GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:89
Tarih:11.05.2022

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Cumhurbaşkanlığı sistemi diye bir sistem getirdiler ucube sistem. O dönemde parlamenter sistem var. 1963 yılında çıkan bir içtihatla Türkiye'yi yönetemezsiniz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - İçtihat değil, içtihat değil, kanun.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor; neye göre karar vereceksiniz siz?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Kanun, kanun.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Türkiye Cumhuriyeti devletinde...

BAŞKAN - Kayıtlara geçti.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Sayın Başkanım, bir şey söyledi, hayır, tutanağa geçsin ama devamı da var.

Anayasa'ya göre, şimdi bu...

BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın, Faruk Bey...

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - ...yetki ve usulde paralellik ilkesi...

BAŞKAN - Yani milletvekili arkadaşınızı kürsüye çağırdım ve işlemi başlattım.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Başkanım ama...

BAŞKAN - Hatip ayakta bekliyor orada, müsaade edin ama...

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Başkanım, böyle bir usul mü var? Her konuşmadan sonra yorum yapıyor.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Bunlar da tutanaklara geçsin.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) - Bir şekilde biz de sözlerimizi ifade etmeye çalışıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Faruk Bey, böyle bir usul yok.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Usul nerede var Başkanım?

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Yetki ve usulde paralellik ilkesi var.

BAŞKAN - Faruk Bey, böyle bir usul yok.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Yetki ve usulde paralellik ilkesine göre, bir kurum hangi dönemin kararını vermişse ancak Meclis kaldırır; Cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi yok.

BAŞKAN - Faruk Bey, böyle bir usul yok.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Deminki usul de yoktu Sayın Başkan.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Tutanaklara geçsin.

BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın, Grup Başkan Vekillerinin bu şekilde Genel Kurul çalışmaları içerisinde arada bir açıklama yapmak üzere söz almalarını bir teamül olarak imkân dâhilinde...

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Ama hatibin sözü üzerine açıklama yaptı.

BAŞKAN - Yani onun için...

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Böyle bir şey yok Başkanım!

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Söylediklerinin tamamı yanlış.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - İki gündür aynı şeyi söylüyor ya!

BAŞKAN - Efendim, iki gündür söylüyor, evet.

Grup Başkan Vekiliniz geldiğinde cevap verilecek bir şey varsa cevap verir.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Allah Allah, Başkan Vekili...

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Bitirdikten sonra söz istiyorum Başkanım.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Grup Başkan Vekili yetkisini Sayın Sarıaslan'a verdi.

BAŞKAN - Bana öyle bir şey gelmedi, Divana bu konuda bir bildirimde bulunulmadı.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Biz burada oturuyoruz, biz burada oturuyoruz, oturduğumuz koltuk, illa da...

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Yazılı mı vermesi lazım Sayın Başkan, yazılı mı vermesi lazım, teamülen cevap veremez miyiz yani?

BAŞKAN - Bu işin bir usulü var arka planda.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - "Fırsat buldu konuşacak." diyorsunuz, öyle mi Başkan?

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - O zaman ben de söz istiyorum 60'a göre, bana da verin.

BAŞKAN - Sayın Çulhaoğlu, buyurun.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kadına yönelik şiddet, kadınlara sadece kadın oldukları için uygulanan, toplumdaki cinsiyet eşitsizliğinden doğan, kadınların insan haklarının ihlal edilmesindendir. Kadınlar dünyanın her yerinde şiddet görmekle beraber dünyadaki verilere göre kadına yönelik şiddet bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde daha sık görülmektedir. Kadına şiddet, 1993 senesinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Kadınlara Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Bildirge'nin 1'inci maddesine göre, kamusal ve özel alanlarda gerçekleşen, kadınların fiziksel, cinsel, duygusal zarar görmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlanması olası her türlü cinsiyet temelli şiddet eylemi veya bu eylemin yapılacağına ilişkin tehdit ya da zorlama ve keyfî olarak özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Şimdi, biz 5'inci maddeyi yeniden düzenlemekle sorunu çözebilecek miyiz?

Değerli arkadaşlarım, getirdiğiniz kanun teklifinin çerçeve 5'inci maddesiyle, 26 Eylül 2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 96'ncı maddesinin (1)'inci fıkrasına "Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı iki yıl altı aydan az olamaz." hükmünü ekliyorsunuz. Verilecek cezanın alt sınırını altı ay artırmakla kadına şiddeti önleyeceğinizi, caydırıcı olacağını düşünüyorsanız yine eksik yapıyorsunuz. Biz, Komisyon görüşmelerinde İYİ Parti olarak iki yıl altı ay cezanın çok az kalacağını belirtip cezanın alt sınırının beş yıldan az olmaması için önerge verdik. Ne oldu? Tabii Cumhur İttifakı bu teklifimizi de reddetti.

Madde gerekçesinde Anayasa'mıza ve ülkemizin uluslararası anlaşmalarına atıfta da bulunuyorsunuz; bulunuyorsunuz da ülkemizin taraf olduğu 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul'da imzaya açılan, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kısa adıyla "İstanbul Sözleşmesi"ni gözden kaçırmaya çalışıyorsunuz. Neden? Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinde iktidar, muhalefet bütün milletvekillerinin imzasıyla onaylanarak yürürlüğe giren bu İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiğimizi, tek başına, partili Cumhurbaşkanı kendi kendisine verdiği yetkiyle rafa kaldırdığını beyan ederek millet iradesini yok saydı; sizlerden de ses çıkmadı değerli arkadaşlarım. Bu sözleşme, ülkeyi yöneten bir parti genel başkanı tarafından kendi kendine verdiği yetkiyle iptal edilecek bir sözleşme değildir. Buradan çok net vurgulamak istiyorum: Herkes bilsin ki o sözleşme hâlâ geçerlidir. Yöntem de açıklanan karar da hem hukuken hem de siyaseten geçersizdir. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in dediği gibi burası muz cumhuriyeti değildir, burası benzetilmeye çalışılan üçüncü dünya ülkesi de değildir; burası, binlerce yıllık devlet geleneğinin sonucu büyük Türkiye Cumhuriyeti'dir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ Genel Başkanının gelenek hâline getirdiği basın açıklamasında, kadınlarımızı tehdit eder gibi İstanbul Sözleşmesi için "O iş bitti, önünü de ardını da kurcalamayın." diyerek getirdiğiniz bu ucube sistemle ülke yönetmek Sayın Cumhurbaşkanının...

Sayın Cumhurbaşkanına biz de İYİ Parti olarak diyoruz ki: Devlet böyle yönetilmez. Bu tehditler büyük milletimizin yüce gönüllü yiğit kadınlarına da sökmez; tacize, tecavüze, hakarete, dayağa boyun eğmemiş kadınlarımız sizin tehditlerinize hiç boyun eğmez. Sözleşmeden çıkış için tek başınıza attığınız o imzadan sonra neler oldu, geriye bakıp bir düşünüyor musunuz? Kaç kadın daha katledildi? Kaç kadın sakat kaldı? Tek imzayla çıkılan sözleşme neticesi hayatını kaybeden ve sakat kalan kadınların kul hakkını hiç düşündünüz mü? Bu vebalin altında kalacaksınız.

Bilinsin ki Türk kadını bitti demeden bitmez. Yapamıyorsunuz, yönetemiyorsunuz; iktidarı aklıselime davet etmekten dilimizde tüy bitti ama az kaldı ilk seçimlerde gideceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) - Ve büyük Türk kadını İstanbul Sözleşmesi'yle hak ettiği güvencelerine tekrar kavuşacak diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)