GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:103
Tarih:15.06.2022

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Teşekkür ederim Başkan.

Sayın Başkan, sayın vekiller; sağlık nedir? Dünya Sağlık Örgütü, sağlığı sadece hastalıkların ve rahatsızlıkların olmadığı değil, bir bütün olarak fiziki, ruhi ve sosyal açıdan iyi olma hâli şeklinde tanımlıyor. Biz, buna siyasal olarak da iyi olma hâlinin eklenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Buradan halkımıza sorsak "İyi misiniz?" desek kaç kişi "İyi." diyebilir? İyi değiliz, Türkiye iyi değil; metroda, otobüste, çarşıda, pazarda halkın yüzü gülmüyor, öfke dolu herkes. Kirayı düşünen, marketteki kilitlenen mamayı düşünen, ayın sonunun nasıl geleceğini düşünen. Sayabildiğimiz kadar sayabiliriz. "Ne olacak hâlimiz?" diye kara kara düşünen milyonlarca mutsuz insanın yaşadığı bir ülkede sağlıktan söz edilebilir mi?

Barışın sesini yükseltmek, tecride son verme çağrısı yaptığımız eylemlere müdahaleden de görüyoruz ki her gün demokratik siyasetin alanı daraltılıyor. Cezaevleri, AKP iktidarı geldiğinden bu yana 7 kat daha fazla dolu. Şu anda cezaevlerinde kaç insan var, biliyor musunuz? 314 bin 502 kişi. Siz geldiğinizde kaç vardı? 55 bin 609 kişi. Hoş, siz her yeri cezaevine çevirdiniz, kendinizle bu açıdan övünebilirsiniz. Böyle bir ülkede sağlıktan söz edebilir miyiz?

Önceki dönem Tekirdağ Tabip Odası Başkanı Doktor Ömer Güven'i de yasal siyasal faaliyetlerinden dolayı tutukladınız. Soma davası sebebiyle tutuklananlar var. Soma davası avukatı Selçuk Kozağaçlı içeride. Gezi davası, Soma, Çorlu tren kazası avukatı Can Atalay içeride, şehir plancısı Mücella Yapıcı cezaevinde. Şu anda 13 gazeteciyi tutuklamayı düşünüyorsunuz, 22 gazeteciyi hukuksuzca -Kürt gazetecilerdi bunlar- gözaltına aldınız. Sendikacıları, hak savunucularını, HDP'li siyasetçileri, hamile kadınları, KHK'lileri, çocuklu kadınları, engellileri, ağır hasta mahpusları... Düşünebiliyor musunuz, cezaevinde büyüyen çocuklar var, sizin bir gün dahi duramayacağınız o cezaevlerinde büyüyorlar. Böyle bir ülkede sağlıktan söz edebilir miyiz? Her şeyden önce savaş bir halk sağlığı sorunudur, savaş şakşakçılarının sırtını sıvazlayan, barış demeyi suç sayanlar yüzünden ne yazık ki Türkiye iyileşemiyor.

Gelelim yasa teklifine. Demokratik, katılımcı yasa yapım süreci yaşamadık. Bu kanun teklifi tali komisyona geldiğinde -Sağlık Komisyonuna bu açıdan geldi- aralık ayındaki kanun teklifini niye geri çektiniz diye sorduk, orada hekime daha çok iyileştirme yapılmıştı. Dediniz ki: "Herkesin durumu iyileşecek, bu yüzden geri çekiyoruz." Gerçekten insanları kandırdınız, sağlık emekçilerini kandırdınız, söz verdiğiniz gibi yapmadınız, açıkça yalan söylediniz, sağlık emekçilerinin aklıyla alay ettiniz, oyaladınız. Bir kere sağlık emekçileri bir bütündür; hekimler, hemşireler, sağlık sektöründe çalışan bütün çalışanlar eczacısıyla, veterineriyle, BAĞ-KUR'lusuyla, SSK'lisiyle, taşeronlusuyla, sözleşmelisiyle, getirilecek iyileştirme bütün sağlık emekçilerini kapsamalıdır ama kapsamıyor. Hekimler, diğer sağlık çalışanları, sağlık tanımı içinde olmayan personel, 4/A'lılar, 4/B'liler, 4/C'liler, sözleşmeli taşeron... Ya, niye bu kadar parçaladınız emekçileri? Buna mevzuat mı dayanır? Bu kadar sınıflandırmaya, kastlaştırmaya niye ihtiyaç duyuyorsunuz? Çünkü amacınız emeği ucuzlatmak, emek gücünü ucuzlatmak; bir taraftan ucuz, güvencesiz iş gücü, diğer taraftan paralı sağlık. Türkiye'de "sağlıkta dönüşüm" adı altında büyük bir sermaye birikimi süreci yaşanıyor. İşte, neoliberal politika budur. Dolaylı vergiler, vergiler, topladığınız bütün vergiler özel sağlığa. TÜİK verilerine göre dahi 2022'de SGK'nin yapmış olduğu harcama 128 milyar iken halkın cebinden ödediği sağlık harcaması 40 milyar TL'yi buldu. "Devletin cebinden tek kuruş çıkmayacak." dediniz, 2022 yılında bu hastaneler için bütçeden 21,6 milyar ayırdınız; 5 katına mal ettirip yirmi beş yıl borçlandırıp randevuların alınamadığı şehir hastaneleri yaptınız. Şehirdeki hastaneleri kapatıp kentin kilometrelerce dışında rant hastaneleri yaptınız. "Sağlıkta reform" dediniz, performans sistemiyle büyük bir kaos ve sağlıkta şiddeti getirdiniz. İşte, sağlıkta neoliberal politikalarla bu düzen ne hastaların ne de sağlık emekçilerinin çıkarına işlemiyor, bu düzen kâr için işliyor, bu çarklar kâr için işliyor.

Aile hekimleri ekonomik krizin faturasını ödüyor. Hastane çalışanları geçinemiyor. Emekçiler borç içinde, tefeciye düşmüş durumda. Sağlık emekçileri çocuklarını bırakacak bir kreş dahi bulamıyor.

Daha birkaç gün önce yeni bir intihar haberi aldık. İzmir'de Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde çalışan Adem K. ameliyathanede yaşamına son verdi. "Sağlıkta reform" dediğiniz bütün düzenlemeler sermaye düzeninin kazanması için. Bu kaostan, eşitsizliklerden, böl, parçala, sömür politikalarından sağlık emekçilerine düşen sömürü ve ölümdür.

Zafer Açıkgözoğlu'nu hatırlıyor musunuz? Yoksa ölmeden önce bizlere bıraktığı mektupta yazdığı gibi "Ölünce bir iki gün ağlayıp sonunda unutursunuz..." Zafer Açıkgözoğlu bir hastane çalışanıydı. Bu yasada adı anılmayan sağlık dışı personel yani taşeronda çalışan bir sağlık emekçisiydi. Geride bıraktığı mektubunda şunu söylüyor: "Ben 2013'te İstanbul Tıp Fakültesi Acil Cerrahi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalında poliklinikte, müşahede odalarında temizlik personeli olarak çalışmaya başladım. Tıbbi atıkları toplarken, çöp kutularını boşaltırken elime enfekte enjektör iğnesi battı. 14/6/2013 Cuma günü acil travmatoloji binasında bir klasik yaşanmış; acil hastalara hizmet veren binanın kanalizasyonu patlamış, bina sular altında kalmış, çocuk beslenme polikliniği ve mikrobiyoloji laboratuvarını basmış. Güvenlik önlemi olmadan lağım sularının içinde saatlerce kaldık ve hasta dosyalarını kurtarmaya çalıştık." Zafer'den bahsediyorum ve Zafer burada çok ciddi bir şekilde hastalanıyor. "Yaşarsam malulen emekli olacakmışım, şimdi bunları düşünemiyorum bile. Sonum ne olacak? Yaşayacak mıyım? Bilmiyorum ki." demiş mektubunda Zafer Açıkgözoğlu.

Şimdi söyleyin, bu getirdiğiniz yasa Zafer Açıkgözoğlu gibi sağlık sektöründeki emekçilere ne getiriyor? Hiçbir şey. Bu yasa teklifiniz tam bir faso fisodur. Bu kanun teklifi dostlar alışverişte görsün kanun teklifidir. Bu yasa teklifi sağlık dışı sayılan sağlık emekçilerine haklarını vermediği için büyük bir kötülük yapmaktadır. BAĞ-KUR'lu, SSK'li emeklileri kapsamadığı için, tüm sağlık emekçilerini kapsamadığı için gerçekten büyük bir ayrımcılık yapmaktadır.

Yine, bu yasa 400 bini aşkın kadın çalışana, hemşirelere aleni bir şekilde ayrımcılık yapıyor. Kendi deyimleriyle negatif ayrımcılık uygulayarak cinsiyetçi olduğunu tescillemiştir. Kadın çalışanlara düşman bir yasadır. Sağlık yasa teklifi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hemşirelik mesleğine yansımasıdır. Kâr odaklı bu sağlık sistemi koruyucu sağlık programlarını çöpe atmıştır. Koruyan değil, hastalık üreten bir sağlık sistemiyle karşı karşıyayız. Sağlıkta Dönüşüm Programı sağlığı alıp satılan metaya dönüştürmüştür, hatta öyle ki Bakanınız bile bir özel hastane patronudur. Sağlık alanındaki kamu hizmetlerini küçültüp özel sektörü büyütme çabası içerisinde programlara sahipsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Özetle, sizin politikanız, bakışınız şu: Hasta müşteri, hastaneler işletme, hekimler, hemşireler, tüm sağlık emekçileri sizin köleleriniz. Sorun ne? Sorun; bakın, Görele halkı geçen basın açıklaması yaptı, diyorlar ki: "Hastane yaptınız; evet, bir bina yapıyorsunuz ama göz, ortopedi, nöroloji, radyoloji, kulak burun boğaz, kadın hastalıkları, kardiyoloji uzmanı yok." Bu nasıl hastane? Bir ambulans şoförü kendini ambulansa kelepçeledi hastanelerdeki sorunlara dikkat çekmek için. Bu yılın mayıs ayına kadar hekim göçü oldu, bine yakın hekim bu ülkeden göç etti umudunu kaybettiği için.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - "Nüfusun tamamı GSS kapsamında." dediniz oysa sağlık hizmetleri ve harcamaların tamamı GSS kapsamında değil. "Gelir testi" dediniz, insanları aşağıladınız. Sağlık parasız olmalıdır; paralı sağlık değil, herkese, insana yakışır koşullarda sağlık hizmeti sağlanmalıdır. (HDP sıralarından alkışlar)