GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:100
Tarih:08.06.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri "Adalet mülkün temelidir." şiarı medeniyetimiz ve kültürümüzde çok köklü bir anlayışın eseridir. Hazreti Ömer'den Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e kadar dilden dile söylenmiş olan bu söz, laf olsun diye sarf edilmemiştir. Hazreti Ali Efendimiz "Devletin dini adalettir." derken adaleti koyduğu nokta "Bir insan için iman ve inanç ne ise devlet için de adalet odur." noktasıdır. Kaşgarlı Mahmut Kutadgu Bilig'te "Ülke bırakılır ama töre bırakılmaz." derken adaletin vatan savunması kadar kıymetli olduğunu işaret etmektedir. Her cuma hutbesinde dinlediğimiz Yüce Allah'ın adaleti emrettiğini anlatan ayetikerime ise kulaklarımızdan ve zihnimizden asla silinmemesi gereken bir değerdir. Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de defalarca adaleti emretmiştir. İşte bu tarihî çerçevede yüce dinimiz İslam'ın işaret ettiği toplum düzeninde adaletin ne denli kıymetli bir kavram olduğunu görüyoruz. Görüyoruz ama günümüzde maalesef adaleti mumla arıyoruz.

Değerli milletvekilleri, toplumsal adaletin enkaz hâline geldiği zamanımızda vicdanlara huzur vermesi gereken adalet sistemimiz rezil olmuş durumdadır. 2021 yılında KONDA'nın yaptığı bir ankette toplumun yüzde 69'unun adalete güvenmediği, yüzde 72'sinin ise insanların haksız tutuklandığı algısına sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Yine, MAK Araştırmanın bir anketine göre "Yargıya güveniyorum." veya "Yargıya çok güveniyorum." diyenlerin toplamı sadece yüzde 18'dir. Bu fecaat rakamları gören iktidar mensuplarının vicdanları hiç mi sızlamamaktadır? Teröristbaşı Gülen'in "İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda 'evet' oyu kullandırmak lazım." dediği referandumdan sonra yargı FETÖ'nün çiftliği olurken üç maymunu oynayanlar hiç mi utanmamaktadır?

15 Temmuz sonrasında 4 binden fazla hâkim ve savcının ihraç edildiğini ve bu ihraçların hâlâ devam ettiğini düşünürsek bu ülkede adaletin mahkeme duvarlarında yer alan bir söz dahi olamayacağını görmek zorundayız. 4 binden fazla FETÖ'cü hâkim ve savcının verdiği hangi karara güvenebilirsiniz? Bu FETÖ'cülerin mağdur ettiği milyonlarca insanın hakkını nasıl ödeyebiliriz ve nasıl ödeyebileceksiniz? İşini hakkıyla yapan, cübbesine düğme diktirmeyen, adalet terazisini vicdanında kuran bütün hâkim ve savcılarımızı tenzih ediyorum ancak ortada bir gerçek vardır: Adalet sistemi artık güven vermemektedir. Atasözü içeren bir "tweet" atan genci sırf İYİ Partili olduğu için günlerce Silivri'de tutan adalet sistemi, Çubuk'ta Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'na linç girişiminde bulunanlara ceza vermemek için elinden geleni yapmıştır. Bu mudur mülkün temeli olan adalet? Bugün, istinaf mahkemelerinde hâkimler, bir alt mahkemeden gelen kararları hâkimlerin sicillerini "15 Temmuz öncesi ya da 15 Temmuz sonrası göreve başlamış." diye bölerek incelemektedir. Yanlış duymadınız, 15 Temmuz sonrasında gelen hâkimlerin pek çoğu yetersiz ve tecrübesiz görülmektedir. Dosyalar hâkim sicillerine bakılarak "Bunlarda kesin bozulacak bir şey vardır." denilerek incelenmektedir. Hâkimin hâkime güvenmediği, peşin hükümle baktığı bir yargı sisteminden topluma adalet duygusu verilebilir mi Allah aşkına? Ülkede her şeyi talan eden iktidar vicdanlardaki adalet duygusunu da kör etmiştir.

Sayın milletvekilleri, işte böyle bir ortamda gelen 5 maddelik Avukatlık Kanunu değişikliğini görüşmekteyiz; kısacası, devede kulak kalan bir işle uğraşmaktayız. Bu teklifle, iktidar, avukatlarda karşılık bulmayan çoklu baro uygulamasına can suyu olma derdindedir. Bugün Ankara 2 No.lu Barosu, varlığını sürdürebilmesi için ihtiyacı olan 2 bin üyenin de altına düşmüştür; bu gidişle de kapısına kilit vurulacaktır. İktidar çoklu baro inadını sürdürmek için adli yardım bürolarında ikilik yaratmakta, vatandaşı da bu oyuna alet etmeye çalışmaktadır. Avukatlara, kurulan 2 no.lu barolara üye olma baskısı şimdi de vatandaşlara kurulup adli yardımı 2 no.lu barodan isteme baskısı yapılacaktır. Bu, yandaşlığın bir işareti olarak da sunulacaktır; bu da yetmemiş gibi Türkiye Barolar Birliğinden gelen bütçelerde adaletsizlik yaratacaktır. Adaletin tecillisi için savunma yapan avukatların kuruluşu olan barolara mali adaletsizliği hâkim kılmak tam da AK PARTİ iktidarına yakışan bir harekettir. Barolar Birliğine gönderilecek delege sayısında yapılan adaletsizlik gibi bütçe aktarımında da adaletsizlik kanunla yapılmaya çalışılmaktadır. Adaletsizlikle kurulan bir yapıdan adaletli savunma beklemek ne kadar mantıklıdır? Çoklu baro ısrarının da sebebi nedir? İşte, üye sayıları ortadadır, iktidarınızın bütün nimetlerini kullanmanıza rağmen hukukçular baro fitnesine kanmamıştır, toplum bu bölünmeyi kabul etmemiştir. O zaman ısrarınız nedir, niyedir, neyedir? Derdiniz üzüm yemek midir yoksa bağcıyı dövmek midir? Amacınız sizin emir ve tesiriniz altına girmeyen baroları sindirmek midir?

Saygıdeğer milletvekilleri, barolar ve bütün meslek kuruluşları temel görevleri olan mesleki dayanışmayı sağlama ve kamu hizmeti yürütme amaçlarından sapmamalıdır. Barolar siyasi hesapların ve siyasi organizasyonların oyuncağı hâline gelmemelidir. Barolar siyasi partiler gibi davranmamalıdır. Adalet herkese lazımdır, adaletin sağı, solu, çağdaşı, demokratı olmaz; adalet, adalettir. Barolar da bu adaletin sağlanması için çalışırken üyelerinin en iyi şekilde meslek icra etmelerini sağlamalıdırlar.

Bir avukat babası olarak süreçler hakkında az da olsa bilgiye sahibim. Duruşmalar arasındaki bekleme süreleri ve saatinde asla başlamayan duruşmalar avukatların verimliliklerini yok etmektedir. Birikmiş dosyalar ve karara bağlanmayan yargı süreçleri âdeta çığ altında kalmış bir adalet görüntüsü vermektedir. Avukat sayısının niteliksiz bir şekilde hızla artması mesleğin kalitesini maalesef düşürmektedir, avukatların sürümden kazanan toptancılar gibi iş görmeye başlamasına sebep olmaktadır.

Buradan sormak istiyorum: Hukuk alanında liyakati tesis etmek için getirilen hukuk mesleklerine giriş sınavına ne oldu? Hukuk fakültesi sayısının çokluğundan dem vurularak getirilen bu sınavın yasalaşmasından sonra kaç tane daha hukuk fakültesi açılmıştır? İstanbul'da apartman dairelerinde sözde eğitim veren pek çok özel üniversitede, taşrada yeterli hocaya dahi sahip olmayan, âdeta profesör görmeden mezun veren okullarda yetişen öğrencilerden ne gibi bir adalet beklenebilir? Buralardan eğitim almaya çalışan öğrenciler neden bilgisizliğe mahkûm edilmektedir?

Stajyerlerin dışarıda sigortalı çalışmalarının önünü açan düzenleme olumlu olsa da geçici ve yetersiz bir çözümdür. Stajyer avukatlar âdeta köle işçi gibi çalıştırılmaktadır. Stajyerlik, bir eğitim faaliyeti olmasının yanı sıra bir iş sürecidir. Hukuken stajyerlerin çalışan pozisyonda olması bağlamında kanundaki belirsizlik acilen giderilmelidir. Tıp alanı gibi pek çok alanda stajyerlerin alacakları maaşlar yasal olarak düzenlenmelidir. Avukatlık stajı ve adliye stajı yapan genç hukukçuların da bu haklara kavuşması sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Çok teşekkür ederim.

Bürolara yük olmasın isteniyorsa İŞKUR üzerinden ya da Adalet Bakanlığına yeni bir bütçe kalemi eklenerek bu finanse edilmelidir. Staj bitimiyle ruhsat alma arasındaki süreç kısaltılmalıdır.

Kısacası, avukatlara ve stajyerlere adaletle davranılmalıdır. İddia, savunma ve karar makamlarının adaletin sacayağının eşit unsurları olduğu anlayışı bütün yargıya hâkim kılınmalıdır. Derdimiz, çoklu baroya can suyu değil, adalete omuz vermek olmalıdır.

Unutmayın, bir ülkede adalet yoksa zulüm vardır. Tarihin iktidarınızı "zalimler" diye yazmaması için az bir vaktiniz kaldı. Milletimizin yüzüne utanmadan bakabilmek için iyi değerlendirmenizi tavsiye ederiz.

Bu düşüncelerle teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)