| Konu: | Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 08.06.2022 |
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Avukatlık Kanunu'nun değiştirilmesi üzerine Meclise gelen kanun teklifini görüşüyoruz. Bu Hükûmet son dönemlerde her anlamda hızlandı ve âdeta kanun çıkarma makinesine dönüşmüş durumdadır. Halkın desteğinin yüzde 30'un altına düşen bir hükûmetin bu düzenlemeleri yapmasını kabul etmek mümkün değildir. Bir taraftan, baroların bölünmesini yasallaştıran, sosyal medya üzerinde kısıtlamalar getiren, Basın Kanunu'nu kendi ideoloji ve ihtiyaçlarına göre düzenleyen, diğer taraftan Danıştay Kanunu'nda değişiklik yaparak -İstanbul Sözleşmesi gibi- şehir planlayıcılarının açmış oldukları davaların akıbetlerini değiştirme niyetinde olan bu iktidar, hâkimlerin sürelerini değiştirmeye çalışan bir kanun teklifiyle karşımıza çıkıyor. AKP ve MHP Hükûmetinin halkın ihtiyaçlarına, ekonomik krize, yoksulluğa çözüm getirme kaygısı yoktur ne yazık ki, tek amacı iktidarını sağlamlaştırmak ve bu soygun düzenini sürdürmekten ibarettir. Bu iktidar, iktidar hayallerini, ilkelerini, dünya görüşünü ve ideolojik dayatmalarını içeren yasa tekliflerini halka dayatan bir iktidar hâline gelmiştir. Başından beri bu yasalaştırma çabaları, ötekini yok sayma, baskı altına alma, ötekinin varlık sebebini ortadan kaldırmaya yönelik bir çalışma içerisindedir. Sözüm ona demokrasi havarisi kesilmelerinin temel nedeni de budur. Bunu Seçim Yasası'yla yaptılar, İnfaz Yasası'yla yaptılar ve şimdi de Avukatlık Yasası ve sosyal medya yasasıyla yapmaya çalışıyorlar. Ülke tam bir kaos ortamı yaşıyor. Bir yandan fütursuzca kamu kaynaklarının kullanımı, diğer yandan gözaltılar, tutuklamalar ve derinleşen ekonomik krizle karşı karşıyayız. Bunların derdi asla halk değildir; yoksulluğa, gıda krizine karşı yasal düzenlemelerin ve tedbirlerin alınmasına ilişkin önerilerimize karşı duyarsız kalan iktidarın tek derdi iktidarını ayakta tutmaktan ibarettir.
Bu yasa teklifiyle, baroların sorunlarına, avukatların sorunlarına çözüm değil; bilakis, mesleği bölme ve bölmüş olduğu baroyu ayakta tutma adına kaynak aktarmaktan başka bir şey değildir. Avukatlar intihar ediyor, bürolarının kiralarını dahi ödeyemiyorlar. Yapmış oldukları savunmalar nedeniyle tutuklamalar yaşanıyor, cezaevleri avukatlarla dolu. Bu iktidar ne yapıyor? Büyük kentlerde kurulan ikinci baroları ayakta tutmak adına adli yardım paralarını adaletsiz bir şekilde bu yeni kurulan barolara aktarıyor. Böldükleri baroları ayakta tutma çabası bu yasa teklifiyle getirilmeye çalışılıyor. Bütün barolar bu kanun teklifine karşı, meslek örgütleri bu kanun teklifine karşı ama tek adam rejimi hiçbir meslek kuruluşunun görüşünü almadan bu yasa teklifini topluma ne yazık ki yine de dayatıyor.
Ankara'da kurdukları ikinci baro yeterli sayıya ulaşamıyor. Bu nedenle, bu kanun teklifi avukatların yararına olan bir teklif değildir. Bizler buna şiddetle karşı çıkıyoruz. Buradan söz veriyoruz, oluşacak olan demokrasi ittifakında ilk işimiz bu kanunların tamamını yeniden düzenlemek olacaktır.
Sayın Başkan, değerli halkımız; halk yoksullaştı, insanlar büyük acılar çekiyor. Muhalefet partileri dâhil olmak üzere herkes sokağa çıkıyor ve halkın içine düşmüş olduğu yoksulluğu binlerce kez dile getiriyor. Artık tespitte bulanmanın zamanı çoktan geçmiş bulunuyor. Derhâl harekete geçmek gerekiyor. Bu halkın yoksulluğuna ve derinleşen ekonomik krize bir çare, bir çözüm üretme zamanıdır artık. Bu iktidarın halkın sorunlarına dair önereceği herhangi bir çözüm yolu da kalmamıştır. Derhâl seçim kararının alınması gerektiğini halkımızla paylaşmak istiyoruz. Halklarımızın, iktidarlar uğruna kaybedecek hiçbir zamanları da kalmamıştır.
Dün piyasaların durumuna ilişkin notlar tutmuştuk. Bu sabah notlara baktığımız zaman değerlerin aynı miktarda kalmadığını, rakamların yerinde durmadığını çok acı bir şekilde görüyoruz yani her yeni günde toplum biraz daha fakirleşiyor, kriz günbegün daha da derinleşiyor. Dolar 17,20 TL üzerinde, euro 18,50 civarında, benzin 27 TL, mazot 28 lira, doğal gaza yüzde 30 zam yapıldı, elektriğe yüzde 15 zam yapıldı, zam üstüne zam. Enflasyon can yakıyor; bir yandan enflasyon miktarlarını, sözüm ona gıda stokçuluğunu Ceza Yasası'nda yapılacak değişikliklerle, cezaların artırılmasıyla önleyeceklerini sanıyorlar. Diğer yandan enflasyonun gerçek miktarını gösteren bilimsel kurumların sesini kısmaya yönelik sosyal medya yasasıyla getirilecek sansürle hakikatleri engellemeye çalışıyor bu Hükûmet yani iktidarına, tek adam rejimine karşı ses çıkaracak muhalefeti susturmaya yönelik yasal düzenlemeler hız kesmeden Meclis gündemine giriyor. En korkunç olanı da "Açım!" diyen, feryat eden halkı cezaevine atmakla tehdit eden bir iktidarla biz karşı karşıyayız. Bu baskılar ancak istibdat rejimlerinde olur, ülkesinin hakikatlerini cezalarla bastırmaya çalışan diktatörlüklerde olur ancak bu anlayış. Halklarımız bu rejimin baskılarına karşı dik durmaya devam edecektir, toplumun sindirilmesine asla izin vermeyeceğiz.
Gıda krizi korkunç boyutlardadır, Avrupa'da yıllık ortalama gıda enflasyonu yüzde 10'ken Türkiye'de yüzde 150 civarındadır ve bu durum da tarımda ve çiftçide çöküşe yol açmaktadır. Bu Hükûmetin politikalarıyla, tarım, sermayenin saldırısına açık hâle getirildi. Halkların çıkarına olabilecek olan tüm kurumlar özelleştirildi, satıldı, bir yok etmeyle karşı karşıya bırakıldı. Tüm halka ait olan kurumlar sermaye şirketlerine peşkeş çekildi. Et ve Balık Kurumu özelleştirildi, "Kurumun önünde kuyruklar artınca kuyrukları azaltmak için fiyatlar yükseltildi." denilerek halkla alay edildi. Süt Endüstrisi Kurumu özelleştirildi, halk temel gıda ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle geldi. Yem sanayisi özelleştirildi, üretici yem bulamıyor; bu da başka krizlere neden oldu. Bu anlamda yapılan özelleştirmeler, peşkeş çekilmeler sonucunda Türkiye halkları temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle geldi.
Kürt köyleri yakılıp yıkıldı, 5 bin köy boşaltıldı, meralar yok edildi. Meraların yasaklanmasıyla birlikte bölge kentleri, meralar çölleşti ve bütün bu uygulamalarla birlikte gıda krizi giderek derinleşti ve halkımız daha da yoksullaştırıldı. TEKEL, ÇAYKUR özelleştirildi ve tasfiye edildi, şeker fabrikaları satıldı, dışarıdan şeker ithal ediliyor; bununla da kalınmadı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği etkisizleştirildi.
Köylüler, emekçiler yok sayıldı sadece sermayedarların çıkarları gözetildi. Akıl almaz bir yağma politikası sonucunda doğa yağmalandı, ülke çölleşti, üretim durdu, çiftçi, üretici yok edildi, ekonomi çöktü. Bütün bunlara rağmen Hükûmet çiftçiye destek olamıyor, üreticiye destek olamıyor, halkın sorunlarına çözüm üretme kapasitesini yitirmiş durumda.
Bu Hükûmetin tek gündemi var: Demokrasiyi yok etmek. Her gün gözaltı ve tutuklamalar yaşanıyor ve Meclise sunulan kanun teklifleriyle de toplumun tüm kesimleri susturulmak isteniyor. Halkın gündemi ise tecrittir, gözaltılardır, cezaevleridir; açlıktır, gıda krizidir yani yaşam mücadelesidir.
Değerli halkımız, bütün bu kaos, kriz ve çöküşün ortasında söz edemeden geçemeyeceğim bir mesele var. Ağrı ili daha da derin bir yoksulluğa mahkûm ediliyor ve öteki muamelesini görüyor. Ağrı'da sağlık çökmüş, hizmet çökmüş ve yatırım yok; yoksulluk artmış ve gençlerin neredeyse tamamı yurt dışına çıkmış durumda.
Ağrı şoför esnafının sorunlarını daha önce de Meclis gündemine taşımıştım. Ağrı'da yollar çok kötü, taksi esnafı ve halk, kazançlarının bir kısmını da sanayide tamir parasına veriyor ya da taksi esnafına kesilen trafik cezalarını ödemek durumunda kalıyor. Ağrı esnafı zor durumda ve geçinemiyor. Bu, Ağrı'nın yolları, bakabiliyor musunuz? Ağrı'ya yönelik olan tutumunuzdan derhâl vazgeçin. Bu, Ağrı'nın yolları. Ağrı esnafının bana göndermiş oldukları yolların durumları budur ve Ağrı'nın yollarını yapın diyoruz, en azından iktidardan giderken göreviniz olanın yüzde 1'ini gerçekleştirin ve Ağrı'yı bu yoksulluktan ve bu mevcut olan yol mevzusundan kurtarın diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Yine, daha önce gündeme getirmiştim, Ağrı'da Halk Ekmek fabrikaları satıldı, anayasal hak olan ucuz ekmeğe ulaşma hakkı halkın elinden alındı. Buradan bütün dünyanın huzurunda sizleri protesto ediyorum.
Ağrı'da sağlık sektörü çökmüş durumda, hastanelerde doktor bulunmuyor. Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesinin hâli bütünüyle... İnsanlar kuyrukta bekliyor. Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesine derhâl doktor gönderin. Halk saatlerce kuyrukta bekliyor ve randevu almadan hastaneden ayrılmak durumunda kalıyor. Sizin "sağlık reformu" dediğiniz reformun Ağrı'ya getirdiği yenilik de budur ne yazık ki.
Türkiye geneline de baktığımızda, halkın yüzde 70'i derhâl seçim istiyor. Bu oran Ağrı'da yüzde 90 yani Ağrı halkı dört gözle seçim bekliyor. Ağrı'ya dair tüm sorunları tespit ederek yatırım, ulaşım, eğitim, turizm, tarım ve hayvancılık olmak üzere bütün sorunları ve çözüm önerilerimizi Meclis gündemine getirdik, buna da kendimiz çözüm getireceğiz.
Teşekkür ediyorum.