| Konu: | Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 11.05.2022 |
OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bir gece yarısı tek adam kararıyla "İstanbul Sözleşmesi'nden çıktık." dediğinizden itibaren, bırakın şiddete yönelik politika geliştirmeyi, tamamen o çıkma kararını meşrulaştırmak için elinizden geleni yapmaya çalışıyorsunuz ve tam da bu meşrulaştırma girişimlerinden bir tanesi de bu yasa teklifi. İstanbul Sözleşmesi, şiddetin kaynağını "eşitsizlik" olarak tanımlar ve eşitsizliği kaldırmayı hedefler. Şiddetle mücadele için devletler şiddeti önleme, şiddete karşı kadınları koruma, şiddeti kovuşturma ve cezalandırma ve erkek şiddetini önleyerek bütünlüklü politikalar geliştirmekle yükümlüdür. İşte, siz neden çıktınız? Tam da bundan çıktınız çünkü siz zaten "toplumsal cinsiyet" kavramının kendisine karşısınız. Çıktığınızdan itibaren, o meşrulaştırmak için "Eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle ediliyor." diyerek LGBTİ+'ları hedef gösterdiniz; toplumsal ayrışmaya sebep olduğunu söylediniz, "Bu nedenle çıktık." diye gerekçe uydurdunuz ve "Bu konuda sürekli erkekleri suçlayan bir dil yanlış." dediniz. Kadınları şiddete karşı korumakla görevli olması gereken Emniyet Genel Müdürlüğü, erkeklerin kadınlardan daha çok öldürüldüğünü iddia etti ve "erkek ölümleri" diye, "erkek cinayetleri" diye bir kavram uydurdu. İşte tam da bu yasa teklifinde "kadına yönelik şiddet" diyemiyorsunuz, bu nedenle diyemiyorsunuz ve sırf "erkek şiddeti" dememek için bir ucube teklif uydurmuş durumdasınız. Çok net söyleyelim: Kadına yönelik şiddet, kadına yönelik şiddettir ve bu tanımdan kaçınarak, İstanbul Sözleşmesi'ni reddederek yapılan her türlü yasal değişiklik asla ve kata şiddeti engellemez. Kadın-erkek eşitliğine inanmayan, kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak kabul eden ve erkeklere kadının hayatı, bedeni, emeği üzerinde karar hakkı veren erkek egemen politikalarınız, cinsiyetçi söylemleriniz, o tepeden tırnağa yürüttüğünüz, yukarıdan aşağıya cinsiyetçi söylem pompaladığınız toplum, her gün 3 kadının ölmesine neden oluyor.
Bir erkek, kadınları şiddete karşı korumakla yükümlü bir mekanizmanın temsilcisi bir polis kameraların ve herkesin gözü önünde bir kadına, bir kadın milletvekiline pervasızca "Seni çivilerim." diyebiliyor. Nereden alıyor bu gücü? Dayandığı erkek egemen devlet gücünden alıyor. Evet, Ayşe Acar Başaran'dan bahsediyorum. Sevgili vekilimize, kadın temsilcimize, kadın sözcümüze bu ifadeyi kullanan polisin güç aldığı tek yer var, o da "O dilini koparırım." diyen saray; buna yaslanarak alıyor. İşte, tam da bu güce dayanan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hukuku elinin tersiyle bir kenara itip Orhan Munis'in kendisini reddettiği için duygusal çöküntü ve anlık hiddetle Hatice Kaçmaz'ı öldürdüğüne karar veriyor. Daha önce kardeşini öldürdüğü için on üç yıl cezaevinde yatıp çıkan, cebinde 7 lirayla kurban kesmeye gittiğini iddia eden ve yanına da yaklaşık 20 santimlik bıçak alan bir katil erkek hakkında, tasarlayarak öldürme diye bir şey görmemiş bu Kurul. Aynı Kurul, kendisine sistematik tecavüz, şiddet ve şantaj uygulayan Nurettin Gider'i öldürdüğü için Nevin Yıldırım'a haksız tahrik ve iyi hâl indirimi olmaksızın verilen müebbet hapis cezasının onanmasına karar veriyor. İşte, tam da bu yüzden biz kadınlar "Adliye önlerinde, sokaklarda, meydanlarda erkek adalet değil, gerçek adalet istiyoruz." diyoruz.
Bu kanun teklifi, takdiri indirim nedenlerini yeniden düzenliyor, söz aldığım madde bu; failin yargılama sürecindeki davranışları yerine pişmanlığını gösteren davranışlarına göre takdiri indirim yapılabileceğini hükme bağlıyor. Failin "Pişmanım." demesini ve pişmanlık gerekçelerini açıklamasını istemek, erkek yargının cezasızlık uygulamalarını meşrulaştırma zemini yaratmaktır, bunun adı budur. İster "iyi hâl" deyin, ister "pişmanlık indirimi" deyin, isterseniz de bu teklifte adını bile anmadığınız "haksız tahrik indirimi" deyin; bunların hepsi bizim için erkeklik indirimidir ve kadına yönelik şiddete karşı cezasızlık politikasının araçlarıdır.
Kadına ve çocuğa yönelik suçların cezası indirime tabi olamaz. Hâkimlerin, fail erkeklere iyi hâl indirimi uygulayan kararları mevzuat eksikliğinden değil, tamamen erkek egemen zihniyetin bir sonucudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
OYA ERSOY (Devamla) - Faillerin "Aldattı." "Cilveli saat sordu." "Tayt giydi." "Telefonda güldü." "Yemek yapmadı." "Evi süpürmedi." gibi erkeklik savunmaları, yargı tarafından fail lehine indirime gerekçe yapılıyor. Hatice Kaçmaz kararının verdiği mesaj nettir: "Erkeklere itaat etmezseniz öldürülebilirsiniz ve ben sizi korumam." diyor. Yani, kadınlar kendisinden beklenen toplumsal cinsiyet rollerine uymuyorlarsa şiddeti, tacizi ve hatta öldürülmeyi hak ediyor!
Eğer, kadına yönelik şiddeti engellemek gibi bir niyetiniz varsa yapacağınız tek şey var: İstanbul Sözleşmesi'ni uygulayın ve biz kadınlar İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz. Emeğimizden, bedenimizden ve haklarımızdan elinizi çekin yeter. (HDP sıralarından alkışlar)