| Konu: | Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 90 |
| Tarih: | 12.05.2022 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin 15'inci maddesiyle, kamu kurum ve kuruluşları ile devlet üniversitelerinde görev yapan sağlık çalışanlarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalarından kaynaklı zararların tazmini için açılan davalar sonucunda devlet tarafından ödenen tazminatın ilgilisine rücusu bakımından Mesleki Sorumluluk Kuruluna yetki verilmekte ve bu Kurulun yapacağı değerlendirme sonucunda rücusuna karar verilen miktar bakımından ilgili sağlık çalışanına dönülmesi sağlanmaktadır. Kısaca, sağlık çalışanlarının mesleğinin icrası kapsamında tıbbi işlem ve uygulamalarından kaynaklı zararların tazmini.
Peki, bu maddede sağlık çalışanlarının mağduriyetini giderme yolunda bir iyileştirme var mı? Sadece göz boyama, kulağı tersten gösterme dışında bir iyileştirme yok. Yıllardır "sağlıkta dönüşüm" adı altında bir ileri bir geri politika üretip durdunuz, kendi siyasi programınız içindeki kafa karışıklığınız Bakanlığın teşkilat yapısının sürekli değiştirilmesiyle gün yüzüne çıktı. Bakanlık merkez teşkilatı yapısında 2011 yılında 663 sayılı KHK'yle, 2017 yılında 694 sayılı KHK'yle, 2018 yılında 703 sayılı KHK'yle metcezir yaptınız, bunun yanında son Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Yüksek Sağlık Şûrasını kaldırdınız. Yüksek Sağlık Şûrası 1930 yılında Umumi Hıfzısıhha Kanunu'yla kurulmuştur. Şûranın kuruluş amacı Sağlık Bakanlığına önemli sağlık meseleleri hakkında görüş bildirmek yanında, tababet sanatını ifadan doğan adli konularda adli makamlara görüş vermektir. Yani şu an kurmaya çalıştığınız Mesleki Sorumluluk Kurulunun görevlerini ta 1930'lardan bu yana yerine getirmeye çalışan Sağlık Bakanlığının bir kuruludur ve yasada bir zorunluluk olmamasına rağmen Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği ve Türk Dişhekimleri Birliği Başkanları kurula asil üye olarak devamlı seçilmişlerdir.
Sağlık çalışanını hedef tahtasına oturtan, derdini dillendiren doktoru "Beğenmeyen gider." ifadesiyle sahipsiz bırakan, sağlık meslek odalarını düşman gören bir zihniyet, tabii ki sağlık çalışanlarına yüklenecek rücu kararlarında kamu erki dışında meslek odalarının da karar alma mekanizmasına dâhil olduğu bir yapının devrede olmasına tahammül gösteremez.
1930'larda sağlık çalışanları için yapılan tanımlama "tababet sanatını ifa" gibi saygın bir söylem iken bugün mültecileri göndermeye gücü yetmeyen iktidarın başı tarafından "Giderlerse gitsinler." seviyesine indirilmiş; zorunlu ihtiyacını gidermek için odasından çıkan bir doktorun darbedilmesine, şikâyet edilmesine, hatta görevini yerine getirmediği iddiasıyla hakkında soruşturma açılmasına cevaz vererek sağlık çalışanları ile hasta kutuplaşmasının artmasına neden olmuştur.
Şimdi öyle bir düzenleme getiriliyor ki zor yetişen ve sayısı her gün azalan sağlık çalışanlarına iktidar tarafından yeni bir ceza sopası gösteriliyor. Bu ülkede kamudaki üst kurulların, yönetim kurullarının nasıl kurulduğu, nasıl çalıştığı, kimlerin bu kurullara seçildiği, seçilirken hangi kriterlerin dikkate alındığı bellidir. KİT'lere bakıyorsunuz, kurumla hiç alakası olmayan, emekli olmuş, evinde otururken sadece siyasi parti faaliyetleri yürüttüğü için yönetim kurulu üyeliğine dâhil edilen kişiler yok mu? AK PARTİ'sinin şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubunda görev yapan personelleri de dâhil olmak üzere, eski milletvekillerinin, bakan yardımcılarının, belediye başkan yardımcılarının ve bilumum siyasi teşkilatının ve mahdumlarının hangi kurum ve kurullarda kaç maaşla, "huzur hakkı" adı altında üç beş ayrı yerden gelirle çalıştığı bilinmiyor mu?
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı her şeye karar verdiği gibi, kurulacak Mesleki Sorumluluk Kurulunun yönetimini de belirleyecektir. Doktoruna "Çekin gidin." diyen bir Cumhurbaşkanının kurduğu yönetimin, sağlık çalışanının mağduriyetiyle ilgili aldığı karara nasıl güvenebilirsiniz? Yeni Kurulun bakan yardımcısı, genel müdür, genel müdür yardımcısı gibi aynı zamanda siyasi kimliğe sahip ve/veya siyasi konjonktürden etkilenebilecek kişilerden oluşturulması, Kurulun sağlık çalışanlarını korumak adına değil, kulağı tersten göstermek adına bir amaçla kurulduğunu göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sağlık çalışanı, bugün, yaptığı hatalı, kusurlu, kasıtlı bir hizmetinden dolayı zaten rücu yoluyla tazminat ödemek zorundadır. Dün "Devlet rücu hakkını kullanır." derken bugün tazminatın ilgilisine rücu yetkisi Mesleki Sorumluluk Kuruluna verilmektedir. Bu kanun teklifi de göstermiştir ki mültecilerine sahip çıkan iktidar, yıllarca emek vermiş, fedakârca görev yapan doktorlarına sahip çıkamamıştır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)