| Konu: | Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 10.05.2022 |
CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, siyasette ya kadından yanasınızdır ya da kadına karşısınızdır, bu kadar açık ve net. Çünkü bu konu politik tercihlerin toplamıdır. Kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin temeli politiktir. Eril egemen anlayış kadını eve hapsetmekte, kimliğini sadece doğurganlık üzerine kurgulamakta ve kadınları kimliksizleştirme gayretindedir. Bir kadını sadece erkek üzerinden tanımlayan bu anlayış, bütün toplumu da felç etmektedir.
Sayın milletvekilleri, emekçi düşmanlarına bakın, aynı şekilde kadına da düşmandırlar. Adalet düşmanlarına bakın, doğaya ve hayvanlara düşman olanlara bakın, sanata düşman olanlara bakın, demokrasiye düşman olanlara bakın, özgürlüğe düşman olanlara bakın, laikliğe düşman olanlara bakın, bilime düşman olanlara bakın, daha da önemlisi halka düşman olanlara bakın, kesinlikle onların tamamı kadına da düşmandır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bu bir politik ve sosyolojik toplama işaret eder. Dünyanın en huzurlu, eğitim kurumlar ile ekonomik ve sosyal olarak en gelişmiş ülkelerine baktığımız zaman, tamamında kadınların siyasal ve sosyal hayatta nasıl etkin olduklarını görüyorsunuz. İşte, bu tesadüf değildir, asla tesadüf değildir. Kadını aşağılamak, kadını eve hapsetmek, kadını küçük görmek demek; önce tüm bir halkı, sonra da insanlığı hakir görmek demektir.
Gerici, ırkçı, eril, tek adamlık zihniyeti Türkiye'de kadına yönelik şiddetin esas kaynağını oluşturmaktır. Bakınız, AKP'nin başındaki kişi, Sayın Cumhurbaşkanı "Kadın ile erkeği eşit görmem." diyor. O zaman, tarafınızı seçmişsiniz demektir. Yine, Sayın Erdoğan "Anne olmayan kadın yarımdır." demekte. Bakınız, AKP'li Tuzla Belediyesi "kadına iz bırakmadan dayak atmak" kitapçığı veriyor. İşte, bu, sizin tarafınızı gösterir. AKP'li belediyenin danışmanı "Çok eşlilik yasal olsun." diye buyuruyor. Bu, taraf seçimidir. Dönemin bir AKP'li belediye başkanı vardı -Ankara'ya verdiği zararlardan bahsetmiyorum- "Tecavüze uğruyorsa anası ölsün, çocuk değil." diyerek tarafınızı belli etmiştir. AKP'nin hem vekil hem de şarkıcı bir milletvekili diyor ki: "Kadının fıtratında erkeğe köle olmak var." Kimse kimsenin kölesi değil, kusura bakmayın. İşte bu, taraf seçmektir, tarafınızı belli etmektir. Ha, kadından sorumlu Bakanınız da çıkıyor, ne diyor: "Kadına şiddet abartılıyor." Vallahi, abartma buysa abartılmadığını görmek gerekiyor ve buna daha nice örnekler verebiliriz.
Biz ise kadına seçme ve seçilme hakkını Fransa'dan on yıl önce, İtalya'dan on dört yıl önce, İsviçre'den otuz sekiz yıl önce getiren bir geleneğin temsilcileriyiz. Biz, cumhuriyetin en çok kadın devrimi olduğuna inananların çocuklarıyız. Biz, kadın ve erkeği eşit hâle getirmek için devrim yapanların devamıyız. Biz, kadına şiddet önlensin diye sokaklarda, meydanlarda, Mecliste ve hayatın olduğu her alanda omuz omuza mücadele eden ve direnen milyonların kendisiyiz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Yine, açık ve net söyleyeyim: Yani AKP kadına karşı, CHP ise kadına şiddete karşı. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, şiddet, tehdit ve intikam iktidarın resmî dili hâline gelmiş durumda. Daha bugün Bursa'da insanların ağzına silah sokan, mermi yutturan, aklınca aşağılamak için kadın elbisesi giydiren ve bunu da videoya alan psikopatlar serbest bırakıldı ama 80 yaşında bir amcamız, 79 yaşında bir teyzemiz tutuklandı. Gazeteciler içeride, kadın demokratlar içeride, hukukçular içeride, yaşlı insanlar içeride, hastalar içeride, gençler içeride ama cinsiyetçi aşağılıklar dışarıda; işte bu, iktidarın bir tercihi. Aynı şekilde, tüm demokratlara, adalet isteyenlere ve hekimlerimize, sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddette iktidarın payı da çok büyük. Önce kadınları hedefe koy, aynı anda doktorları hedefe koy, ideolojik düşüncelerle bu değerli insanları, özellikle doktorlarımızı suçla, Türk Tabipleri Birliğini terörist olmakla itham et, sonra da "kadına ve sağlık çalışanlarına şiddeti önleme" söylemi üzerinden bu yasayı getir; vallahi de billahi de bu, timsah gözyaşları.
Değerli milletvekilleri, şiddete yol açan nedenleri ortadan kaldırmadan, yasayla, bu teklifte olduğu gibi, yine, çok da esasa etkili olmayan madde değişiklikleriyle bu işler düzelmez. Kadına ve sağlıkçılarımıza yönelik şiddetin önüne geçmenin tek yolu şiddetle topyekûn mücadele etmektir. Dilde mücadele, ekonomide mücadele, kültürde mücadele ve en son yasal mücadele gelir ve gerekmektedir. İktidarın bu hedef gösterme ve ayrıştırıcı dili devam ettiği müddetçe sosyolojik, ekonomik ve politik olarak şiddet beslenmeye devam eder.
Değerli milletvekilleri, bugün, burada, şiddeti önlemeyi konuşuyoruz. Yapmamız gerekiyor; Türkiye'de şiddetin her türlüsünü önlememiz gerekiyor ama ben size burada asıl bakılması gereken yeri göstermeye çalışıyorum. Kadına ve sağlıkta şiddet meselesi var bu ülkede ama bakıyorsunuz, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde kadınlar, 14 Mart Tıp Bayramı'nda hekimler polislerce darbediliyor. Bakıyorsunuz, polis Şırnak'ta kendi hâlinde yürüyen bir vatandaşa kalkanıyla vuruyor. Bu nasıl iştir? Bunu da soruyoruz, İçişleri Bakanınız cevap bile vermiyor, ortada bir soruşturma da yok, yapan yaptığıyla kalıyor. Göstermelik soruşturmaları da takip ediyoruz ama sonunda şiddeti uygulayanlara bir ceza verilmiyor. Bu döngü şiddeti artırıyor.
Geçtiğimiz gün, bir polis müdür yardımcısı bu Parlamentonun üyesi bir kadın milletvekiline "Çivilerim seni, çık dışarı!" dedi. Hangi hadle bunu söylüyor? Bu Meclisin saygınlığı hiç yok mu? Utanmıyor muyuz? Peki, o polise ne oldu, ne yapıldı? Hiç, tıpkı 8 Martta kadınları acımasızca döven polisler gibi, tıpkı Tıp Bayramı'nda hekimleri iten kakan polisler gibi hiçbir şey yapılmadı. İşte şiddeti bu artırıyor.
İktidarınızın da bir İçişleri Bakanı var, evlere şenlik. Sözüm ona, dosta korku, düşmana güven veriyor ve verecek(!) Devletin gücünü kendi gücü zannediyor. Onu bunu tehdit ediyor, milletvekillerini tehdit ediyor, canı sıkıldıkça tehditler savuruyor. Önce gidin, Sayın İçişleri Bakanınızın diline hâkim olun, ondan sonra gelip burada şiddete karşı kanun teklifleri verin.
Değerli milletvekilleri, size az önce söylediğim sosyal ve politik etmenlerin tamamıyla ancak şiddet önlenir. İşte bunu anlatmamdaki kasıt bu. Dünyanın en iyi yasasını çıkarsanız ama iktidar talimatıyla, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde kadınları, 14 Mart Tıp Bayramı'nda hekimleri darbederseniz işte getirdiğiniz bu yasa ya da yasalar hiçbir işe yaramaz. Bir kısım insanlar o görüntüleri izler, bunun da Hükûmetin, kadınlara ve hekimlere karşı resmî politikası olduğunu düşünür, anlar, şiddeti meşru görür ve sokakta kadın, hastanede doktor dövmeye kalkar. İşte sizin göremediğiniz sosyal ve politik döngü budur.
Değerli milletvekilleri, kadına ve sağlıkçılara şiddeti cezaları artırarak önleyemezseniz, infaz hukukunu düzenlemeniz gerekiyor en başta. Ve bir de İstanbul Sözleşmesi'nden çıkanların, kadına şiddeti önleme konusunda samimi olduğundan bahsetmenin de olanağı yoktur. Kadına karşı işlenen şiddet suçlarını durdurmak ve çocuğa yönelik istismara "Dur!" demek için AKP tarafından imzalanan... Çok iyi bir iş yapmıştı ama ne yaptı? Gitti, İstanbul Sözleşmesi'nden çıktı. İşte bu İstanbul Sözleşmesi'nden çıkanlar, her kadın cinayetinde ve çocuk istismarında sanki suç ortağıymış gibi tarihte yaftalanacaklar.
Değerli milletvekilleri, biz parti olarak, kadınlarımız başta olmak üzere, şiddetin hedefinde olan herkesin korunmasına yönelik adımları kayıtsız şartsız destekledik ve desteklemeye de devam edeceğiz.
Şiddetin haklı gerekçesi olmaz. Problemin sadece yasalarda değil; asıl, tercih edilmiş bu politik şiddet dilinde ve tavrında olduğunu sizlere anlattım. Sorunun kaynağı, sorunu çözemez. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu söyledi, açık ve net ifade etti, İstanbul Sözleşmesi'ne yeniden döneceğiz. İktidarımızın ilk haftasında İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden imzalayacağız; çocuğa, kadına, hayvanlara, insanlara her türlü şiddeti önleyeceğiz. Sosyal, siyasal ve ekonomik hayatta kadına yeniden hak ettiği değeri vereceğiz. Türkiye'de barışı, kardeşliği, şiddetsiz bir toplumu Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında göreceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
ALPAY ANTMEN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, mahkemeler güçlü ve zorbaları değil, haklıları ve mağdurları korumak zorundadır. Evet, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında mahkemeler şiddet görenden, mağdurdan, yoksuldan yana olacak, haklının hakkını teslim edecek. Gelecek olan, kadınlar; gelecek olan, gençler; gidecek olan ise siz ve bu eril, zorba politik diliniz olacak.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)