| Konu: | Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 15.06.2022 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sözlerime 15-16 Haziran büyük işçi direnişini ve o direnişi yaratan işçi sınıfını selamlayarak başlamak istiyorum. Bu büyük direnişin yıl dönümünde, ne yazık ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi sınıfa karşı olan, emeğe karşı olan bir yasal düzenlemeyi konuşuyor ve yine, ne yazık ki AKP Hükûmeti bu düzenlemeyi allayıp pullayarak yeniden "Sağlıkçılara müjde, sağlık çalışanlarına müjde!" diye vermekten de geri durmuyor.
Değerli arkadaşlar, 1'inci madde aile hekimlerine ilişkin ve aile hekimlerinin aile hekimliği yaparken de aslında ihtisas yapmalarına imkân tanıyan bir düzenleme ve bunun süresini uzatıyor. Yalnız, burada sorulması gereken soru şu: "Niçin TUS'a girmeden bu işlemi devam ettiriyorsunuz? TUS'a girmeden yapılan aile hekimliği eğitiminin kendisi aile hekimlerindeki niteliği düşürmeyecek midir?" İkincisi de "Hem aile hekimliği yaparak bu eğitimi tamamlamalarını nasıl bekliyorsunuz?" Bu soruların hepsini sormak istiyoruz.
Diğer bir şey: Şimdi, aile hekimliğinde görünürde bir iyileşmeye gidip hizmet kalitesini ya da eğitimin niteliğini artırmak istiyorsunuz ama aile hekimlerinin dünya kadar sorunları var, hiçbirine yönelik bir düzenleme yapmıyorsunuz. Örneğin, aile hekimlerine ödenen ödeneklerin yetersizliği, artan doğal gaz faturaları, artan elektrik faturaları nedeniyle neredeyse aile hekimliklerinin kapanma noktasına geldiğini; artan nüfus basıncını, bir aile hekiminin bakması gereken nüfusun çok çok üzerinde bir nüfusa bakması, onlara hizmet vermesi ve en önemlisi de bütün bunları yaparken aslında hizmetlerinin değersizleştirilmesi, ciddi bir şekilde sözleşme basıncı altında bırakılması ve sağlık müdürlüklerinin en ufak aykırı bir harekette onları sözleşmeyi yenilememekle tehdit etmesi gibi risklerle karşı karşıyalar. Peki, siz bunlara ilişkin bir düzenleme yapıyor musunuz? Hayır, yapmıyorsunuz. Şimdi, biz Komisyonda da konuşurken o zaman ifade edildi; işte, aşılama oranlarımız yüksek, gebe takip oranlarımız yüksek, bebek ölüm oranlarımız düşük, anne ölüm hızlarımız çok düşük, OECD'nin ortalamasının üzerinde. Peki, bunu kime borçlusunuz, kime borçlusunuz? Orada çalışan hemşirelere, hekimlere borçlusunuz, o aile sağlığı merkezlerinde, aile hekimliklerinde çalışan sağlık emekçilerine borçlusunuz. Rakamlara gelince, OECD oranlarına çıktığınız için övünüyorsunuz ama insanların emeğinin karşılığını vermeye gelince orada hiçbir adım atmıyorsunuz. Bunun kabul edilemez olduğunu bir kez daha ifade etmemiz gerekiyor.
Bugün, aşılama oranlarındaki iyileşmeleri eğer aile hekimliğine bağlıyorsanız o zaman aile hekimliğinin, koruyucu sağlık hizmetlerinin niteliğini artıracak şekilde yeniden düzenlemeniz gerekiyor. Yani bu ne demek? Toplumun sağlığını korumanız gerekiyor, hastalanmadan önce koruyucu sağlık hizmetlerini geliştirmeniz gerekiyor; kanser taramalarını artırmanız gerekiyor, aşı oranlarını takip etmeniz gerekiyor, gebe takiplerini yapmanız gerekiyor; beslenme, barınma gibi temel sağlığın sosyalizasyonu içerisinde olan bütün parametrelere bakmanız gerekiyor. Peki, siz bunları yapıyor musunuz? Hayır, hiçbirini yapmıyorsunuz. Onun yerine parça başı çalışmayı getiriyorsunuz, sağlığı piyasalaştıracak uygulamalara adım atıyorsunuz, onları devam ettiriyorsunuz.
Şimdi, Türkiye'de yapılan 600 milyon poliklinik hizmetinin 247 milyonunu aile sağlığı merkezlerinde aile hekimleri gerçekleştirmiş yani yüzde 5'lik bir personelle yüzde 40'ın üzerindeki bir nüfusa hizmet vermişler. Şimdi, bu, gerçekten anlaşılabilir insani bir ölçü müdür? Bunu hepinizin taktirlerine sunuyorum. Bu konuda bir adım atılması gerekiyor.
İkinci bir şey, biz yıllarca söyledik, bu SSGSS gelirken de sağlıkta dönüşüm gelirken de "Bu sağlıkta dönüşüm değil, bu sağlıkta yıkım projesidir; toplumun sağlığıyla oynuyorsunuz." dedik ama bizi dinlemediniz. Bugün geldiğimiz nokta ne? Hemşire yok, hasta yok, tıbbi malzeme yok ve en önemlisi toplumun sağlığı yok, bugün toplum sağlığından olmuş durumda. Siz sürekli geçmişi referans vererek "Efendim, SGK kuyrukları var." diyordunuz, bugün kuyruklar nerede? MERNİS'te, telefon başlarında, evde. Artık, zavallı yaşlı teyzeler yalvarıyorlar torunlarına, insanlara "Gel, bana bir randevu al." diye. Ne zamana alıyorlar? Üç ay sonrasına, beş ay sonrasına. Neden? Çünkü sizin gerçek anlamda toplum sağlığını korumaya dönük bir uygulamanız yok, bir bakış açınız yok.
Bununla da sınırlı değil sağlıktaki yıkım projeniz. Bakın, şimdi biz Komisyonda da konuştuk, hep döndünüz, dediniz ki "Ya, şehir hastaneleri var." Allah aşkına ya, bütün dünya şehir hastanelerini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - ...bütün dünya büyük hastaneleri terk ediyor; artık semt polikliniği gibi daha küçük, ulaşılabilir, erişilebilir ve yönetilebilir hastaneleri tercih ediyor yani hastaneyi hastanın ayağına getiriyor. Ama siz ne yaptınız? Şehrin merkezindeki o canım hastaneleri kapattınız, şehrin dışına şehir hastanelerini götürdünüz, insanlar o hastanelere gidemiyorlar. Şimdi, şehir merkezinde kalan hastanelere çökmenin derdindesiniz. Bunların ahlaki olmadığını, vicdani olmadığını ifade etmemiz gerekiyor çünkü bu hastaneler halkın hastaneleri, hepimizin hastaneleri, hepimizin vergileriyle yapılan hastaneler ama buna da baktığınız yok.
Diğer bir mesele, 2'nci maddede de konuşacağız, ya, sizin sadece merkezine hekimi koyduğunuz bir sağlık hizmeti olabilir mi? Hemşireler, laborantlar, eczacılar, teknisyenler sağlıkla ilgili bu düzenlemenin içerisinde neredeler değerli arkadaşlar? Bir hekim tek başına ameliyat yapabiliyor mu, tek başına bir tıbbi işlem yapabiliyor mu? Yapamıyor. Sağlık bir ekip işidir ve siz her gün ama her gün...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi için...
BAŞKAN - Peki, bir selamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Teşekkür ederim.
Sağlık bir ekip işidir ve siz bu sağlıktaki dönüşümle beraber her gün ekibi parçaladınız, her gün. Bakın, 10 tane istihdam biçimi getirdiniz; 4/A, 4/B, sözleşmeli, çakılı, bilmem ne, bilmem ne. Ya, böyle bir şey olabilir mi? İnsanın yani bir ülkenin bir istihdam biçimi olur ama o da en nitelikli şekilde yapılır, en demokratik şekilde organize edilir. Şimdi, burada Komisyon Başkanı diyor ki: "Bingöl'e doktor bulamıyorum." Soruyorum AKP'ye: Yirmi yıldır iktidarda siz varsınız; Bingöl'de, Muş'ta, Siirt'te, Van'da, Hakkâri'de doktor yoksa kim sorumlu bundan? Şimdi sözleşmeli kadrosunu artırarak doktor göndermek çözüm mü? Çözüm değil. Siz gelin, barışın yolunu açın; oraya gidecek doktor da çok, hemşire de çok, çalışan da çok diyorum, Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)