak Meclisin çalışması itibarıyla baktığımızda, maalesef, Meclisimizde bir uzlaşma üretilemiyor.

Şimdi, "uzlaşma" dedim de bugün biraz üzülerek ve şaşırarak... Birazdan konuşmamda biraz daha ayrıntılı da duracağım ama geçen hafta Plan ve Bütçe Komisyonuna bu kanun teklifi gelmişti, o kanun teklifi tartışılırken "Evim mağdurları" adıyla anılan mağdur insanlarla ilgili şaşırarak gördüğüm bir uzlaşma üretildi. Uzlaşma, özelikle "Evim mağdurları" diye anılan insanların mağdur olmalarının sebebi olarak, yine hatırlayacaksınız, geçen sene aldığınız bir kararla, efendim, BDDK'nin önerdiği bir kararla, bu ev sahipliği vesaire gibi konularda faizsiz sistem uygulayan 21 tane şirketi kapattık ve TMSF'ye verdik. TMSF'ye verdik ama TMSF de tabii ki bunları bir şekilde değerlendirecek ve tasfiye edecek. Fakat ortada olan bir gerçek vardı, o da tasfiye edildiği takdirde elde edilecek olan gelir ile bu mağdurların ödedikleri arasında büyük fark olacaktı, dolayısıyla da bu farkın giderilmesi gerekiyordu ve soru şuydu: Kim tarafından? Biz dedik ki: Ya, burada BDDK görevini yapmamış, Hükûmet görevini yapmamış yani para toplama yetkisi verdiğimiz şirketler para toplamışlar ama topladıkları paraları bir şekilde yemişler. Efendim, BDDK bunu fark edince, yeni bir düzenleme dayatınca bu düzenlemeye uymayacak, uyamayacak olan 21 tane şirket iflasını istedi ve bu sürece girmiş oldu.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu Plan ve Bütçe Komisyonu veya herhangi bir komisyonun varlık sebebi olan da budur yani daha teknik konularda uzmanların katkısıyla, konunun tarafı olabilecek olan insanların da fikirlerinin alınmasıyla bir uzlaşma üretmek ya da -başka biçimde söyleyecek olursak- bir sorunu çözmek. Fakat, değerli arkadaşlar, bu böyle oldu -hani belki internete girip de bakabilirsiniz- Plan ve Bütçe Komisyonundan bu maddeler geçtiği zaman, basında, bir uzlaşma üretildiği "Evim mağdurlarının sorunları çözülüyor..." Ayrıntısı da verdikleri paraların enflasyon farkıyla geri ödeneceğine dair bir uzlaşma. Gerçekten de o gün -hatırlıyorum, burada arkadaşlarımız da var- biz o konuyu konuşurken, ya burada kamunun, devletin bir suçu var ya da bir ihmali var -öyle diyelim isterseniz- ama bu ihmal sonucunda birtakım insanımız mağdur olmuş ise bu mağduriyeti de devletin yani kamunun karşılaması lazımdır dedik ve Adalet ve Kalkınma Partisinden arkadaşlar da büyük ölçüde buna ikna oldular ve bir uzlaşma ürettik ve bu gerçekten de benim şahsen gördüğüm kadarıyla -bu mağdur insanların bir kısmı zaten gelip gidiyorlardı Meclise, bu insanların sevinçlerini gördük- önemli bir iş yapıldığı kanaatindeydik. Fakat bugün öğrendik ki bu böyle olmayacak yani ödenmiş olan paraları geri almak isteyenlere dokuz-on aylık bir enflasyon farkıyla bu paralar geri verilmeyecek çünkü bu konunun ilgilileri, Adalet ve Kalkınma Partisindeki ilgilileri bize "Eğer biz böyle bir şey yaparsak, şu anda mevcut 300 bine yakın aynı şirketlere ya da benzer şirketlere para yatırmış olan insanların da yatırdıkları değerlerin enflasyonla değerlendirilmesi gerekir, dolayısıyla da bir sorunu çözerken başka sorunlara neden oluruz." diyorlar ve bundan kaçındıklarını ifade ettiler. Bilmiyorum başka bir uzlaşma olur mu kanun teklifi geçene kadar ama benim anladığım kadarıyla bu.

Değerli arkadaşlar -iki dakikam kalmış- çok uzatmayayım, dediğim gibi, bu kanun teklifiyle ilgili olarak birtakım böyle ilginç maddeler de var, ben bu ilginç maddeleri size takdim etmek istiyorum. Mesela, bir tane madde -biliyorsunuz geçen sene çıkarmıştık- şu: Dijital platformların temsilci bulundurma zorunluluğu. Bunu yapmazlarsa eğer reklam cezası verileceğine dair bir yasa maddesiydi ve bu geçmişti geçen sene. Şimdi, bu kanun teklifinin bir maddesine "reklam vermeye devam eden kurumlar vergisi mükelleflerinin bu harcamalarının vergi matrahının hesaplanmasında gider olarak kabul edilmemesi" gibi bir hüküm koymuşlar. Değerli arkadaşlar, böyle bir durum yok yani böyle bir olay yok. Yani bütün dijital platformlar temsilci bulunduruyorlar, dolayısıyla bir vergi cezasına sahip yani vergi cezasıyla muhatap olmuyorlar ama arkadaşlarımızın önerdiği madde böyle bir madde ve ben bunu çok tuhaf karşılıyorum; onu söyleyeyim.

Tabii, burada, bu maddeler içinde bizim de memnun olabileceğimiz bir madde olarak şunu söyleyeyim: Mesela, özellikle bankacılık ve benzer faaliyetler gösteren şirketlerde kurumlar vergisi yüzde 20'den yüzde 25'e çıkarılıyor; güzel yani makul bir istek. Fakat, arkadaşlar, bizim arkadaşlarımız hesapladılar, bir sene zarfında bankacılık sektörümüz yüzde 57,4 kâr elde etmiş yani kârları yüzde 57,4 artmış, toplamda da...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Katırcıoğlu, bugün ilave süre hiç kimseye vermedim.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Vermediniz mi? Peki, sizi mi kıracağım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Böyle tamamlayın, tutanaklara geçsin.

BAŞKAN - Söyleyecekleriniz tutanaklara geçsin, söyleyin.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Yani şunu söylemek istiyorum: Bankacılık gibi konularla uğraşan şirketlerimizin geçen sene elde ettikleri kârları çok yüksek yani yüzde 57 rakamı hesaplanmış. Bu, bence daha düşük bir rakam aslında, ben bunun özel bankalarda yüzde 90 civarında olduğunu tahmin ediyorum. E, dolayısıyla da burada kurumlar vergisinin yüzde 20'den yüzde 25'e çıkarılmış olmasının bence hiçbir kıymetiharbiyesi yok.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)