GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:95
Tarih:26.05.2022

AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; epey zaman oldu, ben size epeydir Zambiya'dan bahsetmedim. En son Zambiya'dan bahsettiğimde 13 Nisandı. Hepiniz hatırlarsınız, bir ucube anlaşma yani Fatih Sultan Mehmet usulü karadan yürütülecek gemilerle Zambiya'yla yapılacak bir deniz iş birliği meselesi vardı. Sarsıntı yarattı, sarsıntı yarattı ve Dışişleri Bakanlığı ile Millî Savunma Bakanlığı ne yapacağını şaşırdı, iki hafta sessiz kaldı, iki hafta, tıs yok. Sonunda havadan sudan bir açıklama yaptılar ama gemilerin nasıl karadan yürütüldüğü konusuna da bir açıklık getiremediler. Ben şimdi ümidi Cumhurbaşkanına bağladım yani Cumhurbaşkanının şunu diyebileceğini varsayıyorum, "Böyle bir saçma anlaşmayı onaylayarak ben komik duruma düşemem kardeşim." demesini bekliyorum. Aradan kırk gün geçti hâlâ onaylamadı. Benim gördüğüm, orayı da bir derin düşünce almış gibi. Dolayısıyla, ben artık takdiri size bırakıyorum; Sayın Cumhurbaşkanının ne gibi bir tercih yapacağını hep birlikte gözleyeceğiz.

Ama başka örneği var mı diye merak ettim ve üzülerek söyleyeyim bir başka örneği daha var; Çad'la yapılmış aynı nitelikte başka bir anlaşma var ve Çad da aynı Zambiya gibi, denize kıyısı olmayan bir ülke. Yani kesyapıştır, seri... Onu da Hulusi Akar imzalamış. Neler diyor Hulusi Akar, onu da söyleyeyim. Bu daha Komisyona gelmedi, gelecek ama ben ön alıyorum, şimdiden bunları anlatıyorum ki geçen sefer açıklama için on beş gün bekleyen Millî Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı hem açıklamayı hazırlamak için vakit bulsun hem de talep etmiş olduğumuz istifa dilekçesini kale almakta şimdiden bir çaba içinde bulunsun.

Otuz dokuz ay geçti o anlaşmanın yapılmasından bu tarafa, 27 Şubat 2019 tarihinde imzalandı anlaşma. Hulusi Akar imzaladı demiştim. Çad'daki limanlardan söz ediyor, deniz araç ve gereçlerinden söz ediyor, liman ziyaretlerinden söz ediyor, geçiş tatbikatlarından bahsediyor. Nedir geçit tatbikatı, biliyor musunuz? Aynı sularda bulunan iki farklı ülkeye ait gemilerin yan yana gelip yaptıkları bir tatbikattır. Bunu Hulusi Akar imzalıyor ve Çad da herhâlde çölün ortasında bunu yapmaya çalışıyor.

Bitmedi. Türkçe metinde deniz korsanlığından bahsediliyor. Deniz korsanlığı... Deniz nerede? Yok. Ama farklı bir durum var; bunun Fransızcasında yani Çadlıların imzaladığı metinde "deniz" kelimesi yok "korsanlık" var. Yani şöyle olmuş: Bizimkiler inadına "'Deniz' olacak, 'deniz' olacak." demişler, Çadlılar demişler ki: "Ya, bizde deniz yok." Çadlılar bunun üzerine demişler ki: "Ya, madem öyle istiyorsunuz, siz kendi Türkçenizde "deniz korsanlığı" yazın, biz yazamayız. Bizde ancak korsanlık olur, korsanlık, hava korsanlığı da olur, başka şeyin korsanlığı da olur." Şimdi, bu ne zaman gelecek Komisyona bilmiyorum ama ben şu soruyu soruyorum: Bu metinler imzalanmadan evvel kontrol eden bir insan evladı yok mudur? Utanılacak bir durum!

Buradan daha farklı bir konuya geçeyim, tabii, yine dış politika konusunda. İktidarın dış politikasının son zamanlarda çok kıvrak bir nitelik kazandığını gözlüyoruz. Yani oryantal motifler var içinde, bugün söyledikleri ertesi gün tutmuyor. Ve değişik bir kapalı çarşı veya salı pazarı usulü bir alışveriş devam ediyor. Bu alışverişin birkaç örneğini vereceğim size. Biliyorsunuz, Suudi Arabistan'la bir alışverişe girdik ve Cemal Kaşıkçı dosyasını sattık; bitmedi, Hamas'ı sattık İsrail'e; bitmedi, havaalanını sattık, yani sattık derken satmak üzereyiz büyük ihtimalle, havaalanını Birleşik Arap Emirlikleri'ne satmaya yöneldiğimizi anlıyorum. Ve bu arada soruyorum, hatırlıyorsunuz bir tarihte Kâbil Havaalanı'nı Katar'la işletecektik o da gitti, orayı da Birleşik Arap Emirlikleri aldı. Müslüman Kardeşleri de Mısır'a sattık. Yani buradan şöyle bir dış politika çıkıyor: "Ne vereyim ağabeyime?" veya daha da açık konuşmam gerekirse "Ne istediniz de vermedik?" Bu "Ne istediniz de vermedik?" cümlesini siz zamanında FETÖ... Öncesinde yani FETÖ'nün FETÖ olmadığı bir tarihte Sayın Cumhurbaşkanı Trabzon'da yaptığı bir konuşmada bunu dillendirmişti. Şimdi aynı şeyi Mısır'a "Ne istediniz de vermedik?" Birleşik Arap Emirlikleri'ne "Ne istediniz de vermedik?" "Ne istediniz de vermedik?" Sıra yakında bu başka bir müzakere noktasına gelmiş olan İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelik perspektifi çerçevesinde büyük ihtimalle gündeme gelecektir. Niye bunu söylüyorum?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanı cuma namazından çıktığında "Buraya gelmelerine hiç gerek yok, hiç boşuna zahmet etmesinler." dedi. Güzel, alkışlanacak bir ifade; PKK'ya destek veriyorsan buraya gelme kardeşim. Adamlar dün Ankara'daydı. Niye kadrolar, memurlar Cumhurbaşkanını söylediğini dinlemiyorlar? Cumhurbaşkanı talimat verdi "Gelmesinler." diye, niye geldiler? Daha da üstüne gideyim, dünkü heyetin başkanlığını kim yapıyordu? İbrahim Kalın. İbrahim Kalın kim? Sözcü. Yanında Dışişleri Bakanlığı Bakan Yardımcısı oturuyor. Ben Çavuşoğlu'na buradan bir çağrıda bulunuyorum: Memurlarınızı bu kadar aşağılamaktan vazgeçin. Ama bunu da ilave edeyim, bütün arkadaşlarımız gibi ben de tekrarlayayım: Sona az kaldı, sayılı günler çabuk geçer.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)