GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/1428, 2953, 3030, 3049, 3330, 3757, 4665, 4850, 5742, 5743, 5980, 5981, 5982, 5983, 5984, 5985, 5986, 5987, 5988, 5989, 5990, 5991, 5992, 5993, 5994, 5995, 5996, 5997, 5998, 5999) No.lu Yaşlıların Hayatın Çeşitli Alanlarında Yaşadıkları Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:86
Tarih:26.04.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Pençe-Kilit Harekâtı'nda şehit düşen kahramanlarımıza Allah'tan rahmet dileyerek sözlerime başlıyorum.

Yaşlıların hayatın çeşitli alanlarında yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması yapılmasına dair İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Yaşlılarımız, ceddimiz dünyaya geldiğimizde bizim hazır bulduğumuz her şeyi sağlamış olan geçmişimizdir. Yaşlılar, insanoğlunun belli bir konforda büyümesini, hayatla bütünleşmesini sağlayan kimselerdir. Yakın çevremizdeki büyüklerimiz ise sahip olduğumuz pek çok şeyi bize kazandıranlardır. Kişi bazında, toplum bazında, ülke bazında yaşlıların ihtiyaçlarının karşılanması bir borcun ödenmesinin, daha da önemlisi insan olma vasfının gereğidir Dinimizde de konuyla ilgili Rûm suresi 54'üncü ayette "Allah sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir." buyurulmuştur. Bir hadisişerifte yaşlılara saygı "Küçüklerine merhamet etmeyen, büyüklerine saygı göstermeyen bizden değildir." şeklinde dile getirilmiştir.

Dünya Sağlık Örgütü yaşlılığı "çevresel koşullara uyum sağlama kabiliyetinin zaman içinde yitirilmesi" olarak tanımlamaktadır. 65 yaşın üzerindeki nüfusa "yaşlı nüfus" diyoruz. Ülkemizde 2000 yılında yaşlı nüfus yüzde 6,7 iken 2021 yılında yüzde 9,7'ye yükselmiştir. İnsanın kendi gerçeğini çözmek ve kendi çabasıyla biçimlendirdiği toplumsal sistemlerin derinliklerini keşfetmek amacıyla geliştirdiği bilgi üretme yolları; aile ve toplum, yaşlı bireylerin korunması, bakımı ve desteklenmesinde kilit rol oynamaktadır. Bu kapsamda değerlendirildiğinde yaşlanma, tüm toplumda, demografik geçmişin bir sonucu olarak kaçınılmaz ve geri dönüşü olmayan bir değişim sürecidir. Dünya çapında, bir taraftan, doğum oranları azalırken diğer taraftan, yaşam süresinin uzaması ve tıp alanındaki gelişmelerle birlikte ölüm hızındaki düşüş, yaş ortalamasında artışa neden olmuştur; böylece, yaşlı nüfus da artmaktadır. 1900'lerde kişi başına ortalama yaşam süresi 40 yıl civarındayken bugün Türkiye'de kadınlarda 81, erkeklerde 76 yaşına yükselmiştir.

Yaşlanma fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik yönden yaşlı bireylerin tüm hayatını etkileyen bir durumdur. Yaşlı bireylerin cesaretlendirilmeye, güçlendirilmeye, desteklenmeye, fiziksel olarak rahatlatılmaya ihtiyaçları vardır. Çalışırken iş dışında uğraşı olmayan, ekonomik olarak kötü durumda olan bireylerde emeklilik sonrası, değersizlik duygularının artmasına, öz güven azalmasına ve boşlukta olma hissine daha fazla rastlanılmaktadır. Bu duruma düşmemek için, çalışan kişi başka şeylere vakit ayırmalı, emekli olduktan sonra sosyal ve iş çevresiyle ilişkilerini sürdürebilmelidir. Tüm bu ihtiyaçları tamamlayınca yaşlıların zihinsel ve fiziksel konforları sağlanmış olur. Rahat, sıkıntısız, konforlu yaşlı, günlük olaylarla ve stresle daha rahat baş eder hâle gelir, daha mutlu olur.

Erken yaşlarda pek çok sistemik hastalık ve kansere yakalanma ihtimali düşüktür. Günümüzde, yaşlanan nüfusun artmasına paralel olarak organizmanın yıpranmasıyla kalp-damar hastalıkları, kanserler, kas-iskelet sistemi hastalıkları, şeker hastalığı ve unutkanlık, kavgacılık gibi kişisel değişiklikler artmaktadır. Pandemi sürecinde bazı ülkelerde yaşlılara yeterli sağlık hizmetlerinin götürülmediği ve buradaki insanların ihmale geldiğini biliyoruz.

Kısaca, yaşlanmayı 4 boyutta inceleyebiliriz. "Biyolojik yaşlanma" dediğimiz, zamana bağlı olarak bireyin anatomi ve fizyolojisindeki değişmelerdir. Ekonomik yaşlanma, parasal koşullardaki değişikliklerin etkisiyle yaşlı kişinin hayatının bozulmasıdır. Psikolojik yaşlanma, bireyin davranışsal uyum yeteneğindeki yaşa bağlı değişmelerdir; sosyal yaşlanma ise kişinin zamanın akışı içerisinde edindiği sosyal huy ve sosyal konumunun, bireyin sosyal rollerinin değişmesidir, bunlara ayak uyduramamadır. Kişi aktif döneminde sosyal çevreye sahip olmazsa veya değişen koşullarda sosyal çevresini zenginleştiremezse biyolojik ve psikolojik yaşlanması daha da hızlanacaktır.

Yaşlıların yüzde 90'ında 1 hastalık, yüzde 35'inde 2 hastalık, yüzde 23'ünde 3 hastalık ve yüzde 15'inde ise en az 4 hastalık bulunmaktadır. Yaşlanma hastalık değildir. Bunun yanında, bazı hastalıkların yaşlılığa bağlanması da son derece yanlıştır.

Yaşlılıktaki konforun, genç çalışan nüfusla yakından ilgili olduğunu biliyoruz. Doğurganlık düzeyinin gittikçe azalması çalışan nüfusun azalmasına neden olmakta, bu da önemli bir ekonomik sorun yaratmaktadır. Özellikle, Japonya gibi gelişmiş ülkelerde yaşlılara ekonomik imkânların sağlanmasında büyük zorluklar yaşanmaktadır. İşsizliğin yaygın olduğu ülkemizde ise sorun bambaşka boyuttadır. İşsizliğin yaygın olduğu ülkemizde, işsizliğin yüksek olması pek çok menfi olayın nedenidir. Bizde 1,9 çalışana 1 emekli düşerken Batı'da 4 çalışana 1 emekli düşmektedir; bu nedenle yaşlılara ayrılan miktar da düşük olmaktadır.

Yaşlılıkta sağlık giderleri önemli bir gider kalemidir. Amerika Birleşik Devletleri'nde 20 yaş altı sağlık giderlerinin 17 katı kadarı ileriki yaşlarda harcanmaktadır. İsrail'de ise 65 yaşın üzerindeki sağlık giderleri tüm sağlık giderlerinin üçte 1'ini oluşturmaktadır. Ülkemizde ekonomik ve coğrafi engeller yaşlıların sağlık sorunlarını gidermelerinde önemli bir engeldir.

Ülkemizde yaşlıların en büyük sorunu gelir yetersizliğidir. AK PARTİ Hükûmeti 2021 yılında "sosyal yardım" adı altında 20 milyon kişiye bir şekilde yardımda bulundu. Bu yardımın adına olsa olsa "sadaka" denir, bunlar değersiz ve düşük miktardadır. Günümüzde, ülkemizde, 21 milyon kadar emekli vardır. Ortalama emekli maaşı Emekli Sandığına bağlı olarak çalışan; 1 milyon 584 bin kişi için 4 bin lira iken sigorta emeklisi 6 milyon kişinin aldığı 2.500 ile 3.200 arasında değişiyor. BAĞ-KUR'lu 1 milyon 655 bin kişiden BAĞ-KUR esnafı 2.948 lira, BAĞ-KUR tarım emeklisi ise 2.500 lira maaş almaktadır. Emeklilerimizin aldığı maaşın ne kadar yetersiz olduğu ortadadır. Hükûmet bunca enflasyonist ekonomide emeklilerin bayram ödeneklerini, bayram harçlıklarını 1 lira bile artırmadı.

Geleneksel toplumlarda, çocuk, ailenin sosyal güvencesi olarak görülür; çocuk, annenin, babanın yaşlılıkta bakıcısı, hayatını idame ettiricisi olarak kabul edilir. Günümüz Türkiyesindeki emeklilerin önceki yıllardaki emeklilere göre şansızlıkları, eski yıllarda tahsil sonrası gençler işe başlarken, hayatını devam ettirirken günümüzde bunlar başlayamıyorlar, bir şekilde ailelerinden destek alıyorlar; evlenseler dahi aile, emekli anne-baba o çocuklara bir miktar yardım yapmak zorunda kalıyor.

Yaşlılık açısından yüksek risk faktörü olarak değerlendirilen geniş anlamıyla bir de "yoksulluk" tanımı vardır; özel bir grubu oluştururlar.75 yaş üzerinde olmak, kadın olmak, dul olmak, yalnız yaşamak, eğitim düzeyi düşük olmak ve benzeri nitelikteki kronik durumlarla başa çıkmaya yönelik sosyal politikaların ivedilikle üretilmesi gerekmektedir; yaşlılık yalnız kronolojik olarak ele alınmamalıdır. Yaşlılık yoksulluğuna değişik çözümler aranmaktadır. Bir çözüm olarak aktif yaşlanma yani hayat boyu eğitimden bahsedilmektedir. Ülkemizde de örneği olan 3'üncü yaş üniversitesi "Tazelenme Üniversitesi" adı altında kurulmuştur. Böylece, bilgilerin kuşaklar arasında sosyokültürel aktarımı artacak; kuşaklar arası çatışma önlenecek; yaşlı, izolasyondan kurtulacak; toplumla entegrasyon daha iyi bir şekilde gerçekleşecektir. Yaşlı bakımevleri, çok gerekirse uygulamaya konulabilecek ancak bu, ilk aşamada çok düşünülmemesi gereken bir çözümdür. Ülkemizde 100 bin kişiye düşen yaşlı bakımı yatak sayısı Batı ülkelerinin yirmide 1'i kadardır.

"Yaşlılık" derken toplumun yüzde 10'undan bahsediyoruz. Bu grubun sorunu, şu anda bile bazılarımızın dâhil olduğu, bazılarımızın dâhil olmak üzere olduğu ve bazılarımızınsa eninde sonunda dâhil olacağı bir gruptur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) - Sorunun insani, manevi yanı bir tarafa, son derece maddi bir sorundur. Bunca sorun yumağı çoktan Meclis araştırmasını hak etmektedir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)