| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 20.02.2013 |
AYKAN ERDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi ve bizleri televizyon ve bilgisayar ekranları başında seyreden yüce halkımızı saygıyla selamlıyorum. Barış ve Demokrasi Partisinin nefret suçlarıyla ilgili olarak verdiği araştırma önergesi lehinde söz aldım.
Değerli milletvekilleri, sizlerin de takip edebildiği gibi, bu önerge, nefret suçlarıyla ilgili olarak verilmiş ilk önerge değil. Ülkemizin kanayan bir yarasından bahsediyoruz ve bu kanayan yarayla ilgili olarak farklı partilerden farklı milletvekilleri farklı dönemlerde benzeri araştırma önergeleri verdiler. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de 22 Kasım 2012 tarihinde yine nefret suçlarının araştırılmasına ilişkin bir araştırma önergesi vermiştik. Öncelikle bir teşekkürle başlamak istiyorum. 22 Kasım tarihli araştırma önergemizde Mecliste uzun zamandır arzu ettiğimiz bir mutabakat sağlanmıştı. Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Barış ve Demokrasi Partisi mensubu milletvekilleri bu önerge lehinde oy kullanmıştı. Burada, ben, iktidar partisini eleştirmek için bunu söylemiyorum çünkü biz o günden sonra da iktidar partisi mensuplarıyla da çeşitli, bire bir diyaloglarda bulunduk ve biz biliyoruz ki onlar da aslında nefret suçlarıyla etkili bir mücadele edilmesine taraftardır fakat o dönemde henüz partinin yetkili kurullarından -diyelim- bir onay gelmediği için lehte oy kullanamamışlardı. Biz yine çağrımızı yineliyoruz: "Gelin, Türkiye'nin bu kanayan yarasını Dört partinin oylarıyla, dört partinin mutabakatıyla, oy birliğiyle, iş birliğiyle çıkaralım." diyoruz. Dolayısıyla, hem bir teşekkürümüz var hem de henüz bize katılmayan Meclisteki 4'üncü parti grubuna bir davetimiz var, gelin, bunu el birliğiyle gerçekleştirelim.
Yine, bu konuyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir girişimimiz, 3 Aralık 2012 tarihinde benim verdiğim bir yasa teklifiydi. Nefret suçlarına ilişkin ağırlaştırıcı hükümler getiren bir yasa teklifimiz olmuştu. Bu teklif şüphesiz ki bir şahsın ya da bir siyasi partinin teklifine indirgenemez. Bu teklif Türkiye'de ortaya çıkmış bulunan ortak aklın, toplumsal mutabakatın, uzlaşmanın yansımasıydı. Niye böyle olduğunu iddia ediyorum? Çünkü Türkiye'de yetmiş sivil toplum kuruluşunu bir araya getiren bir platform var, Nefret Suçları Yasa Kampanyası Platformu. Bu platforma Sosyal Değişim Derneği başkanlık ediyor, eş güdümü sağlıyor. Ve bu platforma baktığımızda Türkiye'nin bütün farklılıklarını, siyasi, felsefi ve diğer tüm alanlardaki farklılıklarını yansıtan bir platform görüyoruz. Demek ki istenirse, doğru bir dil tutturulursa, doğru bir yaklaşım gerçekleştirilirse yetmiş sivil toplum kuruluşumuz toplumumuzun farklı kesimleri, geniş kesimleri bir araya gelebiliyor.
İşte, biz de bu ortak aklın, bu mutabakatın yansıması olan yasa taslağını -Meclis duyarsız kaldığı için o dönemde- Meclis gündemine taşıma amacıyla bir teklif olarak, gerekçesine dokunmadan, içeriğine dokunmadan bir yasa teklifi olarak sunduk. Umudumuz odur ki gerek iktidar partisi gerek komisyon gerek yüce Meclis bu ortak akla, bu mutabakata kayıtsız kalmaz. diyoruz.
Yine, toplumsal ortak aklın bir diğer yansıması geçtiğimiz hafta sonu 16 Şubat 2013 Cumartesi günü İstanbul'da görünür kılındı. Bir Nefret Suçları Konferansı gerçekleştirildi. Bu, Nefret Suçları Konferansı'nda çok geniş bir katılım vardı yine toplumun çok geniş kesimlerini yansıtan. İstanbul Milletvekilimiz Sayın Melda Onur ile ben de Meclisi temsilen oradaydım. Gönül isterdi ki daha fazla milletvekilimiz olsun. Ama şuna inanıyoruz: Önümüzdeki süreçte dört partimizden milletvekilleri bu tür etkinliklerde yer alacak ve inanıyoruz ki Türkiye'de oluşacak bir toplumsal mutabakatla biz bu yasa teklifini -belki de yasa tasarısını- günü geldiğinde bu Meclisten geçireceğiz ve Türkiye bir ayıptan kurtulacak.
Değerli milletvekilleri, gelin Nefret Suçları Yasa Kampanyası Platformuna bir kulak verelim. Günümüz artık hükmetme, yönetme dönemi değil, çağı değil. Günümüz artık yönetişim çağı, yani sivil toplumla birlikte toplumun sorunlarına ortak çözümler bulma çağı.
Ne diyor platform? Diyor ki: Öncelikle biz Türkiye için ayrı bir nefret suçları yasası istiyoruz diyor. Fakat nefret suçlarını da nefret söylemiyle lütfen karıştırmayalım diyor.
Bakın, bu önemli bir konu. Neden bu ilerici platform şu aşamada yalnızca bir nefret suçları yasası istiyor, bir nefret söylemi yasası istemiyor? Nedeni şudur: Çünkü Türkiye'de, sizler de biliyorsunuz, ifade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün önünde önemli engeller bulunmaktadır ve nefret söyleminden de hayli muzdarip olan çok farklı kesimler diyorlar ki: Biz mağdur olmamıza rağmen Türkiye'nin bugünkü koşullarında, demokrasinin bu zor döneminde bir nefret söylemi yasası talep etmiyoruz. İlk aşamada, öncelikle, özellikle cana kasteden, mala kasteden, şiddet içeren suçlara ilişkin bir düzenleme istiyoruz. Ben de diyorum ki: Gelin, sivil toplumun bu sesine kulak verelim, nefret suçları yasasıyla yola çıkalım.
Bu demek değildir ki nefret söylemi önemsizdir. Nefret söyleminin ne derece önemli olduğuna biz, gerek Türkiye'nin 81 ilinde yaşadığımız olumsuz olaylarda gerekse yüce Meclisin çatısı altında zaman zaman yaşadığımız olumsuz olaylarda tanık oluyoruz. Dolayısıyla, nefret söylemi de şüphesiz üzerinde durmamız gereken ama belki de ilk aşamada yasal düzenlemeye gitmemizi gerektirmeyen bir mesele.
Son olarak bir ayrıma da gitmek istiyorum çünkü Türkiye'de çoğu zaman nefret suçları yasası bir İslamofobi yasası olarak algılanıyor yani salt İslamofobiye indirgenebilecek, İslamofobi yasasına indirgenebilecek bir yasa olarak algılanıyor. Şüphesiz ki İslamofobi de antisemitizm gibi nefret suçlarına kaynaklık eden süreçlerden, olumsuzluklardan biri, fakat bütüncül bir nefret suçları yasası, salt İslamofobiye indirgenemeyecek bir yasa, kapsayıcı bir yasa ve kapsayıcı bir yasa derken de gelin platforma bir kere daha kulak verelim, bakın ne istiyorlar: Irk, milliyet, etnisite, renk, engellilik, bedensel ve zihinsel engellilik, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği dâhil belki de sağlık durumu dâhil, göçmenlik durumu dâhil tüm saiklerle işlenen nefret suçlarını kapsayıcı, bütüncül bir yasa istiyorlar. Bu konuda da ben, yüce Meclisin ve değerli milletvekillerimizin bir ortak mutabakata varacağını umut ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki tavrı çok net, bunun da altını çizmek isterim. "Politika Notları" serisi kapsamında yayınlanan bir politika notumuz var: "Nefrete karşı bir arada yaşamı savunmak." diyoruz "Eşit yurttaş, özgür insan, kardeşçe yaşam." diyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin görüşü çok açık ve bu çerçevede politika yürütmeye devam ediyoruz. Yine Cumhuriyet Halk Partisi, ayrımcılık ve nefret suçlarıyla mücadeleyi 2011 seçim bildirgesine almış ve bu kapsamda da çok ayrıntılı, somut önerileri toplumla paylaşmış, bu yükümlülük altına girmiş bir parti. Bu anlamda da, nefret suçları söz konusu olduğunda, bu Meclis çatısı altında her türlü iş birliğine, her türlü yapıcı iş birliğine açık olduğumuzu belirtmek isterim.
Sözlerime son vermeden önce, burada bir özür borçluyuz, bunu dile getirmek istiyorum. Kime borçluyuz? Cumhuriyet Halk Partili Sinop Belediye Başkanı Sayın Baki Ergül'e bir özür borçluyuz çünkü kendisi ne yazık ki Sinop'taki olaylar nedeniyle itibarsızlaştırıcı, suçlayıcı ve hedef gösterici ithamlara maruz kaldı hem de eşinin ağır bir hastalığı nedeniyle Sinop dışında bulunduğu bir günde maruz kaldı. Evet, bugün bir özür geldi çünkü bu iddialar, bu ithamlar herhangi bir somut gerçekliğe dayanmıyordu ve bu iddiaların sahibi sözünü geri aldı ve özür diledi ama ben inanıyorum ki bu itibarsızlaştırma, bu ithamlar, bu hedef gösterme bir özürle geçiştirilemeyecek kadar büyük. Biz burada en azından kendisine yüce Meclis adına bir özür gönderiyoruz. Biz kendisinin ne kadar barışsever, dostluk sever, kardeşlik sever, eşit yurttaşlığı savunan bir belediye başkanı olduğunu biliyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.