| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 80 |
| Tarih: | 14.04.2022 |
HDP GRUBU ADINA ŞEVİN COŞKUN (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına söz aldım, Genel Kurulu selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, cezaevleri, bir ülkenin demokrasiye, özgürlüğe, adalete ve insan yaşamına verdiği önemin aynasıdır. Ancak, cezaevleri, AKP iktidarında, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra hak ihlallerinin en çok ve en korkunç yaşandığı yerlerden biri hâline geldi. Tutukluların en temel yaşam hakları arasında bulunan sağlık, temiz suya ve gıdaya erişim, haberleşme, ısınma hakları engellenmektedir. Engellenen tedavi hakkının yanı sıra darp, işkence ve birçok hak ihlali nedeniyle cezaevlerinde şüpheli ölümler artarak devam etmektedir.
"İşkence ve kötü muameleye sıfır tolerans" diyen AKP'ye şunu hatırlatmak istiyoruz: Cezaevleri sistematik olarak işkence ve ölümevlerine dönüşmüştür. İHD verilerine göre, son beş yılda 255 tutuklu ve hükümlü cezaevinde yaşamını yitirirken son bir ayda cezaevlerinden 5 tabut daha çıkmıştır. En son, Silivri Cezaevinde Ferhan Yılmaz, uğradığı işkence ve kötü muamele sonucunda 10 Nisanda yaşamını yitirmiştir. Özgürlük İçin Hukukçular Derneğinin cezaevi ziyaretindeki tespitlerine göre, 6 Nisanda 60'a yakın gardiyan "Halil Kasan" adlı tutuklunun da bulunduğu koğuşa giderek kendisiyle birlikte 6 tutukluya hakaretler ederek işkence yaptı. Bu durumun bahçede ve süngerli odada da devam ederek tutuklulara "Kendini as, öldür." diye intihar dayatıldığı, koğuşa gelen cezaevi müdürünün ise tutukluları "Size film çekeceğiz, bekleyin." diyerek tehdit ettiği, işkence nedeniyle 8 Nisanda 6 tutuklunun intihar girişiminde bulunduğu ve hastaneye kaldırıldığı aktarılmıştır. Bu olayların ardından 29 yaşındaki Ferhan Yılmaz yaşamını yitirmiştir. Ferhan Yılmaz'ın ağabeyi Hikmet Yılmaz basına yaptığı açıklamada, kendisine kardeşinin kalp krizi sonucu yaşamını yitirdiğini söylendiğini ancak hastanede kardeşinin gösterilmediğini belirtti. "Kardeşimi yıkarken gördüm, işkence izleri vardı, üst dudağı şişmişti, gözlerinden kan akıyordu. Tahliyesine iki gün kala kardeşim işkenceyle katledilmiştir." dedi.
Aynı şiddete maruz kalan bir diğer tutuklu Halil Kasan, annesiyle yaptığı telefon görüşmesinde "Anne, beni kurtarın!" diyerek yardım istedi. Halil Kasan, kendisiyle birlikte 5 tutuklunun işkenceye maruz kaldığını, kendilerinin bulunduğu yere gardiyanlar tarafından ip ve jiletin bırakıldığını aktarmıştır.
Cezaevi savcılığı tarafından yapılan açıklamada her ne kadar işkencenin olmadığı, Ferhan Yılmaz'ın kalp krizi sonucu yaşamını yitirdiği iddia edilse de Ferhan Yılmaz'ın hastanedeki görüntüleri yapılan işkenceyi gözler önüne sermektedir. Tutuklu ve hükümlülerin can güvenliğinden Adalet Bakanı sorumludur ancak ne yazık ki bu görevini yerine getirememektedir.
Manisa Akhisar T Tipi Kapalı Cezaevinde 63 yaşındaki Mehmet Sevinç tutulduğu tek kişilik hücrede geçirdiği beyin kanaması sonucu 7 Nisan'da yaşamını yitirdi. Yirmi sekiz yıl cezaevinde tutulan Mehmet Sevinç tek kişilik hücrede değil de arkadaşlarının yanında olsaydı iddia edilen beyin kanamasına erken müdahaleyle şu an yaşıyor olabilirdi. Mehmet Sevinç'in cenazesi Kocaeli'nin Darıca ilçesindeki Pirireis Camisi'ne götürüldü ancak cami imamı tarafından "yasak" denilerek cenaze yıkanmadı, dinî vecibeleri yerine getirilmedi. AKP döneminde ölüye dahi saygının olmadığına, cenazelerin bile cezalandırıldığına tanıklık ettik, ediyoruz.
Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan 82 yaşındaki Abdo Boran demans ve parkinson hastalıkları nedeniyle iki yıldır konuşamıyordu ve yatalak durumdaydı. Doktorlar tarafından "Cezaevinde kalamaz." denilmesine rağmen ATK raporlarıyla hukuksuz bir şekilde tahliyesi engellendi. Kaldırıldığı hastanede, 24 Martta, elleri ranzaya kelepçeli olarak yaşamını yitirdi.
Van F Tipi Kapalı Cezaevinde 20 yaşındaki, kronik bir hastalığı bulunmayan ve herhangi bir ilaç kullanmayan Şervan Can Güder 22 Martta şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.
Iğdır S Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan 28 yaşındaki Sinan Kaya için cezaevi yönetimi tarafından "İntihar etti." denildi. Kaya ailesi, Sinan Kaya'nın intihar etmediğini, vücudundaki işkence izlerine dair fotoğrafları basınla paylaştı.
Tutukluları ölüme sürükleyen uygulamalar, yaşanan bu ölümler ve ölümden sonra cenazelere ve acılı ailelere karşı sergilenen düşmanca tavırlar sözün bittiği yerdir. Tüm bu yaşananlara rağmen Adalet Bakanı 2 Nisanda hiçbir şey olmamış gibi, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dair bilgilerin asılsız olduğunu iddia etti. Eğer asılsızsa peki, bu yaşananlar nedir? Daha kaç kişinin ölmesini bekliyorsunuz? Daha kaç ölümden sonra yakınlarını yaşatmak için Diyarbakır'da, Van'da, İstanbul'da adalet nöbetinde olan ailelerin çağrılarını duyacaksınız?
Tutuklu ve hükümlülerin sistematik bir şekilde ölüme sürüklenmesi iktidarınız döneminde ayyuka çıktı. Bu ölümleri görmezden gelmeniz düşmanlık hukukudur çünkü siz "hak" "adalet" "vicdan" gibi kavramlardan rahatsız oluyorsunuz. Bunun en açık örneği Aysel Tuğluk'a dair yapılan insani çağrılara karşı sessizliğinizdir. Aysel Tuğluk hakkında Kocaeli Tıp Fakültesi Adli Tıp Kurumunun hazırladığı raporda demans teşhisi konuldu, Tuğluk'un cezaevinde kalmasıyla hastalığının kötüye gideceği belirtildi ve tahliyesi yönünde görüş bildirildi ancak Adli Tıp Kurumunun Şubat 2022 tarihli 2'nci raporunda Tuğluk için verilen demans teşhisi yok sayıldı ve "Cezaevinde kalabilir." dendi. 20 baro, 23 Ocakta Aysel Tuğluk'un tahliyesi için ortak açıklama yaptı. 5 Nisan Avukatlar Günü'nde "Aysel Tuğluk İçin 1000 Kadın" adlı kampanya grubu Tuğluk'un üyesi olduğu İstanbul Barosuna durumuna dair bir dosya sundu. İlerleyen hastalığına rağmen sevgili Aysel Tuğluk zalimane tutumunuzla cezaevinde hukuksuz bir şekilde rehin tutulmaya devam ediliyor.
Bir diğer hasta tutuklu 84 yaşındaki Mehmet Emin Özkan. Özkan, 374 kez hastaneye sevk edildi. Hastaneler tarafından birçok kez "Cezaevinde kalamaz." raporu verildi ancak ATK "Cezaevinde kalabilir." diyerek Özkan'ın tahliyesini engellemektedir. Konuşmakta güçlük çeken, yatağa, tekerlekli sandalyeye mahkûm olan Özkan'ın ağır hastalığı Türkiye'nin temel gündemlerinden biri olduğu hâlde Adalet Bakanlığı bu konudaki duyarsızlığını sürdürmektedir. Hasta tutuklu ve hükümlülere karşı yürütülen düşman hukukunun dayattığı tek seçenek ölümdür. Tutukluları ölüme sürükleyen hukuksuz uygulamaların sayısız örnekleri vardır, buna günler de saatler de yetmez.
Değerli milletvekilleri, bir diğer konu ise cezaevlerinde artarak devam eden darp, şiddet, işkence ve diğer hak ihlalleridir. Geçen hafta, Patnos L Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Bilal Babahan, Vedat Kalın ve Ferit Kaşçı'nın bir grup gardiyanın saldırısına uğradığı bilgileri aileleri tarafından kamuoyuyla paylaşıldı. Bilal Babahan'ın kolu iki yerinden kırıldı, Vedat Kalın ve Ferit Kaşçı'nın ise kollarında, kafasında ve bacaklarında kırık ve morlukların olduğu basına yansıdı. ÖHD Van Şubesi bahsi geçen cezaevine gerçekleştirdiği ziyarette tutuklulara ayakta sayımın dayatılarak küfür, hakaret edildiğini ve tutukluların darbedildiğini aktardı. Bir tutuklunun basına yansıyan ses kaydında da cezaevi müdürü ve başgardiyanla birlikte 60 civarında gardiyanın kendilerine saldırarak, 3 tutuklunun kollarını kırdığını belirterek bu benzer saldırıların yapılacağını aktardı. Patnos Cezaevinde işkence ve kötü muameleye karşı tutuklular beşer günlük dönüşümlü açlık grevi eylemi başlattılar. Can güvenliklerinden endişe eden tutuklular, bu Meclisten, yaşananlara sessiz kalınmamasını istiyor.
Milletvekillerimizden, İHD ve ÖHD'den oluşan bir heyet dün Patnos L Tipi Cezaevine gitti ancak cezaevi yönetimi heyetimizle görüşmedi ve heyetimiz engellendi. Bugün de Van F Tipi Cezaevini ziyaret etmek isteyen heyetimiz aynı gerekçelerle engellendi. Bu da bize yaşanan hak ihlallerinin, işkencenin ve hukuksuzlukların örtbas edilmeye çalışıldığını göstermektedir. Ne yaparsanız yapın, bu işkenceleri örtbas edemezsiniz çünkü yaşananlar gün gibi ortadadır. Cezaevinde gerçekleşen her ölüm, ihlal ve ihmal cezasız kaldığı için bir sonraki ölüme, ihmale ve ihlale davetiye çıkarmaktadır. Buradan iktidarı tekrar uyarıyoruz: Tutuklu ve hükümlülere dayatılan bu zulüm ve hukuksuzluklara bir an önce son verilsin.
Değerli milletvekilleri, cezaevlerinde yaşanan bir diğer hukuksuzluk ise infaz yakmalarıdır. Verilen hapis cezalarını bitirmelerine rağmen cezaevi idari gözlem kurulunun keyfî düzenlediği raporlarla tahliyeler engellenmektedir. Mardin E Tipi Kapalı Cezaevinden tarafıma gelen mektupta, Turan Kaygısız, Hamit Bektaş ve Aslan Özdurak'ın verilen cezayı bitirmelerine rağmen tahliyelerinin hukuksuz bir şekilde engellendiği belirtilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
ŞEVİN COŞKUN (Devamla) - Bunun çok sayıda örnekleri vardır ve bu kürsüden de bir çok kez dile getirdik. Cezaevi idari gözlem kurulunun raporlarıyla engellenen tahliyelere dair de defalarca Adalet Bakanlığına soru önergeleri verdik ancak her defasında yanıt alamadık. Buradan bu keyfiyete bir an önce son verilmesini istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, iktidarın dayattığı ve sürdürdüğü bu hukuksuzluğa ve karanlığa kadınlar, gençler, emekçiler, halklar mücadeleleriyle "Dur!" diyecektir. Cezaevlerinde başka can kaybı yaşanmadan bu hukuksuzluğa ve vahşete son verilmelidir çünkü cezaevinde yaşanan her can kaybının vebali boynunuzdadır.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)