GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:98
Tarih:02.06.2022

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen, 2018'de yürürlüğe giren sistemde "Kuvvetler ayrılığı; yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrılması kuvvetlendirilecek." denilmişti. Bu konuda açıkça "Artık Mecliste milletvekilleri yasa teklifinde bulunacak, yasa teklifleri çıkacak; artık bu kuvvetlerin birbirinden ayrı olarak işlevleri yürürlüğe girecek." denilmişti. Ne oldu? Nitelikli bir yasama mı oldu? Hayır arkadaşlar, nitelikli bir yasama olmadı. Sarayda kurullar var; Hukuk Kurulu, Kültür Kurulu, Turizm Kurulu. Bu kurullarda hazırlanan yasa teklifleri doğrudan doğruya komisyonlara geldi, komisyonlarda hemen hemen virgülü değişmeden ve düzen değiştirilmeden doğrudan Genel Kurula geldi. Aynı şekilde bu yasa teklifi de böyle.

Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi de -5 maddelik kanun teklifi- Adalet Komisyonuna geldiği zaman biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak itirazlarımızı öne sürdük, dedik ki: Siz daha önce baroları böldünüz "çoklu baro" adı altında, baroları 2'ye ayırdınız ve bu, başarıya ulaşmadı. Şimdi ne yapıyorsunuz? Siz bu kanun değişikliğiyle yamalı bohça gibi, nitelikli bir yasamayı önümüze koymuyorsunuz. Sizin yaptığınız olay şu: Esas, burada baroları bölmüyorsunuz, barolara kaynak sağlamıyorsunuz; kendi oluşturduğunuz 2'nci barolara "kaynak sağlama" adı altında bu yasa teklifini getiriyorsunuz ama vatandaşı bölüyorsunuz arkadaşlar, vatandaşı bölüyorsunuz; böyle şey olabilir mi? 54 bin üyesi olan İstanbul Barosuna 20 milyon lira para ayırıyorsunuz -adli yardıma- ve 2.500 üyesi olan İstanbul 2 No.lu Barosuna ise 4,5 milyon para ayırıyorsunuz. Bursa Barosunda 5 bin avukat var, 5 bin avukatın bulunduğu yerde ise 4,2 milyon lira para ayırıyorsunuz. Amacınız şu: Baroları böldünüz, kendi oluşturduğunuz barolara maddi kaynak aktaracaksınız. Vatandaş ne yapacak? Tabii ki işinin daha iyi yürümesi amacıyla gidecek, 2'nci baroya başvuracak. Ne olacak? Vatandaşı da böleceksiniz, burada büyük tehlike bu; vatandaşı bölmek, parçalamak. Bu en büyük tehlike. Hukuk adına yapıyorsunuz bunu, hukuk adına yapılan işlemde sonuç ne oluyor? Hukuk devleti yapısı tamamen ortadan kalkıyor, demokrasi ve özgürlükler ise ortadan kalkıyor.

Arkadaşlar, bu ucube sistemle Türkiye'de anayasal hak ve özgürlüklerimiz tamamen kullanılamaz hâle geldi. Bakıyorum şimdi Anayasa'ya, anayasal birçok hak ve özgürlüklerimiz var. Bu hak ve özgürlüklerin hangisini kullanıyoruz arkadaşlar, ifade özgürlüğünü mü kullanıyoruz? Hangisini kullanıyoruz, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkını mı kullanıyoruz? Hangisini kullanıyoruz, basın özgürlüğünü mü kullanıyoruz? Hiçbirini kullanamıyoruz. Anayasal hak ve özgürlükleri kullanmadıktan sonra, hukuk devletinin vatandaşa vermiş olduğu hak arama özgürlüğünü kullanmadıktan sonra bu demokrasi dışı, özgürlük dışı tutumlardan vatandaşın gelecekle ilgili ne beklentisi olabilir? Hiçbir beklentisi olmaz. Ne olur? Aydın'da 4.500 kişilik cezaevi yaparsınız. Ne olur? 36 yeni cezaevi için 2022 bütçesinden para ayırırsınız. Ne olur? "Millet bahçesi" adı altında, Türkiye'nin yıllardan beri belirli noktalara gelmiş cumhuriyet kazanımlarını yok edersiniz.

Arkadaşlar, artık bu iktidarın verebileceği bir şey kalmadı. Ufkunda 2 şey var: Ya millet bahçesi yapacaklar ya da cezaevi yapacaklar. Ayırmışlar cezaevi bütçesini, ayırmışlar millet bahçesi bütçesini; ya, vatandaş inliyor arkadaşlar, vatandaş inliyor! Her gün zam olabilir mi; benzine zam, mazota zam, ekmeğe zam!

Aydın'da ekmek 4 lira olmuş arkadaşlar, artık simit 4 lira. Önünü göremiyor vatandaş, çiftçi önünü göremiyor. Tarımsal sulamada kullandıkları elektriğe bugün gelen yüzde 15'lik zamla artık vatandaş üretemeyecek, çiftçi üretemeyecek. Üretim yok, hukuk devleti yok, demokrasi yok, özgürlükler yok! Ne var? Korku iklimi var. Korku iklimiyle ne yapıyorsunuz? Böyle güvenlikçi politikalarla savunma hakkını kullanan avukatları belirli çerçevede ekonomik sıkıntılarla bir arada bırakıyorsunuz.

165 bin avukat var, sizin yirmi seneden beri hukuk fakültesi sayısı artık avukat enflasyonuyla bire bir gitmeye başladı. Ne olacak? 165 bin avukatın 50 bini işçi avukatı arkadaşlar. Getirdiğiniz bu yasa teklifiyle işçi avukatların, asgari ücretin altında çalışan avukatların hangi sosyal, ekonomik derdine çare buluyorsunuz? CMK ücretlerini asgari ücret düzeyinde mi düzenliyorsunuz? Yani adli yardım paralarını, iki yıldan beri alamadıkları adli yardım paralarını "Buyurun, alın." mı diyorsunuz? Arkadaşlar, avukatları ekonomik sıkıntılarla baş başa bırakıyorsunuz.

Bu ne biliyor musunuz? 12 Eylül faşizminin getirdiği sonuçlar bunlar. 12 Eylül faşizmiyle beraber ne geldi? Üniversiteler artık bilimsel çalışmaları yapamaz hâle geldi, avukatlar ekonomik sorunlarından dolayı, STK'ler, demokratik kitle örgütleri artık sorunlarını çözemez hâle geldiler; insanlar ekonomik sorunlarla uğraşsınlar, başka sorunlarla uğraşmasınlar. "O işleri biz biliriz." diyorsunuz. "Ekonomiyi biz biliriz." "Özgürlükleri biz biliriz." "Her şeyi biz biliriz." diyorsunuz ve ondan sonra bu korku ikliminde bizim sesimizi çıkarmamamızı istiyorsunuz. Ama ne yaparsanız boş arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye'de Millet İttifakı'yla birlikte demokrasiyi de getireceğiz, özgürlükleri de getireceğiz, anayasal hak ve özgürlüklerin vatandaş tarafından kullanılmasını getireceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Yok öyle bir şey, yok öyle bir şey.

Arkadaşlar, biz, bu salı günü Genel Başkanımızın Çubuk'taki davasına katıldık. Çubuk'taki dava -yani ben otuz yıllık bir avukatım, ceza avukatıyım- içler acısı bir durum. Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına bir linç girişimi var, milletvekili arkadaşlara linç girişimi var, o girişiminden dolayı açılan dava bir, asliye cezada açılıyor; iki, adam öldürmeye teşebbüsten açılmıyor ve üç, hükmün açıklanmasının ertelenmesi ve erteleme kararı veriliyor. Bir tek tutuklamaya sevk yok arkadaşlar, bir tek tutuklamaya sevk yok ama Sayın Cumhurbaşkanına yönelik bir "tweet" atıldığı zaman, vatandaş tutuklanıyor; böyle çifte standart olmaz. Salı günü Çubuk'taydık, verilen karar yargının bir kara lekesiydi.

Dün Anadolu Adliyesindeydik, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında açılan bir davaya katıldık. Mahkeme korkuyor, hâkim korkuyor, savcı korkuyor; "Ne karar vereyim acaba? Saraydan ne gelecek, başıma ne iş gelecek?" diye korkuyor.

Bugün de İstanbul'da Canan Kaftancıoğlu'nun Cumhurbaşkanına hakaret ve kamu görevlisine hakaret hakkındaki davasındaydık.

Biz davalarla uğraşıyoruz, ana muhalefet partisi milletvekilleri, ana muhalefet partisinin hukukçuları artık mahkeme mahkeme geziyor. Ama biz diyoruz ki: Sizi mahkeme mahkeme gezdirmeyeceğiz, hukuk devletini getireceğiz, özgürlükleri getireceğiz, sizin adil yargılanma hakkını kullanmanızı sağlayacağız arkadaşlar. Buna söz veriyoruz, buna söz veriyoruz çünkü önümüzdeki seçimlerde büyük bir ihtimalle sandıktan çıkamayacaksınız, Millet İttifakı olarak seçimleri kazanacağız, Türkiye'yi normalleştireceğiz arkadaşlar. Türkiye'nin normalleşmesi gerekiyor, Türkiye'de hukuk devletinin kurulması gerekiyor. Türkiye'de hukuk devleti kurulmadan yabancı sermaye de gelmez, sermaye yatırımları da olmaz. Millet kaçıyor. Bugün beyin göçüyle ilgili burada bir araştırma önergemiz oldu. Ne oldu? Reddedildi. Arkadaşlar, ben iki haftadan beri yurt dışındayım. Gençleri görüyorum, giden gençleri görüyorum, beyinleri görüyorum. Artık Avrupa'ya emek gücü gitmiyor, beyin göçü var. Çocuklarımızın hiçbiri Türkiye'de yaşamak istemiyor. "İmkânınız olsa yurt dışında yaşamak ister misiniz?" sorusuna MHP'li ve AKP'li gençler, oy veren gençler "Biz de yurt dışında yaşamak istiyoruz." diyor. Bunları görmüyor musunuz arkadaşlar?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Yok. Bırak, işine bak sen!

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Memleketi ne hâle getirdiniz. Memleketi yaşanmaz hâle getirdiniz. Bu memlekette özgürlükler, haklar, ekonomik haklar sağlanmadığı sürece -siz zaten Abbas yolcusunuz- gideceksiniz bunları sağlayacak iktidar gelecek; o da Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olacak, o da Millet İttifakı'yla beraber gelecek, iktidar olacak arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, sorunlar çok, sorunlar çok. Sorunlar çok ama yani anlatıyoruz, tersine gidiyorsunuz. Yahu, arkadaşlar, Adalet Bakanı değişti, Adalet Bakanı değişmeden önce SBK -Sezgin Baran Korkmaz- konusunda, yurt dışına çıkış yasağının kaldırılmasında ve aynı zamanda mal varlığı tedbirinin kaldırılmasında talebi bulunan İstanbul Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz şu anda Bakan Yardımcısı. Ben bizzat Hasan Yılmaz hakkında bu konuda yapmış olduğu suç teşkil eden işlemden dolayı suç duyurusunda bulundum. Bir sene oldu, herhangi bir cevap yok. "Hasan Yılmaz orada oturamaz." dedim ama sizin bir özelliğiniz var, siz kendinize yönelik işlem yapan hâkim, savcıları alıyorsunuz, iktidara destek veren hâkim ve savcıları -çünkü saray yargısı var, saray yargısıyla yapılan işler var- getiriyorsunuz, koruma altına alıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Şimdi de sabah kalktık bir baktık yani inanamadık. Akın Gürlek; ÇHD davası, Sözcü davası, arkasından Canan Kaftancıoğlu davası, Demirtaş davası, dava, dava, dava.. Gezici heyetti, 17, 34... Çağlayan Adliyesi'nde geziyordu, ne oldu? Almışsınız, getirmişsiniz, Bakan Yardımcısı yapmışsınız. Ya, bu vatandaş, ağır ceza reisi değil miydi? Bu vatandaş üç yıldan beri, dört yıldan beri Türk milleti adına, hukuk adına karar vermiyor muydu? Bakan Yardımcısı ne demek? Bakan Yardımcısı demek yürütme demek. Demek ki siz yasamada sizin saray yargısını kullanan kişiye koruma sağladınız. Yok öyle bir şey arkadaşlar. Akın Gürlek de Hasan Yılmaz da ve bunun gibi karar verenler de geçmiş dönemlerde olduğu gibi, Zekeriya Özler de olduğu gibi yargılanacaklar, hesap verecekler, hiçbir yere kaçamayacaklar; hukuk devletinde hesap verecekler, adil yargılanma hakkında hesap verecekler. Biz ülkemize, vatandaşlarımıza söz veriyoruz: Hukuk devletini getireceğiz, adil yargılanma hakkını getireceğiz, özgürlüğü böyle getireceğiz.

Teşekkür ederim arkadaşlar.(CHP sıralarından alkışlar)