| Konu: | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 95 |
| Tarih: | 26.05.2022 |
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Teşekkür ederim Başkan.
Değerli milletvekilleri, 4 kişilik bir ailenin düzenli beslenebilmesi için gerekli miktar 6.465 TL ama, maalesef, milyonlarca aile bırakın 6 bini, düzenli bir gelire bile sahip değil. Derin bir yoksulluk, derin bir açlık söz konusu yani en basit, en ucuz yemek olan menemeni yapmak için bile insanlar manavdan, pazardan taneyle biber alıyor, taneyle patates alıyor, taneyle soğan almak zorunda kalıyor. Yine, yaz aylarının en çok tüketilen meyvesi olan karpuz bile şu an marketlerde dilimle satılıyor. Artık insanlar karpuzu bırakın bütün almayı, dilim bile alamıyorlar, bu kadar zor bir durumdalar.
Yine, tabii, yani uygulanan yanlış politikalardan kaynaklı tarımı bitirdiniz, hayvancılığı bitirdiniz. Yani belki tarihte ilk defa çiftçiler bu dönemde tarlalarını ekemez duruma getirildi, esnaf kepenk kapatıyor, yine binlercesi kredi batağında, aldığı krediyi ödeyemiyor, alışveriş durmuş durumda; çok ciddi krizlerle maalesef yüz yüzeler. Peynir, süt, et, yumurta AKP döneminde artık lüks bir tüketim maddesi hâline geldi; bunları tüketebiliyorsanız aslında varlıklısınız durumuna geldi maalesef.
Yine, yoksulluğun, açlığın yarattığı derin çözümsüzlükten kaynaklı insanlar yaşamına son veriyor. Buna en son örnek Selim Bayrak, Diyarbakır'da yaşayan bir seyyar satıcı. Verdiği röportajlarla sosyal medyada epey de gündem olmuştu. Sur'da yaşayan bir esnaftı, daha doğrusu seyyar satıcılık yapıyordu, Sur'da yaşadığı sıkıntıları ifade ediyordu; evsizliğini, evinin nasıl yıkıldığını ifade ediyordu. En sonki videoda ise yaşadığı ekonomik sıkıntı ve krizden söz etmişti ve bundan hemen sonra da yaşamına son verdi. Selim Bayrak gibi yüzlerce insan aslında bu son dönemde yoksulluktan kaynaklı yaşamına son vermek zorunda kaldı.
Bunlar tabii ki intihar olarak geçiştirilemez. Aslında intihara sürüklenmeler AKP politikalarından kaynaklı yaşanan cinayetlerdir. Şimdi Türkiye'de bu şekilde mağdur olan elbette ki birçok insan var. İnsanların ne yaşadığını maalesef umursamıyorsunuz. İntiharlardan kaynaklı kendinizi de sorumlu görmüyorsunuz.
Ülkenin tüm kaynaklarını çaldınız çırptınız ve kaçırdınız. Siz bu imkânlarınızı yani bu yaşadığınız şatafatı tabii ki kaybetmemek için de elinizden geleni yapıyorsunuz. Muhalefet eden, eleştiren, sorgulayan, hesap soran herkesi de düşman ilan ettiniz, kutuplaştırdınız, toplumu böldünüz. Yine bu politikalar artık bir AKP klasiği hâlini aldı. Yani her sıkıştığınızda "dış güçler" propagandasına sarılıyorsunuz. Yani dönemsel ve konjonktürel olarak yaratılan bir dış güç sendromu var ve buna sarılarak aslında yaptıklarınızdan sıyrılmaya çalışıyorsunuz. Dönem dönem de bir bakıyoruz aslında düşman ilan ettiğinizle ertesi gün dost olmuş, sarılmışsınız, kucaklaşmışsınız. Yani ülkeye getirdiğiniz hâli elbette ki bir iki cümleyle anlatmak mümkün değil. Çöküşünü gizlemek, iktidarda kalmak, ömrünüzü uzatmak için de bir kez daha savaşa, operasyona ve krizlere başvuruyorsunuz. Ülkede bir beka sorunu varmış gibi bir algı yaratıyorsunuz, halkı kandırıyorsunuz, açıkçası yalan söylüyorsunuz. Ülkede bir beka sorunu yok, sadece milliyetçi duyguları kabartarak ben nasıl oy alabilirim, tekrar nasıl seçilebilirimin kaygısı var. Bu politikayı her seçim arifesinde biz yaşıyoruz, tanıklık ediyoruz. Buna karşı da bir suskunluk yaratmak istiyorsunuz, itirazın yükselmesini engellemeye çalışıyorsunuz. Bir korku imparatorluğu kurmak gibi bir hedefiniz var. Bunu 2015'ten beri yapıyorsunuz. Partimize saldırarak bunu yapıyorsunuz, arkadaşlarımızı cezaevinde rehin alarak bunu yapıyorsunuz. Kürtlerin, muhaliflerin, kadınların eşit, özgür birlikte yaşam iddiasını tehlike olarak atfedip tehlike olarak yansıtarak bunu yapmaya çalışıyorsunuz. Dün ıslık çaldığı için Kürtleri, insanları yargılıyordunuz, bugün ana dilinde şarkı söylemek isteyen müzisyenlerin konserleri yasaklanıyor, türküleri yasaklanıyor. Tüm bunların Kürt sorununda yaşanan derin çözümsüzlükten kaynağını aldığını bizler de çok iyi biliyoruz. Her iktidar Kürt sorununun çözümsüzlüğünden nemalandı, kendi iktidarını sürdürmek için sorunu büyüttü, çözümsüz bıraktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Taşdemir.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - AKP iktidarı, bugün aynı politikayı daha fazla derinleştirerek kendi iktidarının ömrünü uzatmak için bir kez daha aynı yöntemleri, denenmiş yöntemleri kullanıyor.
İç ve dış siyasette tüm pazarlıklar "Aman da Kürtler söz sahibi olmasın, statü sahibi olmasın, bir hakları hukukları olmasın." diye yürütülüyor. Karanlık güçlerle bunun üzerinden ittifaklar kuruluyor. Dünyada da ülkemizde de acil olan tek bir şey var, o da barıştır. Özgürlüklerin teminatı barış siyasetidir, demokrasinin teminatı barış siyasetidir. HDP barış siyasetini, diyalog siyasetini yürütmeye de devam edecektir.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)