GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:92
Tarih:18.05.2022

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, yine bir torba yasa konuşuyoruz. Aslında 6 kanun maddesinde 1 tane de kanun hükmünde kararnamede değişiklik öngören 21 maddeli bir mini paketten bahsediyoruz ve normalde baktığımızda bu yasa teklifinin hani bir ihtiyaca, bir derde derman olması beklenir ama ne yazık ki güncelden çok uzak, aksine işte, Meclisin gündemini işgal etmek için, "Ya, bu vekiller de burada boş yere oturmasınlar, hele bir şey konuşsunlar, Meclis de işlevsizmiş gibi görünmesin." diye getirildiğini düşündüğümüz bir kanun teklifi olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.

Şimdi, Meclisin özellikle nitelikli yasa yapma meselesinin çok gerilediğini ifade etmiş olalım. Normalde kanun yapma yetkisi devredilemez bir şekilde Meclise tanınmıştır ama Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi dediğimiz -aslında- tek adam rejiminde ne yazık ki bu hak gizli bir şekilde devredilmiştir, gasbedilmiştir. Bugün teklifi verenlerin dahi teklifin içeriğini bilmediği bir yasa yapma süreciyle karşı karşıyayız. Peki, teklif geliyor, normalde, komisyonda ilk olarak anayasal açıdan denetlenmesi gerekir değil mi? Anayasa'ya uygunluk, esası ve özü açısından ilk bakılması gereken ve resen ele alınması gereken bir şey ya da ileri sürüldüğünde karara bağlanması gereken bir şey ama hiçbir torba kanun teklifinde bunun yapılmadığını, alt komisyonlara, tali komisyonlara gönderilip rapor tutulmadığını ve hiçbir şekilde derinlikli tartışılmadan, birbirine benzemezlerin aynı torbaya konulup birine "evet" diyeceksek onuna "hayır" diyeceğimiz yasaların yan yana getirildiğini görüyoruz. Bu anlamıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin aslında yasa yapmadığını, iktidarın hayatını, iktidarın ömrünü uzatmak, iktidarın yandaşlarının yaşamını kolaylaştırmak için buradan maddeler geçirdiğini ama bu maddelerin de iyi tartışılmadığı için çok hızlı bir şekilde ya yeniden revizyona geldiğini ya da Anayasa Mahkemesi eliyle düzeltildiğini görüyoruz. Bu anlamıyla aslında, bundan vazgeçmeniz ve gerçekten Meclisin itibarını da hakkını da hukukunu da teslim etmeniz gerekiyor.

Şimdi biz burada yasayı konuşuyoruz ama Türkiye'de neler oluyor? Bakınız, son bir hafta içerisinde olanlar; Aysel Doğan'ın cenazesine saldırı gerçekleştirildi, kendisi Dersimli Kızılbaş bir Kürt'tü. Aynur Doğan'ın konseri iptal edildi Derince'de; kendisi Kızılbaş bir Kürt'tü, Alevi ve Kürt'tü. Metin-Kemal Kahraman kardeşlerin Muş Valiliği tarafından konseri iptal edildi, yasaklandı; kendileri Dersimli ve Alevilerdi. Pervin Çakar'a konser salonu verilmiyor; kendisi Mardinli bir dünya sanatçısı, opera sanatçısı. Amed Şehir Tiyatrosu'nun Don Kişot oyunu sahneye verilmiyor, nedeni Kürtçe icra edilmesi. Ve en sonunda Bitlis'te bir grup müzisyen Kürtçe müzik söylediği için yasaklandı. Şimdi sizin hakikatiniz bu. Yani Filistin'de cenaze taşınırken İsrail polisi barbar bir şekilde oradaki cenazeye saldırırken burada herkes "ah" ediyor, "vah" ediyor ama bu ülkede bu ülkenin eşitliği, özgürlüğü ve barışı için mücadele etmiş, on yedi yılını cezaevinde geçirmiş, cezaevine gireceğini bile bile Avrupa'dan, barış grubundan çıkıp Türkiye'ye gelmiş bir siyasetçi kadının cenazesine siz saldırdınız, siz tazyikli su sıktınız, gaz sıktınız ve Dersim gibi bir kadim coğrafyanın tarihini, geleneğini siz yok etmeye çalışıyorsunuz. Yetmiyor, nedir? Soruyorum buradan: Dersimle derdiniz nedir? Dersim Alevileriyle derdiniz nedir? Dersim kültürüyle derdiniz nedir? Kürtlerle derdiniz nedir? Çıkın söyleyin. Bakın, dört bir yandan FETÖ'nün yarım bıraktığı asimilasyon politikalarını tamamlamaya çalışıyorsunuz. Ne yapıyordu FETÖ? Gidiyordu orada dernekler kuruyordu, adına "Munzur" diyordu, adına oranın kutsallarının adını veriyordu ama temel amacı oradaki Kürt Alevilerini asimile etmekti, öz yurdundan, öz kimliğinden çıkarmaktı. Aynısını şimdi siz Munzur Üniversitesi eliyle yapıyorsunuz, vakıflar eliyle yapıyorsunuz. Ya kabul edin, Aleviler sizin gömlek biçeceğiniz bir inanç değil, Kürtler sizin asimile ederek yok edeceğiniz bir halk değil, bunu kabul edin artık. İnsanların inancını tanımlamaktan vazgeçin, insanların inanç değerlerini asimile etmekten vazgeçin; insanların inançlarına saygı duyun, kim olursa olsun inancına ya da inançsızlığına; inanç özgürlüğü ya da inançsızlık özgürlüğü, neyse, adına ne diyorsanız. Herkesin inancı kendisi için kutsaldır ama bu kutsalları siz bugün içini boşaltarak yok etmeye çalışıyorsunuz ki biz bu tutumu hiçbir şekilde kabul etmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - İkinci bir mesele: Bakın, ekonomi konuşuyoruz, az önce önergemizde de söyledik asgari ücret açlık sınırının altında, yoksulluk sınırı 10 bin liraların üzerine çıkmış. Bu ülkede bilmiyorum, kim alıyor o maaşı yani öyle bir maaş var mı? Hakikaten yoksulluk sınırının üzerinde yaşayan var mı? Benim tanıdığım yok, demek ki siz zenginlerle yaşıyorsunuz, zengin tanıdıklarınız var. Benim 10 bin liranın üzerinde maaş alan tanıdığım yok, demek ki çok fakir bir kesimden geliyorum. Ama şunu söyleyelim değerli arkadaşlar, bu yoksulluk içerisinde de bölgesel eşitsizlik başı çekiyor. Bakın, en yoksul iller sıralamasında vekili olduğum Muş 1'inci sırada geliyor; Hakkâri, Van, Şırnak 1'inci sırada geliyor. Muş'un nüfusu düşmüş. Neden biliyor musunuz? Herkes ülkeyi terk ediyor; gençler kafile, kafile yurt dışına gidiyorlar bir hayat için, bir ekmek için ve bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz ama gelip söz kurunca da bütün muhalefete laf etmeden geri duramıyorsunuz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)