| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 20.02.2013 |
HİLMİ BİLGİN (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından yargı erkinin Anayasa'mız ve Avrupa Birliği İnsan Hakları Sözleşmesi'nde belirtilen standartlarda hizmet vermesinin sağlanması ile yaşadığı sorunların belirlenerek çözüm yollarının ortaya konulması amacıyla Anayasa'nın 98 ve İç Tüzük'ün ilgili maddeleri gereğince Meclis araştırması önergesinin gündeme alınması talebiyle vermiş oldukları grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri döneminde yargının hızlanması, yargının bir bütün olarak sorunlarının çözüme kavuşturulması, yargı çalışanlarının bir bütün olarak çalışma standartlarının artırılması ve temel hak ve özgürlüklerin serbestçe kullanılması, devlet için çalışan insan değil insana hizmet eden devlet anlayışını hâkim kılmak için birçok alanda yasal düzenlemeler yapılmıştır.
Yargının hızlanması noktasında, yargılamaların yapıldığı adliye binaları bodrum katlardan kurtarılmış, nezih bir hâlde, teknolojik imkânlarla donatılarak hizmete açılmıştır. Yine bu mekânlarda yargı teknolojiyle tanışmış ve çalışmaya başlamıştır.
Bu yapılanlar sadece yerel mahkemelerle sınırlı tutulmamış, yüksek mahkemeler de çağın gerektirdiği ve kendisine yakışan mekânlara taşınmıştır. Yargıtayın ve Danıştayın daire sayıları ve üye sayıları artırılmış, temyizdeki dosyaların bekleme süresi kısaltılmıştır. Anayasa Mahkemesinin oluşumu daha demokratik hâle getirilmiş, bireysel başvuruların yolu açılmıştır.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yeniden yapılandırılarak yapısı daha demokratik hâle getirilmiş, kürsü hâkim ve savcılarına seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri, maalesef, ülkemizin dünyada en çok gazetecinin tutuklu, hükümlü olduğu ülke olarak tanınmaya başladığı iddialarını uzun süredir dillendirmektedirler. Bu konu hakkında Hükûmet yetkililerimiz defalarca açıklama yapmışlar ancak Cumhuriyet Halk Partisi bu gerçeği görmemekte ısrarcı olmaya devam etmektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi "gazeteci" adı altında farklı suçlardan mahkûm olan kişiler üzerinden, gerçeğe aykırı şekilde Türkiye'yi dünyaya şikâyet etmeye devam etmektedir. Oysa gerçek tamamen farklıdır. Bu konudaki gerçek durum şudur: Sayın Adalet Bakanımızın, biraz önce konuşan Sayın Sözcü Umut Oran'a vermiş olduğu yazılı cevapta: "Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi tarafından Aralık 2012 Raporu'nda 49 kişilik bir liste yayımlanmıştır. Bakanlığın kayıtlarının incelenmesinde, raporda ismi geçen 49 kişiden 6'sının tahliye olduğu, ceza infaz kurumlarında bulunan 7'si hükümlü, 36'sı tutuklu 43 kişiden 7'si hakkında öldürme, silahla yaralama, yağma, patlayıcı madde kullanmak, resmî evrakta sahtecilik, terör örgütüne üye olmak; örgüt adına haber, yayın ve propaganda yapmak suçlarından mahkûmiyet kararı verildiği; 2'si hakkında bombalama, yaralama, mala zarar verme, kundaklama; 2'si hakkında ülkede kaos ortamı oluşturmak ve darbeye teşebbüs; 22'si hakkında terör örgütünün üst düzey toplantılarına katılma, örgüt propagandası ve yayın yapma; 10'u hakkında örgüt propagandası, örgüt haberi ve örgüt adına yayın yapma suçlarından soruşturma ve kovuşturma yürütüldüğü, bu kişilerin gazetecilik faaliyetiyle ilgisi olmayan suçlardan dolayı ceza infaz kurumlarında hükümlü ve tutuklu bulundukları anlaşılmıştır." Biz hiçbir zaman, gerek Hükûmet yetkililerimiz, gerekse bizler, haklarında kamu davası açılan kimselerin terörist olduğunu veya mahkûm olduğunu söylemedik ama şu bir gerçek ki, kamu davası açılan kişiler bağımsız yargı tarafından yargılanmaktadır. Bizim temennimiz de bu yargılamalar neticesinde suçsuz olduklarının ortaya çıkması ve kendilerinin aklanmasıdır.
Ancak şu husus da dikkat çekmek gerekmektedir: İfade özgürlüğünün sınırını oluşturan doğrudan şiddete bulaşmış kişileri bile gazetecilik kimliğiyle savunma refleksini suç işlemekte imtiyazlı bir sınıf arayışı olarak görmek olarak görüyoruz. Bu durum, maalesef malum çevrelerce geçmişte farklı kesimler için dillendirilmiş, bugün ise gazeteciler için dillendirilmektedir. Dünyada basın ve ifade özgürlüğü ile doğrudan ilgisi bulunmayan şiddet eylemlerine müsamaha gösterecek bir hukuk devleti modeli bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de uzun tutukluluk süreleri ve yargılama sürelerinin makul süreye getirilmesi konusunda 2002 yılından itibaren birçok düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeler neticesinde tutukluluk süreleri, tutuklu sayıları ve yargılama süreleri 2002 yılı verilerine göre iyileştirilmiştir.
TUFAN KÖSE (Çorum) - Doğruyu söylemiyorsunuz.
HİLMİ BİLGİN (Devamla) - Bu kapsamda AK PARTİ hükûmetleri döneminde yargının işleyişindeki sürat ve etkinliği artırmak amacıyla, geride kalan zaman zarfında hükûmetlerimiz, yasal ve yapısal sorunların çözümü için birçok adım atmış, önemli sonuçlara da ulaşılmıştır. Suçluluğun sabit olmadığı ve masumiyetin aksine bir hükmün henüz ortaya çıkmadığı muhakeme sürecindeki tutukluluğun son çare olması eleştirilere konu olan bazı sorunlu uygulamaların çözümü ve bu şekilde kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının daha güçlü bir teminata kavuşturulması için yapılan temel düzenleme ise kamuoyunda "üçüncü Yargı Paketi" olarak bilinen yasayla hayata geçirilmiştir.
Yine, ayrıca, Genel Kurulun 24 Ocak 2013 tarihli oturumunda kabul edilen 6411 sayılı Kanun'
Uygulayıcıların tutuklama konusunda daha özenli olmaları amacıyla, tutuklama kararlarının somut olgularla gerekçelendirilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Böylece, her bir somut olayla ilgili mahkemeler karar verirken, verdikleri kararları ayrıntılı bir şekilde gerekçelendirmek zorunda kalacaklardır.
Yine, adli kontrol uygulamasının kapsamı genişletilmiş, 5271 sayılı CMK 109'uncu maddede yapılan değişiklikle tutuklamaya alternatif bir yol getirilerek, gerekli görülmesi hâlinde şüphelinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilmesi imkânı sağlanmıştır.
Yine, en son düzenlemeyle ağır hasta hükümlü ve tutukluların ceza ertelemesi ve tahliyelerinin yolu açılmıştır.
Bu yapılanlardan sonra ceza infaz kurumlarındaki tutukluluk oranlarıyla ilgili bilgi vermek gerekirse, 31 Aralık 2012 tarihi itibarıyla 373 ceza infaz kurumunda 104.313 hükümlü, oran olarak yüzde 76,7; 31.707 tutuklu, oran olarak yüzde 23,3 oranındadır.
Bu rakamlar 2001 yılında son on iki yılın en üst seviyesine çıkarak yüzde 50,4 iken, yapılan düzenlemelerle birlikte, yargı paketleriyle ve yasal düzenlemelerle birlikte, 31 Aralık 2012 tarihi itibarıyla tutuklu sayısı yüzde 23,3 düzeyine inmiştir.
Türkiye'de yıllık ortalama 3 milyon ceza davası işlem görmekte olup, bu veriye göre tüm ceza davalarındaki tutukluluk oranı yüzde 1,05 düzeyindedir.
Tutuklu kalınan sürelerle ilgili olarak, sıfır-bir yıl arasında 23.718 tutuklu, oran olarak yüzde 74,80; iki-üç yıl arası 1.665, yüzde 5,25; altı-yedi yıl arası yüzde 0,10; dokuz ve on yıl arası yüzde 0,01 oranındadır. 31.707 tutuklu içinde sıfır-bir yıl yüzde 74,80; bir-üç yıl yüzde 21,48; üç yıl ve üzeri yüzde 3,71. Dolayısıyla, bir-üç yıl arasında tutuklu kalanların oranı tüm tutukluların yüzde 96,28'ini oluşturmaktadır. Sorun teşkil edebilecek üç yılın üzerindeki tutukluların sayısı, 31.707 tutuklu içinde 1.177 kişidir. Uzun tutukluluk olarak değerlendirilebilecek ve kamuoyunun yakından takip ettiği bir kısım davalarda ise yedi yıl ve üstü süre tutuklu olanların sayısı 16'dır.
Dokuz-on yıl arası tutuklu bulunan 3 kişiden 1'i anayasal düzeni ortadan kaldırmak, 2'si çıkar amaçlı suç örgütü kurma ve yönetme, adam öldürme; sekiz-dokuz yıl arası tutuklu bulunan 4 mahkûmdan 2'si anayasal düzeni ortadan kaldırmak, 2'si de çıkar amaçlı suç örgütü kurma, yönetme ve adam öldürme; yedi-sekiz yıl arası tutuklu bulunan 9 kişiden 8'i çıkar amaçlı suç örgütü kurma, yönetme, silah ticareti, adam öldürme, uyuşturucu madde ticareti yapma, 1'i anayasal düzeni değiştirme suçundan yargılanmaktadır.
Bu isimlere ilişkin tutukluluğun bu denli uzun olmasının iki farklı nedeni vardır: Farklı suçlardan yargılanıyor olmaları ve dosya kapsamının genişliğidir. Ayrıca, bu kişilerin bir kısmının da Yargıtaydaki temyiz incelemeleri sonrasında verilen bozma kararları gereğince yargılamaları devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri "Cezaevi Çalışmaları Merkezi" adı altında, İngiltere'de Essex Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren bir merkez vardır. Bu merkez 1997 yılında kurulmuştur. Merkez, uluslararası anlamda cezaevi verilerini derleyen, buna ilişkin raporlar yayınlayan, akademik araştırmalar yapan ve faaliyet gösteren bir kuruluştur. Bu kuruluşun verileri İnternet sitesinde herkese açıktır. Bu veriler incelendiği zaman, AB ülkelerindeki ortalama tutukluluk oranı yüzde 25,2 iken Türkiye'de 23,3'tür. Biz bu değerlendirmeyi yaparken var olan verileri olumlu yönde görmek açısından değil, tartışmalı bir alana ışık tutmak ve tartışmayı doğru veriler üzerinden sürdürmek istiyoruz.
Ben bu manada, biraz önce sayın hatibin söylediği görüşlere katılmadığımızı beyan ediyor, Meclisin normal gündeminde çalışması temennisiyle, CHP grup önerisi aleyhinde olduğumu belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.