| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 94 |
| Tarih: | 25.05.2022 |
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız; çayın ve çay üreticilerinin sorunlarını tartışıyoruz ve bu sorunların araştırılmasını istiyoruz. Çay ve çay üreticilerinin yaşadığı sorunlar yeni değil, periyodik olarak çay üretimi tasfiye edilmeye çalışılıyor. 1984 yılında çıkarılan yasayla bu sektöre özel şirketlerin girmesiyle birlikte burada ÇAYKUR'un payı sistematik olarak azalıyor, özel şirketlerinse payı, hâkimiyeti artmaya devam ediyor.
2016'ya kadar ÇAYKUR her yıl ortalama 80 milyon TL kâr eden bir kurum iken 2017'den sonra aynı kurum 600 milyon TL dolayında zarar etmeye başlıyor. Her nedense bir yıl önce kâr eden kurum bir yıl sonra zarar etmeye başlıyor fakat bunun sebepleri henüz tam olarak açığa çıkabilmiş değil. Peki, neden bu zararlar açığa çıkıyor? Birincisi şu: 2017'de ÇAYKUR Varlık Fonuna teslim ediliyor, Varlık Fonuna teslim edilmesinden sonra kurum zarar etmeye başlıyor; aynı zamanda, Sayıştayın da denetimi burada sınırlandırılmış oluyor.
AKP'nin buradaki çalışmaları sistematik olarak sürüyor. AKP, uluslararası tekellerin Türkiye'deki temsilcisi olduğu için, şirketler ne talep ediyorsa AKP-şirketler koalisyonu da emeğin sömürüsü, doğanın talanı, tarımın yok edilmesi pahasına bu talepleri emir telakki ediyor. AKP, 2020 senesinde yüzde 145 olan ithalattaki gümrük vergisini düşürüyor yüzde 7'ye yani ithalatın önünü açıyor bu politikayla.
Yine, dünyada kişi başına en çok çayın tüketildiği Türkiye'de, evet, ÇAYKUR'un zarar etmesinin anlaşılması mümkün değil. Peki, bu zararlar nasıl ediliyor? Örneğin, yatırım mı yapılıyor, fabrika mı açılıyor, üreticiye katkı mı yapılıyor, eskiyen çay bahçeleri mi yenileniyor? Hayır, hiçbiri yapılmıyor. Yapılan şey, bildiğimiz kadarıyla yapılan şey, yine ÇAYKUR'un reklam giderleri. Yani düşünün, dünyada en çok çayın tüketildiği ülkede ÇAYKUR her nedense reklam yapma ihtiyacı hissediyor.
Yine, burada kota ve kontenjan politikası var. AKP "Nasıl ederim de çayı özel şirketlere peşkeş çekerim?"i düşünmüş, bunun için elinden ne geliyorsa yapmaya çalışmış. "Kota ve kontenjan" demiş, yani çiftçiye diyor ki: "Sen şu kadar dekardan şu kadar çay verebilirsin; örneğin, dekar başına 600 ton verebilirsin. Günlük olarak da yine 15 kilo verebilirsin." Bunun dışındaki üretimini de çiftçi doğal olarak, mecburen -çünkü çayın saklanma kapasitesi olmadığı için- özel şirketlere vermek zorunda kalıyor. Şimdi, özel şirketlere vermek zorunda kaldığında durum şu: Örneğin, geçen sene 4 TL'ydi taban fiyatı, bu sene 6,70 kuruş açıklandı fakat bu, talep edilenin çok altında bir rakam çünkü en az 9 TL olması gerektiğini çiftçiler ortaya koydular çünkü gübre fiyatları yüzde 300 arttı, girdi fiyatları arttı, her türlü gider çoğaldı; aynı zamanda, Karadeniz Bölgesi'nde yaşanan ekolojik kırımın da yarattığı verimsizlik üstüne binince çay üreticisinin zaten beli bükülmüştü. Şimdi, burada, bir taraftan da özel şirketlere havale edilince yani ÇAYKUR üretilen çayın neredeyse yarısını aldığı zaman, diğer yarısını da özel şirket aldığı zaman özel şirket -geçen sene 4 TL taban fiyat açıklanmıştı- bunu 2,50; 2,70'e kadar aldı yani çiftçi yok pahasına özel şirketlere mecbur kaldı.
1937 senesinde ülkede toplu üretime geçildi, 1963 senesinde ise ithal çay tümüyle ortadan kalktı. Yani bütün çay bu topraklarda üretilmeye başlandı, şimdi ülke yeniden çayda ithalatçı durumuna giriyor; 2019'da 8.736 ton alınmış, 2020'de 8.166 ton çay ithal edilmiş. Evet, çay üreticileri isyan hâlinde "AKP bizi sadece oy deposu olarak görüyor. AKP bir taraftan bizi vatan millet edebiyatıyla oyalamaya, kandırmaya çalışırken bir taraftan da turizm politikalarıyla, beton politikalarıyla Karadeniz'i açlığa mahkûm ediyor..." AKP politikasının Karadeniz'de tümüyle bir talan politikası olduğunu söyleyerek taleplerini ortaya koydular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Çepni.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) - 12 Mayısta Trabzon ve Artvin'den gelen çay üreticileri Rize ÇAYKUR önünde toplanacaktı fakat Rize Valiliği bunu yasakladı. Talepleri şuydu: "Kota ve kontenjan kaldırılmalıdır. Özel sektörün taban fiyatın altında çay alması yasaklanmalıdır. Gübre fiyatları düşürülmelidir. Gübrede KDV sıfırlanmalıdır." Karadeniz'de çay üreticilerinin talepleri bunlar. Biz buradan bu taleplerin takipçisi olacağımızı söylüyoruz ve AKP'yi bir kez daha uyarıyoruz: Halkın, köylünün taleplerini duyun; uluslararası şirketlerin, İngiliz çay tekellerinin taleplerini değil üretici çay emekçilerinin taleplerini dinleyin. Karadeniz bir oy deposu değildir, Karadeniz'i zehirlediniz ama bundan sonra Karadeniz halkı size karşı kendi emeğini korumaya ve savunmaya devam edecektir. Buradan direnen, emeğine sahip çıkan çay üreticilerini selamlıyorum ve sevgilerimi sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)