GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:94
Tarih:25.05.2022

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "Bankacılık Kanunu" başlıklı torba kanun teklifinin 7'nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinin 7'nci maddesiyle, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu üyeleri ve Fon personelinin Bankacılık Kanunu'nda yazılı görevlerine ilişkin karar, eylem ve işlemleri sebebiyle açılacak davalar sonucunda Fonun aleyhine karar verilmesi hâlinde bu meblağı ilgililerden talep etme yükümlülüğüne ilişkin olarak "...talep etme hakkı saklıdır." şeklinde keyfî bir düzenleme yapılıyor.

TMSF, kuruluşundan itibaren uygulamalarıyla hem tartışılan hem de en çok dava açılan kurumların başında geliyor. Borçlu olan da dava açıyor, alacaklı olan da dava açıyor; Fon da dava açıyor, hem de savunma yapabiliyor. Bu davaların bir kısmı doğrudan TMSF Başkanı ve üyelerine açıldığı gibi, bir kısmı da Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı açılan, uluslararası mahkemelerde devam eden milyarlarca liralık tahkim davaları. Tahkim davalarının kaybedilmesi durumunda, değil TMSF yönetimi, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşları bu davaların sonucuna katlanmak zorunda kalacak yani öylesine büyük meblağlı ve sıkıntılı paralar. Bu nedenle, kurumun attığı her adımı dikkatli, hukuka uygun ve kanunun kendilerine tanıdığı yetkiler çerçevesinde gerçekleştirmesi büyük önem taşıyor.

TMSF, iş yükü ve sorumluluğu ağır bir kurum; kâğıt üstünde mali özerkliğe sahip ve bağımsız, gerçekte ise hem atama usulleri hem de yönetsel baskı nedeniyle siyasete göbekten bağlı. Siyasete bu bağımlılık kurumsal tarafsızlığa da gölge düşürüyor. Geçmiş uygulamalarda görüldüğü üzere, iktidara kafa tutan bir banka sahibi, borçlarını ödemek üzere protokol yapılması için defalarca yazılı başvurusuna güvenilir bulunmadığı için cevap alamamıştır. Ancak, başka bir banka sahibi borcunu ödememesine rağmen, Sayın Cumhurbaşkanının yanında, protokol tribününden maç izlemeye devam etmiş ve TMSF yinelediği protokollere rağmen bu batık bankanın ödemekle yükümlü olduğu faizi bir türlü tahsil edememiştir. Yine, iktidar tarafından pek de hoş karşılanmayan bir başka banka sahibi "Her şeyimi aldılar, ucuza satıyorlar, borcumu sürekli artırıyorlar." diye feveran etmiş, davacı olarak TMSF üst düzey yönetimini görevini kötüye kullanma, haksız kazanç sağlama, zimmet gibi suçlamalarla mahkeme salonlarına taşımıştı. TMSF'yi yolsuzlukla itham eden bu banka patronunun iddiaları yenilir yutulur cinsten değildi. Şikâyetler sadece kurumsal işleyişe yönelik değil, doğrudan Fon yöneticilerinin yolsuzluk ve usulsüzlük yaptığını iddia ediyor. Bakın ne diyor: "TMSF'nin Başkan ve Yardımcısı ihale yapılmadan malımızı sattı, malımızı satarken arada arkadaşları olduğu bir komisyoncuyu aracı gösterdi hem de aracılık bile yapmayan bu komisyoncuya ödeme yaptı, bunu da bizim borcumuza ekledi." İşin ilginci, hatırlı dostlara yapılan satışlar ve haksız komisyon iddiasıyla açılan davalar, TMSF'nin ve kamuoyunun gündeminden hiç düşmemiştir. Bu iddialar ve mahkeme süreçleri, TMSF'nin kendisine devredilen bankaların gerekirse mali bünyelerini güçlendirme, yeniden yapılandırma, devretme, satma ya da tasfiye işlemlerini yürütme görevi sırasında ortaya çıkmıştır ve ne yazık ki iddia olarak da kalmamış, davacı taraflarca da belgelenmiştir. Bununla birlikte iktidar ne yapmıştır? TMSF Başkanını dokunulmazlık zırhına sokabilmek için, yargıdan kaçırabilmek için görevi biter bitmez Cumhurbaşkanlığı kadrosuna dâhil etmiştir.

TMSF'ye 15 Temmuzdan sonra bir görev alanı daha açılmıştır: OHAL kapsamında çıkarılan KHK'yle, terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı ve irtibatı sebebiyle kayyum atanması hükme bağlanan şirketlerde kayyumluk görevini yürütmesi. Bilindiği üzere, kayyum atama yetkisi münhasıran hâkim ve mahkemededir ancak 15 Temmuz sonrası OHAL çerçevesinde çıkarılan kanunla, FETÖ'yle irtibatlandırılan şirketlere kayyum atama yetkisi TMSF'ye verilmiştir. TMSF'ye devredilen şirketlere kayyum ataması da kurumun ilgili olduğu Bakan tarafından yapılmıştır. Yine, atama gibi görevden alma kararı da atayan Bakanın yetkisindedir.

Ayrıca, TMSF'nin, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte Cumhurbaşkanına bağlı olarak faaliyet gösterdiği de dikkate alınacak ayrı bir husus. Alınız size özerk ve bağımsız bir kurum.

Kayyumların yönettiği şirketler başarılı oldu mu? Aynı şikâyet, kayyuma devredilen şirketler de değerinin altında haraç mezat satıldı. Bakın, bir laf vardır "Mal canın yongasıdır."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Kimse malından vazgeçmez. Bu konuda açılan davalardan da vazgeçmez, vazgeçmiyorlar da. Geçmişte TMSF yöneticilerine açılan davalara şimdi kayyumlara açılan davalar da eklendi. Doğal olarak TMSF Hukuk Müşavirliğinin görevi, kayyumların endişesi arttı.

AK PARTİ iktidarı yolun sonuna geldiğinin farkında. Tabii ki çifter maaşlı yönetim kurulu üyeleri de liyakatsiz atanan bürokratlar da bu gidişin farkında. Bugüne kadar dikensiz gül bahçesinde yürümenin güveni içerisinde, yukarıdan gelen talimatları harfiyen yerine getirenler yarın bu sorgusuz kabullenmenin seçim sonrası başlarını ağrıtacağını biliyorlar.

Bu kanun teklifi, AK PARTİ'si emrindeki bürokrasiyle atama yoluyla göreve getirilen kayyumlara hukuki, mali dokunulmazlık getirilmesine ilişkin düzenlemelerin ayak sesleridir. Ve bu kanun teklifinin bu maddesi, nüfuzlarını koruyan, usulsüzlüğü aklayan bu iktidarın vatandaşa giderayak attığı son kazıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayınız.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Az kaldı, korumaya aldıklarınız da siz de gideceksiniz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)