| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Zambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 13.04.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan uluslararası anlaşmaların onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun teklifi üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı sunarım.
Uzun süredir beklediği anlaşılan anlaşmalar peş peşe Genel Kurula gelmekte, bizler de genellikle uygun bulduğumuzu beyan etmekteyiz, görüşlerimizi belirterek, eleştirilerde bulunarak katkı sağlamaya çalışmaktayız. Atatürk'ün değişik zamanlarda ifade ettiği dış siyasetle ilgili üç sözünü hatırlatarak başlamak istiyorum: "Dış siyaset, iç kuruluş ve iç siyasete dayandırılmak zorundadır. Yani iç kuruluşun kaldıramayacağı genişlikte olmamalıdır, yoksa hayalî dış siyasetler peşinde dolaşanlar, dayanak noktalarını kendiliğinden kaybederler." "Komşularıyla ve bütün dünya devletleriyle iyi geçinmek Türkiye siyasetinin esasıdır." ve "Türk Cumhuriyeti'nin en esaslı ilkelerinden biri olan 'Yurtta barış, dünyada barış.' amacı, insanlığın ve uygarlığın refah ve ilerlemesinde en esaslı etken olsa gerektir." demek suretiyle büyük bir öngörüde bulunmuştur.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti, gelecek yıl, 2023'te 100 yaşına girecek. Adalet ve Kalkınma Partisinin birçok yetkilisi değişik zamanlarda kendi iktidarlarından önceki dönemi "eski Türkiye" sonrasını "yeni Türkiye" olarak nitelendirmektedirler, teknolojik gelişmelerden yana ne varsa kendileriyle ülkemize getirildiğini, ekonomik açıdan çok başarılı işler yaptıklarını, kimsenin nankörlük etmemesini açıkça ifade etmektedirler; sağlık, eğitim, adalet, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi pek çok konuda dünyaya örnek olacak ilerlemeler kaydedildiğini de söylemektedirler.
(Uğultular)
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
Sayın Nuhoğlu, bir saniye lütfen, sürenize ilave edeceğim.
Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturun, kürsüde konuşmacı var. Sayın Grup Başkan Vekilleri, ayaktaki Grup Başkan Vekilleri, sayın milletvekilleri; siz oturana kadar süreyi konuşmacıya ilave edeceğim; bekliyorum.
Evet, buyurun.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Diğer taraftan, bazıları, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde danışman sıfatıyla görevli olanlar, bazıları partinin değişik organlarında görev yapanlar, bazıları da partiye destek veren fesli meczup gibi kendine özel görev biçenler o kadar cesur sözler söylediler ki yeni Türkiye'yi yüz yıl öncesinin Türkiyesine döndürmek istediklerini söylemekten bile çekinmediler. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Reklam arasının bittiğini, yirmi yıllık iktidar dönemlerinde elde ettikleri imkânlarla cumhuriyetin ilanından önceki döneme, bir başka ifadeyle, 100'üncü yılda "2023 lider ülke Türkiye" sloganıyla gerçek fikirlerini gerçekleştirerek Atatürk öncesi döneme dönebileceklerini ima etmektedirler.
Özledikleri ve geri getirmek istedikleri döneme ait önemli olayların başında, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kaldırılmış olan hilafet gelmektedir. Diğer bir özlemleri de Arap harflerine dönülmesidir. Üniter yapımıza kastederek yeni başkent, yeni dil, yeni devlet kuracaklarını bile ifade etmektedirler. Danışman sıfatıyla çok önemli şahsiyetlerin defalarca dile getirdikleri görüşlerdir bunlar; bu söylediklerim hayal ürünü değildir değerli arkadaşlar. Şimdilik padişahlığı değil, sadece hilafeti getirmek istiyorlar.
Ben, şimdi, çok özledikleri son halifeyle ilgili bir resmî evrakı paylaşmak istiyorum. Millî Mücadele'ye karşı bütün iş birlikçileri cesaretlendiren son halife Vahdettin, padişahlık sıfatını kaybedince, yüz yıl önce, 1922'de Dolmabahçe açıklarında demirlemiş olan, İngiliz donanmasına ait Malaya zırhlısına binerek ülkeden kaçmıştır. Bu kaçma eylemi son derece yüz kızartıcı bir mahiyette gerçekleşmiştir. Vahdettin, işgal orduları komutanı Harington'a ilettiği talepte "İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere devletifahimesine iltica ve bir an evvel İstanbul'dan mahalliahara naklimi talep ederim efendim." diyerek İngiltere'ye sığınma ve ülkeden kaçma acizliğinde bulunmuştur. Harington, padişahın kendi isteğiyle kaçmış olduğunu yani iradesi dışında kaçırılmış olmadığını göstermek için bu talebi yazılı olarak istemiştir. İstek yerine getirilmiş ve dünya tarihinde ihanetin belgesi olarak yerini alan bu yazılı belgenin altında "Halife-i Müslimin Mehmet Vahdettin" ismi yer almıştır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Sormak isterim, özlenen halife bu mudur?
Onların "eski Türkiye" dedikleri, kendi iktidarlarından önceki Türkiye'de devlet yönetiminde bulunan herkes Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesine ve kurucu iradesine bağlıyken yeni Türkiye'de ABD ve Britanya devletlerine bağlılık yemini ederek oraların vatandaşı olanlar devlet yönetiminde görev almıştır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) İbretiâlem olması için o yeminleri burada zikredeceğim, zikredeceğim ki Türk çocuklarından Andımız'ı yasaklayanlar utanma duyguları varsa utansınlar. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) İşte, iktidarın önemli bir bakanlık koltuğunda uzun süre oturan Britanya vatandaşının yemini: "Ben Mehmet... Samimi ve doğrulukla deklare ederim ki İngiliz vatandaşı olduğumda Majesteleri Kraliçe II. Elizabeth'e ve varislerine bağlı kalıp yolunda ilerleyeceğim." Şimdi de iktidar partisi kadrolarında ABD vatandaşı olanların ettikleri yemini paylaşıyorum: "Burada, önünüzde, şimdiye kadar tabiiyetinde bulunduğum her türlü devlet tabiiyeti ve egemenliğini reddettiğime, bundan böyle ABD Anayasası'nı ve yasalarını iç ve dış düşmanlara karşı savunacağıma, ABD'ye bağlılık ve sadakat göstereceğime, kanunun gerektirdiği hâllerde ABD ordusuna hizmet vereceğime, kanunun gerektirdiği durumlarda sivil yönetim altında ulusal önemi olan işlerde çalışacağıma ve bu yükümlülükleri özgür bir şekilde, akıl sağlığım yerinde ve samimi olarak üstleneceğime yemin ederim. Tanrı yardımcım olsun."
Değerli milletvekilleri, o ülkelerin vatandaşı olmak için bu yeminleri edenler, Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık mensubiyeti duygusu taşıyabilirler mi artık? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bulundukları yeni ülke vatandaşlığından ayrılmış olsalar bile -ki duymadık ayrıldıklarını- elbette Türklük şuuru ve gururu taşımaları asla mümkün değildir. İşte, onun için, yirmi yıllık iktidar dönemi sonunda ülkemiz her konuda bocalamaktadır. Yeni Türkiye partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle tıkanmıştır, artık yürüyemez. Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuk devletiydi, kararnameyle yönetilen bir devlet oldu. Anayasa'ya bağlı kalacağına dair namusu ve şerefi üzerine yemin edenler, yeminlerini sürekli çiğnemekten geri kalmamışlardır. Anayasa'ya aykırı kanunlar, kanunlara aykırı yönetmelikler, genelgeler, tebliğler pervasızca yayınlanmakta ve uygulanmaktadır. "Sen yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin." diyen bakanlar bile var. Bakanlar Kurulu zaten yok, yasal dayanağı olmayan Kabine var. Başbakan olmayınca da Başbakanlık rolünü üstlenen var. Müsteşarlar yok, devletin hafızası yok ediliyor, planlamaya gerek bile duyulmuyor. Bu gidişat artık sona ermelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bütün bu serzeniş, arayış ve gayretlerimizin sadece siyasi bir mesele olmadığı, ülkenin ve Türk milletinin geleceğiyle ilgili var olma meselesi olduğu anlaşılmalıdır. Çare sandıktadır. Sandık kurulduğu gün Türk milletine umut ışıkları doğacaktır, partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin kara bulutları dağılacak, Türkiye Cumhuriyeti devleti kurucu iradeye uygun olarak kuruluş felsefesine geri dönecek; eskisi, yenisi olmayacaktır. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Türk milleti de bu vatan da ilelebet hür ve mutlu yaşayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, size borcum var.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Bu konudaki inancımı ettiğim yemine bağlı kalarak Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden paylaşıyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)