| Konu: | Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 08.06.2022 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde İç Tüzük 86'ya göre söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Yargının iddia, savunma ve karar olmak üzere üç sacayağından biri olan avukatlarımız... İnsanlık, adil yargılama arayışı ve gelişen adalet sistemi arzusuyla avukatı önemseyen bir bakış açısı geliştirmiştir. Peki, ülkemizde öyle mi? Kendi söküğünü dikemeyen terziler gibi sizin döneminizde avukatlarımız da kendi haklarını savunamayan, daha doğrusu savundurulmayan, ağızları mühürlenen, elleri ayakları bağlanan bir konuma hapsedilmişlerdir, yargı kutuplaştırılmıştır. İtirazı olan var mı? Bugün bir kamuoyu araştırması yapın bakalım, yargıya güvenen, yargının tarafsız karar alabildiğine inanan kaç vatandaşımız kalmıştır? Bu iktidar döneminde birileri istedi diye HSYK'nin yapısı bozulmuştur. Bu iktidar döneminde bir baro başkanının Sayın Cumhurbaşkanını eleştirmesi üzerine baroları birbirine düşürecek, baroları kutuplaştıracak, ayrıştıracak bir kanun yürürlüğe sokulmuştur. Yine bu iktidar "Ne istedin de vermedik?" dediği kişi istedi diye yüksek mahkemelere atama yapmış, yine o istedi diye yargıda sürgünlere imza atmıştır ama yargıyı rahat bırakarak "Adaletin kestiği parmak acımaz." ve avukatların savunma hakkına saygı duyarak "Söz savunmanın." diyememiştir.
Değerli milletvekilleri, ekonomide almış başını giden enflasyon artışı gibi bazı mesleklerde de üniversitelerimizdeki bazı bölümlerde de genç işsizlik artışını örtbas etmek için öğrenci enflasyonu oluşturulmuştur. Bu bölümlerin başında da mezun sayısı her geçen gün artan hukuk fakülteleri ve mezun olduktan sonra işsizler ordusuna dâhil olan avukatlar gelmektedir. Dekanını bile hukukla uzaktan yakından alakası olmayan meslek gruplarından atadığınız, tabela niyetine açtığınız, hocası bile olmayan hukuk fakültelerinden mezun olan gençlerimiz bugün asgari ücretin altında çalışmayı kabul eder noktaya gelmiştir. Her sene binlerce yeni mezunun katılmasıyla arz talep dengesinin bozulduğu, azımsanmayacak bir bölümünün ekonomik kaygılar taşıdığı bir sektörün sürdürülebilir olması mümkün değildir. Eğer avukatları dert ediyorsanız çözüme bu noktadan başlamalısınız.
Bugün ülkemizde kendi avukatlarımız iş bulamazken yabancı avukatlık büroları örtülü yollarla faaliyet yasaklarını çiğnemekte, hatta bazı kamu kurumları Türk avukatlar yerine yabancı avukatlık bürolarını tercih etmektedir ve hatta iktidar kamu-özel iş birliği, yap-işlet-devret projeleri söz konusu olunca Londra mahkemelerini yetkili kılmaktadır. Ne yazık ki fazla mesai ücreti olmayan, düşük ücretle çalışmak zorunda kalan genç avukatlar da avukat enflasyonu karşısında kendilerini savunamamaktadırlar ve bunun sonucunda iktidarın yap-işlet-devret modeli gibi "yak-yağmala-yok et" mantığıyla işsizler ordusuna adım atmaktadırlar.
Sadece avukatlarda mı işsizlik oranı fazla? Bugün birçok üniversitemizden mezun olan mühendis de öğretmen de iletişim fakültesi mezunu da işsiz; kalifiye işsizler, KPSS'den 93, 95, 97 puan almalarına rağmen dayısı olmadığı için mülakatta elenen genç işsizler. Ancak, işsiz sayısı bu kadar fazlayken bir de iş sayısı birden fazla, başını kaşıyacak vakit bulamayan, üç beş maaşlı heykeli dikilecek yetenek abideleri de var, kimler bunlar? Başta kamu iktisadi teşebbüsleri dediğimiz kısa adı KİT olan kuruluşlarımızda yönetim kurullarında boy gösteren şanslı bürokratlarımız. KİT Komisyonu üyesiyim, incelemeye aldığımız her kurumda, kuruma bağlı iştiraklerde üç beş maaşlı bürokratların yanı sıra, KİT'lerin yönetim kurullarının müdavimleri eski bakanlar, eski milletvekilleri, eski belediye başkanları, kaybedilen belediyelerin daire başkanları, bakan yardımcıları, milletvekili adayları, CV'sinde siyasi parti faaliyetinde bulunduklarını beyan edenler, resmiyette kamu yararı adına dernek ve vakıflarda görev aldığını söyleyen, gerçekte ise iktidara yakınlığının göstergesi bu vakıfları yönetim kurulu üyeliğine geçiş için basamak olarak kullanan AK PARTİ'si yandaşları. Geçen gün Komisyonunda bir kamu bankasının raporunu görüştük. Bankanın bağlı ortaklıkları fazla olunca yönetim kurulunda görev alan şanslı üye sayısı da bayağı ona göre çoğalmış. Bir baktık ki yönetim kurulu üyelikleri Meclise kadar uzanmış, Meclis Genel Sekreterinden AK PARTİ'sinin Grup Amirine, bakan yardımcılarının özel kalem müdürlerinden Mecliste görev yapmış birçok danışmana kurumla alakası, geçmişi, ehliyeti ve liyakati olmamasına rağmen yönetim kurulu üyelikleri bahşedilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Kamu görevlerine, yönetim kuruluna yapılan çok görevli atamalarla iktidarın ulu reisinin ailesinin tercih ettiği bakan, genel müdür, yönetim kurulu üyesi atamaları usule ve kamuoyunun vicdanına uygun düşmemektedir. Bu ülkede hiç kimsenin, kimsenin işinde, parasında gözü yok ama işsizlik bu denli artmış durumdayken, vatandaş yoksullukla savaşırken kamu kurumlarının özellikle de KİT'lerin AK PARTİ'sinin arpalığı hâlini almasına artık kimsenin tahammülü de yok. İşin acı tarafı, kurumlardan yüksek maaş almalarına rağmen, KİT'lere atanan bu yönetim kurulu üyeleri çeşitli bahaneler sunarak toplantıya dahi katılmaya gerek duymamaktadırlar. Ne diyelim? Yiyin efendiler, yiyin, nasıl olsa az kaldı; gün olur, bu millet burnunuzdan fitil fitil getirir. Az kaldı. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)