GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:98
Tarih:02.06.2022

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 335 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 11'inci maddesi üzerine söz aldım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi Bitlis dere yatağında bulunan iş yerleri Cumhurbaşkanlığı kararıyla riskli yapı ilan edilerek yıktırıldı. Dükkânları yıkılan vakıf kiracıları ve emekçiler İŞKUR üzerinden İl Özel İdaresinde işe alındı, altı ay geçtikten sonra tamamı işten çıkarıldı, önce dükkânları sonra işleri ellerinden alındı. Hani mağduriyet yoktu? Hani herkesin hakkı teslim edilmişti? Çoğu kiracı, o dükkânlarda yıllarca çalıştı, emek verdi, para verdi ve sonunda, gelinen noktada ellerinde hiçbir şey kalmadı. Bu mağduriyeti yaşayan hemşehrilerime şunu belirtmek isterim: Bu yapılan haksızlıkları unutmadık, unutturmayacağız. Ahlat sarayı ve ilave bakan konutu için ayırdığınız parayı üretime yönelik yatırımlara harcasaydınız birçok insana istihdam ve ekonomiye de katkı sağlardınız.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidara gelirken yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklarla mücadele edeceği sözünü verdi. Yirmi yılda yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar olarak tabir edilen 3Y'yi bir ilaveyle 4Y yaptınız, dördüncü de "yalan." Bu süreçte, bırakın mücadeleyi, bunların dördünü de 4 misli artırdınız. Ben bugün burada yasaklar ve yalanlar üzerine konuşmak istiyorum. Yasakla mücadele anlayışınızın sonucunda baskıcı, otoriter ve hukuk tanımaz bir rejim dayatıldı. Yasaklarınızın asıl amacını örtmek için de yalanı bir enstrüman olarak kullanıyorsunuz. Bir yandan "Kürt-Türk kardeştir." deyip diğer yandan "kardeş" dediğinizin kendi diliyle şarkı söylemesini, konser vermesini, tiyatro oyunu sergilemesini, belediyelere tabelalar asmasını, Meclis kürsüsünden halklara seslenmesini dahi yasakladınız. İşte Aynur Doğan'la başlayan Kürtçe yasağı geçtiğimiz gün Tatvan'da yine kendini gösterdi. Tatvan'da 31 Mayısta Tiyatro Mencel tarafından sahnelenmesi beklenen "Hay Lo Dîsa Tevlihev Bû" yani "Eyvah, Gene Ortalık Karıştı" oyunu Tatvan Kaymakamı tarafından sudan bahanelerle yasaklandı. Şimdi, bu yasağa bir de yalan gerekçe bulmak lazım diyen Kaymakamlık, "Kültür merkezinde teknik sorun var." masalını anlatmış. "Teknik sorunu çözelim." diyorlar, Kaymakamlık gerekçe göstermeden oyuna izin vermiyor. Kültür merkezinde teknik sorun yok, memleketi yönetenlerde zihniyet sorunu var. Dün, AKP sözcüsü Sayın Özşavlı da Kaymakamın yalanını bu kürsüden anlattı, güya Kaymakam alternatif göstermiş. Tabiri caizse markette kâğıt peçete isteyene "Ondan kalmadı, yerine zımpara kâğıdı versek olur mu?" gibi bir açıklamaya benziyor. Hani bir söz vardır "Açık kalpli mert düşman, içten pazarlıklı dosttan daha iyidir." diye. Sayın Kaymakam, çık açıkla, de ki: "Ben Kürtçeye tahammül edemiyorum." Çık, de ki: "Ben insanların kendi diliyle, kendi rengiyle var olmalarını kabul etmiyorum." Sanki kültür merkezi Kaymakamın babasının parasıyla yapılmış. Halkın vergileriyle yapılmış bir yerde sen kimin dilini yasaklıyorsun? Kültür merkezi, sabahtan akşama, sizin AKP il ve ilçe yöneticilerinizin ve yandaş bürokratlarınızın propaganda merkezi mi? Bitlis Belediye Başkanı göreve geldiğinde, ilk icraatı belediye binasına asılı Kürtçe "..."(x) yazısını kaldırmak oldu. Bir belediye başkanı kendi dilini siyasi bir dil olarak adlandırırsa, başkaları da yasaklamak için elinden gelen her türlü oyunu sergiler.

Valiler, kaymakamlar, belediye başkanları ve Kürt diline tahammül edemeyenler; sizin gibi niceleri geldi geçti, Kürt dili varlığını sürdürdü ve sürdürecek. Harama bulaşıp helal akreditasyondan bahsetmek hiç yakışmıyor. Gün gelecek, bu aldığınız kararlardan sizler de utanç duyacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)