GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:98
Tarih:02.06.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin geneli üzerinde partim İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet Komisyonunda görüşmeleri tamamlanan kanun teklifi, 2 maddesi yürürlük ve yürütme olmak üzere toplam 5 maddeden oluşmaktadır.

Teklifin 1'inci maddesi Avukatlık Kanunu'nun 16'ncı maddesine eklenen fıkrayla avukat stajyerinin sigortalı olarak herhangi bir işte çalışmasının fiilen avukatlık stajının yapılmasına engel oluşturmayacağını hükme bağlamaktadır. Bilindiği üzere, mevcut uygulamada avukatlık stajı yapılırken sigortalı olma yasağı mevcut idi. Bu madde, ayrıca avukatlık stajının fiilen yapılmasına engel olan işler olarak adli ve idari yargı hâkim ve savcı adayları ile hâkim ve savcı mesleğinden olanları istisna, kapsam dışı bırakmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarındaki kadro veya pozisyonlarda görev yapanların görevleri sırasında avukatlık stajı yapabilmesinin yolu açılmaktadır. Ancak, bu kişilerin aylıksız veya ücretsiz izinli sayılarak bu stajı yapabilecekleri hükme bağlanmaktadır.

Teklifin 2'nci maddesiyle, Avukatlık Kanunu'nun 177'nci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenerek değiştirilmektedir. Buna göre, birden fazla baronun bulunduğu illerde, her baro tarafından adli yardım bürosu oluşturulabilecektir. Yargı mercilerinin talebi üzerine yapılacak görevlendirmeler Türkiye Barolar Birliği tarafından oluşturulan elektronik bilişim sistemi üzerinden o ildeki avukatlar arasında eşitlik gözetilerek yapılacaktır.

Teklifin 3'üncü maddesiyle, Avukatlık Kanunu'nun 180'inci maddesine eklenen fıkrayla, adli yardım bürolarının gelirlerinin nasıl dağıtılacağına ilişkin puanlama sistemi getirilmektedir. Buna göre, her baroya öncelikle 5 temel puan verilecek, verilen temel puana her 50 üye avukat için 1 puan, ayrıca il nüfusu esas alınarak her 5 bin nüfus için 1 puan eklenecektir. Birden fazla baronun bulunduğu illerde her 5 bin nüfus için tespit edilecek toplam puanın yüzde 40'ı o ilde bulunan barolar arasında eşit olarak, kalanı ise o ilde levhaya kayıtlı toplam avukat sayısına bölündükten sonra elde edilen rakamın her baronun üye sayısıyla çarpımı sonucu elde edilecek puana göre dağıtılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de şu anda hukuk programı bulunan üniversite sayısı 86'dır. Hukuk fakültelerinde okuyan öğrenci sayısı 85 bine yaklaşmıştır ve her yıl yaklaşık 20 bin öğrenci hukuk fakültelerinden mezun olmaktadır. Türkiye'de 82 baroya kayıtlı avukat sayısı ise 165 bin civarındadır, 25 binden fazla stajyer avukatımız mevcuttur.

Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından paylaşılan 2021 verilerine göre, Türkiye genelinde hâkim sayısı 2021 yılında 15.326, savcı sayısı ise 7.494'tür. Bu sayılara bakıldığında, Türkiye'de hukukçu açığı olmadığı, hatta hukukçu fazlası olduğu bu fazlanın da her geçen yıl artarak devam ettiği görülmektedir.

Binlerce hukuk fakültesi mezunu, kamuda çalışan hukuk fakültesi mezunları ile 160 bin avukatı ve baroları yakından ilgilendiren, adli yardım gelirlerinin dağıtımını düzenleyen bu kanun teklifine ilişkin etki analizi raporu düzenlenmemiş olması önemli bir eksikliktir. Düzenleyici etki analizi; kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslaklarının bütçeye, mevzuata, sosyal, ekonomik ve ticari hayata, çevreye ve ilgili kesimlere etkilerini göstermek üzere hazırlanan ön değerlendirmeyi ifade etmektedir. Buna ilişkin 3 Nisan 2007 tarihli 2007/6 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile Düzenleyici Etki Analizi Rehberi Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. AK PARTİ döneminde kabul edilmiş olmasına rağmen, düzenleyici etki analizi, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilen kanun tekliflerinde maalesef uygulanmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, yargıda iddia, savunma ve karar olmak üzere 3 sacayağı bulunmaktadır; iddia makamını savcılar, savunma makamını avukatlar, karar makamını ise hâkimler temsil etmektedir. Her mercinin kendi içinde dışarıya ve birbirlerine karşı bağımsız ve tarafsız olmaları, etkilenmemeleri, baskıya maruz kalmamaları, adil yargılanma ve silahların eşitliği olarak tarif edilen ilkenin gereğidir. Hüküm verenin yani hâkimin tarafsız olmadığı, suçlayan yani savcı ile savunma yani avukat arasında eşitliğin kurulamadığı bir yargılama sisteminde adaletin sağlanması kurumsal ve pratik olarak mümkün değildir. Bu nedenle, adil yargılama arayışı ve gelişen adalet sistemi avukatı önemseyen bir bakış açısı geliştirmek zorunda kalmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında savunma ve avukat çok önemli bir yer tutar. Silahların eşitliği ilkesi gereğince, savunmayı temsil eden avukat, savcı makamıyla mümkün olduğunca eşitlenmiştir. Bir devletin demokratik bir hukuk devleti niteliği taşımasının en önemli araçlarından biri hiç kuşkusuz yargı işlevinin bağımsız, korkusuz ve tarafsız mahkemeler eliyle yürütülmesidir. Diğer önemli bir boyutu ise yargının diğer bileşeni olan savunmanın hukuk bilgisi yüksek avukatlar eliyle yürütülmesinin sağlanmasıdır. Ancak bizdeki yargı sistemine göre, bizdeki yargı sisteminin özü avukatı yargılamada usulen bulunan kişi gibi görmekte olup "Avukat yargılamada bulunmasa da olur." mantığına dayalıdır, hatta bazı hâkim ve savcılar avukatın varlığından da rahatsız olduklarını vücut dilleriyle dile getirmektedir. Gerçekten, savunma oldukça güçsüz, silahların eşitliği ilkesine baktığımızda da herhangi bir eşitlik söz konusu değildir. Her geçen gün artan avukat sayısı, azalan iş sayısı ve verilen desteklerin azlığı nedeniyle avukatlar iş bulma ve geçim sıkıntısı yaşamaktadır. Bunun yanı sıra, avukata yargılama sistemi içerisinde verilen önem avukatlık mesleğinin saygınlığına zarar vermekte; şiddete maruz kalma, yaralanma, hatta ölüm oranları her geçen gün giderek artmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde yargının 3 sacayağı olan savcı, hâkim ve avukat arasındaki silahların eşitsizliği en başta staj döneminde başlamaktadır. Avukatlık stajı ilk altı ay mahkemelerde ve adalet dairelerinde, ikinci altı ay ise avukat yanında olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Bir yıl süren staj boyunca stajyer avukata karşılıksız herhangi bir burs veya ücret sağlanmaz, herhangi bir işte çalışması, sigortalı gözükmesi yasaktır. Avukatlık stajı süresince stajyer, Türkiye Barolar Birliğinin sağladığı staj kredisinden faydalanabilir. Avukat stajyerleri, iş sözleşmesi yapmadan sigortasız, stajın başında bürolarda çalışmaya başlayıp çok yoğun, insanüstü saatlerde çalışmalarına ve kendilerinden verim beklenmesine rağmen, öğrenci harçlığı niteliğinde ücretler almaktadır. Stajyer avukatların en büyük sorunu, ücretsiz olarak çalışıyor olmalarıdır. Birçok stajyer avukat hiç maaş almadan yanlarında staj yaptıkları avukatların işlerini yapmaktadır, kalanların çoğu ise yaşamlarını idame ettirebilecek kadar bir ücret alamamaktadır. Ayrıca, bu süre zarfında stajyer avukatlara 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu anlamında sigorta da yapılmamaktadır. Kısaca "Stajyer avukat ücret alamaz, sigortalı ve güvenceli bir işte çalışamaz, bu anlama gelecek herhangi bir hak talebinde bulunması da mümkün değildir." Yol ve yemek giderlerinin karşılanması konusunda bir düzenleme olmadığı için bazı stajyerler kendi cebinden bunları karşılamak zorundadır.

Birçok stajyer avukat, gece geç saatlere kadar çalışmaya zorlandıklarını, bazı hukuk bürolarında ise cumartesi dahi tüm gün çalıştıklarını beyan etmişlerdir. Ücret sorunundan bağımsız olarak, stajyer avukatlar fazla çalışma konusunda da hak ettikleri değerlere kavuşabilmiş değillerdir. Bu durum âdeta stajyer avukatlar açısından bir angarya oluşturmaktadır. Buna karşılık, hâkim ve savcı stajyerlerinin staj yaptıkları süre zarfında maaş ve sosyal hakları verilmektedir. Stajyer avukatlara aynı hakların tanınmaması, yargının 3 sacayağından biri olan avukatlara bu duruma uygun koşullar sağlanmadığının, silahların eşitsizliğinin en açık göstergesidir.

Ancak, bununla birlikte, bu kanun teklifiyle, şimdi özelde çalışan hukuk fakültesi mezunları ile kamuda çalışan hukuk fakültesi mezunları arasında bir eşitsizlik söz konusudur. Şöyle ki: Özelde çalışan hukuk mezunu insanlar, kişiler staj yaparken ücretli bir işte çalışma imkânına kavuştukları hâlde, sigortalı bir işte çalışma imkânına kavuştukları hâlde, kamuda çalışan avukatlara böyle bir hakkın tanınması her şeyden önce Anayasa'daki eşitlik ilkesine aykırıdır. Buradaki bir çelişki de ücretsiz izinli sayılan veya staj döneminde izinli sayılan kamudaki hukuk fakültesi mezunu bir genç kendi imkânlarıyla bir sigortalı işte çalışırsa -ki böyle bir imkân tanınmış- o zaman bu sorun nasıl aşılacak; bunu da Komisyonun takdirlerine sunuyorum.

İYİ Parti olarak avukat stajyerlerinin sigorta yasağının kaldırılmasını olumlu karşılamaktayız. Öncelikle avukat stajyerlerine hâkim ve savcı adayları gibi, stajları süresince bağlanmak üzere devlet tarafından kaynak ayrılması ve belirli bir statüye bağlanmaları gerektiğini düşünmekteyiz. Türkiye Barolar Birliği verilerine göre, yılda 15 bin avukat staj yapmaktadır. Bu stajyerlere asgari ücret tutarında bir ücretin aktarılması 382 milyon TL'ye mal oluyor ki bunun Türkiye devleti için kolaylıkla verilebilecek, tahsis edilebilecek bir kaynak olduğu ortadadır.

Bununla birlikte, kanun teklifinin 1'inci maddesiyle kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonlarında görev yapanların görevleri sırasında avukatlık stajı yaparken aylıksız ve ücretsiz izinli sayılmalarının hem Anayasa'nın eşitlik ilkesine hem de silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğunu düşünüyoruz. Şöyle bir empati yapalım: Kamuda çalışırken emek vermiş, sosyal hayatından, aile hayatından vazgeçmiş, dört beş sene okuyarak hukuk fakültesini bitirmiş ve hayaline kavuşmuş insanların bir sene ücretten, aylıktan mahrum kalması, ekonomik hayatlarını, aile hayatlarını, sosyal hayatlarını sekteye uğratacağı düşüncesindeyiz. Bundan dolayı da en azından, kamuda çalışan hukuk fakültesi mezunu avukat adaylarının kamuda bulundukları alanda, hukuk birimlerinde stajını yaparak ücretlerinden mahrum olmaması kendilerine sağlanacak en güzel bir avantajdır diye düşünüyoruz.

Adli yardım hem Anayasa'mızın hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bağlamında mahkemenin vermiş olduğu kararlar çerçevesinde, adalete erişim ve hak arama özgürlüğünün, adil yargılama hakkının olmazsa olmazı, en önemli unsurlarından biridir. Tabii, adli yardım Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesinde karşılığını bulan ve yine, Anayasa'mızın 36'ncı maddesinde karşılığını bulan adil yargılanma hakkının doğrudan bir uzantısıdır. Adil yargılanma hakkı çerçevesinde, fiilen savunma hakkının, hak arama özgürlüğünün ete kemiğe bürünebilmesi için, hayata geçebilmesi için, vatandaşlarımızın savunma hakkından yararlanabilmeleri için adli yardım büroları önemli bir görevi yerine getirmektedir. Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler iddia ve savunmalarında, geçici hukuki koruma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan faydalanabilirler. Baroların verdiği adli yardım kararı yalnızca ücretsiz olarak avukatlık hizmetlerinden faydalanma imkânı sağlar, yargılama giderinden muafiyet sağlamaz. Mahkemenin verdiği adli yardım kararı; ilgiliye yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden geçici olarak muafiyet, yargılama ve takip giderleri için teminat göstermekten muafiyet, dava ve icra takibi sırasında yapılması gereken tüm giderlerin devlet tarafından avans olarak ödenmesini, davanın avukatla takibi gerekiyorsa ücreti sonradan ödenmek üzere bir avukat temini imkânı sağlar.

Türkiye'de baroların yapısını değiştiren ve çoklu baro sistemini getirmeyi öngören Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, 2020 yılı Temmuz ayında kabul edilerek kanunlaşmıştı. Böylece, pek çok sorunla uğraşan avukatlar bir de siyasi nedenlerle bölünme ve ayrışma tehlikesiyle karşı karşıya gelmişlerdi. Çoklu baro düzenlemesi olarak bilinen 11 Temmuz 2020 tarih ve 7249 sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un Adalet Komisyonu görüşmeleri akabinde verdiğimiz muhalefet şerhinde şu ifadelere yer vermiştik: "Çoklu baro sistemi, kamusal faaliyetler olan ve uygulamada baroların yetki alanında olan CMK, adli yardım ve disiplin işlemleri gibi kurumların işlevsizleşmesine neden olur. Bu durum da yargı erkinin gerektiği gibi işlememesine, adil yargılanma hakkının zarar görmesine ve adli faaliyetlerin daha fazla politize olmasına neden olacaktır. Avukatların cübbelerinde cep ya da düğme bulunmaz, böylece avukat, savunma faaliyetini menfaatlerine göre şekillendirmez ya da başka makamlar karşısında önünü iliklemez ancak bu hâliyle teklif, savunma faaliyetine ve barolara şaibe düşürebilecektir."

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 2'nci maddesiyle, her bir baro için adli yardım bürosu kurulmasının yolu açılıyor. İYİ Parti olarak, ikinci bir adli yardım bürosunun kurulmasına ihtiyaç olmadığını, çoklu adli yardım bürolarının ileride daha büyük sorunları beraberinde getireceğini düşünmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, teklifin 3'üncü maddesine göre, adli yardım gelirleri birden fazla baronun bulunduğu illerde, her 5 bin nüfus için tespit edilecek toplam puanın yüzde 40'ı o ilde bulunan barolar arasında eşit olarak, kalanı ise o ilde levhaya kayıtlı toplam avukat sayısına bölündükten sonra elde edilecektir. Buradaki amaç şu: Dediğim gibi, çoklu baro sistemine geçildikten sonra, siyasi irade, barolardan veya çoklu barolardan umduğunu, beklediğini bulamadı; bildiğim kadarıyla, sadece İstanbul ve Ankara'da 2'nci barolar kuruldu. "Eğer adli yardımdan buralara daha fazla bir ödenek ayrılırsa ekonomik sıkıntılar içerisinde olan özellikle genç avukatların geçim ve maddi imkânlar kaygısıyla acaba bulunduğu barodan ayrılarak 2'nci baroya gelip çok daha fazla adli yardımdan faydalanabilir ve böylece siyasi irade Barolar Birliğini parçalar mı?" düşüncesiyle yapılan bu hareket avukatları birbirine düşüremeyecektir, avukatların -demin de söylediğim gibi- cübbelerinde düğme ve cep yoktur. Dolayısıyla, öncelikleri, bazıları gibi, maddi menfaatler değil, savunmanın önemidir diyorum ve bu sevdadan vazgeçmenizi talep ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adalet, toplumun oksijenidir. Adalet olmazsa toplum nefes alamaz, gelişemez. Demokrasi; barış ve toplumdaki bireylerin adalet duygularının gelişerek vicdanlı olabilmeleriyle mümkündür. Modern toplum adaletle gelişir. Demokratik hukuk devleti, adaletin tüm sınıflar için uygulandığı ölçüde mümkün olabilir. Adaletin, yasama, yürütme ve yargı eliyle etkin bir şekilde ve tüm bireylerin özel durumlarına uygun olarak sağlanması gerekir. Adaletli olmak her şeyden önce tüm bireylerin sahip olması gereken insani bir erdemdir. Haksızlığı tercih etmek, kişisel yararları adaletin önünde tutmak, kişinin vicdanında yer alması gereken adalet duygusunu zedeler, bu da toplum düzenini bozar. İnsanlar yoksulluğa, açlığa, susuzluğa tahammül ederler fakat adaletsizliğe, hor görülmeye, aşağılanmaya asla müsaade ve müsamaha etmezler diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)