GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:103
Tarih:15.06.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 337 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

AK PARTİ iktidarının sağlık çözümü şu oldu: Hasta, en üst basamaktaki doktora muayene olmak istiyordu. Hastalanan insan, olayların farkında değildir, kendi sorunu neyse tüm sağlık insanları gelsin ve kendisiyle ilgilensin ister. Sağlık hizmeti sunucusuna düşen, hastanın gerçekteki gereği neyse onu yapmak, onu yerine getirmektir. AK PARTİ'nin sevk zincirini ortadan kaldırdığındaki söylemleri, "Hastanın istediği yere, istediği doktora muayene olma fırsatını tanıyorum." oldu. Hakikaten de gittiler ve istedikleri yerde istedikleri doktora muayene oldular. Böylece vatandaş, seçimlerde AK PARTİ'nin iktidarına sağlık nedeniyle 5 puan vermiş oldu. Sağlık sistemi iyi mi oldu? Hiç de iyi olmadı.

Bu arada, AK PARTİ'nin sağlıktaki rantı şehir hastaneleri oldu. Torunlarımızı yirmi beş yıla kadar borçlandıran ve onlar çalışsın diye kapatılan devlet hastanelerine mal olan şehir hastaneleri ucubesinden bahsetmek istiyorum. Dünya, temel sağlık hizmetlerinin önemini, pandemi esnasında daha iyi anladı; birinci basamak sağlık hizmetlerine ağırlık verildi. Örneğin, İngiltere, pandemi döneminde birinci basamağa büyük miktarda kaynak aktardı.

Koruyucu sağlık hizmetlerinin, tedavi edici sağlık hizmetlerinden daha ucuz, daha etkin olduğu unutulmamalıdır. AK PARTİ birinci basamak sağlık personelini korumuyor. İnsanların "RPT"lerine dahi ilaç yazdırmaya gelmesine müdahale etmiyor. Aile sağlığından sorumlu hekimler de tüm hekimler gibi hastanın tacizine uğramaktadır. Hükûmetin onlardan beklediği, seslerini çıkarmasınlar, uslu uslu dursunlar, hastanın her istediğini kayıtsız şartsız yerine getirsinler şeklinde. Pandemide mücadeleyi sağlık sistemi değil, sağlık personeli yaptı, canla başla çalıştılar. 506 aktif sağlık çalışanı hayatını kaybetti, binlercesi hasta oldu. Ölenlere Allah rahmet etsin, hastalığa düçar olanlara şifa versin.

Sağlık Bakanlığı, aile hekimlerine ülkemizde sıra dışı uygulama yapıyor; aile hekimleri binayı kiralıyor, sarf malzemesini karşılıyor. Bu hâliyle aile hekimleri bir nevi işveren gibi çalışıyorlar; devlet, görevlerini onlara yüklemektedir. Binanın her türlü giderinden onlar sorumludur. Yaşadığımız yüksek enflasyon, bina sahipleriyle maddi alanda sağlık ocağı hekimlerini karşı karşıya getirmektedir, bina sahipleri onlara tahliye davaları açıyor.

Aile hekimlerinin ücret politikası yeniden gözden geçirilmelidir. Sağlık Bakanlığı, aile sağlık merkezlerinin malzeme giderlerini karşılamalıdır. AK PARTİ Hükûmeti, Türkiye Cumhuriyeti'nin yıllardır biriktirdiği sağlık tecrübesini ve yetiştirdiği insan gücünü sonuna kadar tüketti, sistemi kuvvetlendirecek hiçbir katkıda bulunmadı.

Tıp fakültelerini ikinci basamak sağlık kurumları gibi değerlendirdi, tıp fakültelerini eğitim ve araştırmada yetersiz hâle getirdi. Geçtiğimiz dönemde Bakanlıkça ihtisas kadroları 2 misline çıkartıldı. Bu arada hasta yataklarında ve hastane kapasitesinde fazlaca bir artma olmadı. Buna rağmen tıp fakültesi öğrencileri son yıldan başlayarak dil öğrenmeyi tercih ediyorlar, hepsinin hayali, yurt dışına gitmek. Açılan pek çok ihtisas alanında yeterli müracaat olmadığı için o ihtisas kadroları boş kaldı. Ayrıca, aynı ihtisas dalında hastaneler arasında puan bakımından büyük tercih farkı vardır, çok muhtemeldir ki gelecek bir dönemde doktorlar arasında da bir kalite farkı ortaya çıkacaktır. Ülkemizde sağlık hizmetleri maalesef çökme noktasına geldi.

Kamu otoritesi, beş dakika arayla hasta muayenesi istemektedir. Hâlbuki Dünya Sağlık Örgütünün bir hasta muayenesi için ayrılmasını önerdiği süre yirmi dakikadır. Ankara Şehir Hastanesinde 2023 yılı için endoskopi randevuları verilmektedir. Elektif ameliyatların yapılabilmesi artık belli bir süre geçince mümkündür. Bilimsel anlamda sevk zinciri yoktur.

Hastalar, tüm hastalıkların sorumlusu olarak sağlık personelini görüyor. Sıkışmışlığın nihai ürünü olarak sağlıkta şiddeti görüyoruz. Sırf 2021 yılında 364 sağlık çalışanına saldırı gerçekleşti, 316 sağlık çalışanı mağdur oldu. Hükûmet, sağlıkta şiddete karşı sözde tedbir alıyor gözükürken olaylara karşı lakayıttır. Aslında ortadaki görüntü, iflas etmiş bir sağlık sisteminin görüntüsüdür. Hükûmet, tıp fakültelerine bilim üretme fırsatını bırakmamakta, onun yerine ikinci basamak sağlık kurumu gibi hizmet vermesini istemektedir. Bundan anlaşılıyor ki Hükûmetin bilim üretmeye ihtiyacı yoktur, doktor yetiştirmeye de ihtiyacı yoktur; sağlık hizmetlerinden anladığı budur. Bu politikaya uygun olarak tıp fakültelerinde çalışanların döner sermayeden aldıkları pay, ikinci basamak hastanede çalışanların döner sermayeden aldıkları payın yarısı kadardır. Hükûmet, sağlık çalışanlarının durumunun düzeltilmesi gerektiğini sözde kabul ediyor.

Aralık 2020'de bir yasal düzenleme teklifi getirildi, sonra da geri çekildi. Beklentiler teklifin yetersiz olduğu ve kapsamının artırılacağı şeklindeydi. Bir hayal içinde sağlık çalışanları altı ay beklediler.

Biliyoruz ki temmuz ayı ücretlilerin zam ayıdır. Temmuzdan hemen önce hazırlanan bu kanun teklifinde bir cinlik sezinlemekteyiz. Teklif, altı ay önce getirilen tekliften daha da yetersiz iyileştirmeleri öngörüyor. Bu ülkenin tüm insanları, vatanını sever, bundan hiç kuşku yok. Hükûmet, işi o hâle getirdi ki "Ya aç kal ya ülkeyi terk et." kıvamı yaratıldı. Zaten ülke gençlerinin yüzde 75'i yurt dışına gitme hayali kuruyorsa yetişkinlerin gücünden ne beklersiniz? Sayın Cumhurbaşkanı dâhil "Hekimler gidiyorsa gitsinler." dediğine göre, yöneticilerimiz, sağlık çalışanlarına ihtiyaç olmadığını ifade ediyorlar. Türk sağlık teşkilatı, yurt dışına hekim ihraç ediyor.

TES-İŞ'in yaptığı araştırmada Mayıs 2020 itibarıyla yoksulluk sınırının 19.600 lira olduğunu biliyoruz oysa bir tıp profesörü 17 bin Türk lirası maaş almakta yani sağlık çalışanları, istisnasız, yoksulluk sınırı ile açlık sınırı arasında hayatlarını devam ettiriyorlar.

Yasa teklifiyle, uzman hekim emekliliğine 2.100 lira kadar bir fark geliyor. Eczacı, hemşire, ebe, sağlık memuru, tıbbi teknisyenler dâhil hiçbir sağlık çalışanının emekliliğine bu, dâhil değildir.

Aktif sağlık çalışanlarının durumuna ise çok az bir iyileştirme getirilmiştir. Sağlık personeline gelince para yok; yalnız, danışmanlardan 11 maaş alanlara rastlıyoruz, onlara gelince para var.

Mevcut yasa teklifiyle sağlık çalışanlarının tepesine Demokles'in kılıcı asılmaktadır. Ek ödeme işlemlerini denetleyecek bir inceleme heyeti kurulacağı hükme bağlanmıştır. Yasada bahsedilmemekle birlikte, oluşturulacak heyetle esas olarak yönetici kadrosunun ve birkaç kişiden ibaret çalışan kadrosunun olacağını tahmin etmek çok zor bir şey değildir. Hastane yönetimi, tavırlarını beğenmediği çalışanlara tam bir mobbing uygulama fırsatını yakalamıştır.

Görüşülmekte olan yasa teklifi, sağlık çalışanlarının sosyal ihtiyacını karşılamaktan uzaktır. Verilmeye çalışılan sağlık hizmeti, üçüncü dünya ülkeleri sağlık standartlarını hedefliyor olmalı(!) Hükûmetin sağlıkta hizmet kalitesini yükseltmek gibi bir amacı yoktur. Hükûmetin tek bir amacı var; sağlıkta verilen hizmetin düzeyini ölçme bilgisinden uzak olan hastaların sırtları sıvazlansın, onlar memnun bir şekilde evlerine yollansın. Tanı ve tedavinin kalitesini değerlendirecek, yönetecek parametreler Sağlık Bakanlığı hedeflerinde ve programında yoktur.

Sığınmacılarla ilgili çok önemli bir sağlık sorunu çözüm beklemektedir. Her 4 Suriyeli çocuktan 3'ü ailesinden 1 yakınını savaşta kaybetmiştir. Her 3 Suriyeli çocuktan 1'i fiziksel şiddete uğramıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) - Her 3 Suriyeli çocuktan 2'si ailesinden bir yakınının fiziksel şiddete maruz kaldığını görmüştür. Bu insanlar derhâl psikolojik destek almalı ve bunların travması giderilmelidir. Bu olmazsa Afrika'da Boko Haram örgütünün, Orta Doğu'da El Kaide'nin veya Pakistan-Afganistan sınırında olanların benzerini ülkemizde görmek çok uzak değildir.

Hükûmet, bu denli yetersiz ve dar kapsamlı bir yasa teklifiyle Türkiye Büyük Millet Meclisini oyalamıştır. Sağlık personelini altı ay oyalamıştır. Sağlık çalışanlarının ayakta kalmasını sağlayacak bir tedbir değildir. Yasa teklifinin derhâl geri çekilmesi ve sağlık personelinin günümüz şartlarında ihtiyaçlarını karşılayacak bir yasa teklifinin getirilmesi gereklidir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)