GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:84
Tarih:22.04.2022

MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, ben kalabalık bir ailede büyüdüm, köyde yetiştim. Köyde büyüyen kalabalık ailelerin hepsi bilir, sofra ortaya kurulur, yemek de tek tabağa konulur, sofradan birileri aç kalkıyorsa kesin bir başkası fazla yiyordur; evde çocuklardan biri şişmansa, diğerleri zayıftır, çalmıştır. Ülkede halkın yüzde 80'i yoksullukla uğraşıyorsa, sefaletle boğuşuyorsa bunun bir tane sebebi vardır: Birileri sofradan fazla yiyordur. O 4 milyon o 80 milyonun hakkını çaldığı için zenginleşir. Birileri servet biriktirmeye devam ediyor, bankalar milyarlık cirolar açıklıyor, holdingler milyarlık cirolar açıklıyor; ahtapotun beş kolu kan emer gibi halkın kanını emiyor, milyarlık cirolar ve ihaleler açıklamaya devam ediyor ama halk ağır bir yoksullukla, ağır bir sefaletle boğuşmaya devam ediyor ve bunun bir tane sebebi var: Servetin, zenginliğin tek sebebi, yoksuldan ve halktan çalmaktır. Bilinmelidir ki bu coğrafyada hiç kimse çalışarak hakkıyla zengin olmaz, zenginliğin iki kaynağı vardır: Bir, işçinin kanını emersiniz; iki, halkın servetini, birikimlerini yağmalarsınız. Bu 5'li çete nasıl zengin olunduğunun basit göstergesidir; ülkenin bütün değerlerini yağmalamışlardır, işçinin kanını emerek bu servetlerine servet eklemeye devam ettiler ve bu iktidar halkın yoksulluğunun temel sorumlusu.

Bir AKP milletvekili bir yerde dedi ki: "Seçmenimizin yüzde 70'i yoksullardan oluşuyor." Ben, AKP'ye oy veren o yoksullara sesleniyorum: Sizin seçtiğiniz iktidar, sizin seçtiğiniz Hükûmet size ihanet ediyor; zenginleri zengin etmeye, sizi yoksul etmeye, yoksul kılmaya devam ediyor ve bu iktidar kaldığı sürece bu yoksulluk büyümeye, derinleşmeye devam edecek.

Ülkede yoksulluktan söz ediyorsanız bir başka gerçeği daha konuşmak zorundasınız: Savaş gerçeği. Bu iktidarın ortakları, bunların yöneticileri yoksulluk ile savaş arasındaki ilişkiyi kendileri anlattılar. Cumhurbaşkanı bir yerde çıktı, dedi ki: "Domates, biber fiyatlarını boş verin, merminin tanesi kaç para?" Bir başkası dedi ki: "Obüs fiyatları ne kadar?" yine bir yerde dediler ki: "Kalkan uçağın ne kadar para yaktığını biliyor musunuz?" Savaşa karşı çıkmadan, askerî operasyonlara karşı çıkmadan yoksulluğa itiraz edemezsiniz. Yıllardır bu ülkenin değerleri, bu ülkenin maddi kaynakları, insani kaynakları savaşa ve askerî operasyonlara akıtılıyor. Milyarlarca lira, trilyonlarca lira ne yazık ki buralara akmaya devam ediyor. Ve savaş sadece yoksulluğa yol açmıyor; savaş aynı zamanda bu ülkedeki baskının, bu ülkedeki zulmün de temel sebebi oluyor. Savaştan çıkarılan, Kürt halkına karşı düşmanlık siyasetinden beslenen "terör" kavramı kadınlar sokağa çıktığında, işçiler sokağa çıktığında, üniversite öğrencileri sokağa çıktığında, her kim hakkını aramaya kalktığında onun karşısına dikiliveriyor. Ve insanlar çok basit bir şeyle, "terör" kavramıyla yaftalanıyor ve düşman hukukuna maruz bırakılıyor çünkü iktidar yıllardır süren bu savaşla beraber Kürt halkına karşı düşman hukukunu uygulamayı çok meşru ve kendinde hak olarak görüyor ve kendinin dışındaki herkesi düşmanlaştırmaya devam ediyor.

Savaş başka bir şeye daha yol açıyor. Bu son operasyonlar ve savaş politikaları, herkes biliyor ki, iktidarın kendini kalıcı kılmak için yürüttüğü bir politikadır. Beka meselesi ülkenin meselesi değildir; beka meselesi iktidarın sorunudur. Oy kaybeden, seçmenlerini kaybeden, hegemonyasını kaybeden iktidar askerî operasyonlara sığınarak hem ülkede baskıyı artırmayı hem de kendini kalıcı kılmayı hedefliyor ve bu yüzden, savaşa karşı çıkmadan, savaşın karşısında barış siyasetini savunmadan yani Kürt halkıyla yan yana gelmeden yoksulluğa karşı çıkmak içi boş bir karşı çıkıştır. Eğer yoksulluğu engelleyeceksek savaşın karşısında da durmayı bilmemiz gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Piroğlu.

MUSA PİROĞLU (Devamla) - İkinci bir nokta: Neredeyse ülkede herkes iktidarın nasıl devrileceğini tartışıyor. Bloklar kuruluyor, anketler yapılıyor ve bütün hesap iktidarın nasıl yıkılacağı üstüne kurgulanıyor ama ne yazık ki burada da aynı sorun yaşanıyor. Savaş siyaseti, askerî operasyonlar iktidarın bir işine daha yarıyor. Muhalefeti olduğu gibi arkasına diziyor ve savaşın arkasına geçip savaşla beraber iktidarın arkasına dizilip savaş yanlısı siyaset uyguladığı sürece bu muhalefet bilmelidir ki Erdoğan'ı da sarayı da devirme şansı yok. Ben buradan halklara sesleniyorum: Bu muhalefetin yaptığı gaflete düşmeyin. Savaşa karşı barışın yanında, iktidara karşı hep beraber, omuz omuza yoksulluğa ve sefalete karşı birlikte mücadeleyi büyütelim. (HDP sıralarından alkışlar)