| Konu: | Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 16.06.2022 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 14'üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sağlık Bakanlığı, 7 Mart 2022 tarihli Resmî Gazete'de "65-72 Yaş Yeniden Atama Kurası İlanı" yayımladı. İlan uyarınca, Sağlık Bakanlığı veya bağlı kuruluşlarında eskiden çalışmış olan 65-72 yaş arasındaki tabip ve uzman tabiplerin yeniden kura çekerek istihdam edileceğini duyurdu. Hepimizin bildiği üzere, yaş haddiyle emeklilik, memurların azami görev yapabilecekleri belirli bir yaşın belirlenerek bu tarihten sonra görev yapamayacaklarının tespit edilmesidir. Belirlenmiş bir yaş şartına tabi olmayan memurların azami görev yapabilecekleri yaş hadleri 65 yaşın dolumu ile sınırlanmıştı. Bununla birlikte, yaptıkları görev ve yıpranma hakkı nedeniyle erken emekli olma şansına sahip meslek grupları arasında doktorlar da vardır ama kamuda azami çalışma yaşı 72'ye çıkarılanlar da doktorlardır. Bir meslek grubuna hem yıpranma nedeniyle erken emekli olma hakkı veriyorsunuz hem de "Kamu emeklilik mevzuatına göre belirlenmiş azami yaşı aşarak görev yapabilirsiniz." diyorsunuz. Acaba neden, bir bakalım mı?
Şu an ülkemizde devlet, vakıf ve yurt dışı üniversitelerinde olmak üzere toplam 126 tıp fakültesi bulunuyor. Bir de YÖK'ün dışarıdan öğrenci kabul ettiği, Türkiye'nin yurt dışına katkıda bulunduğu tıp fakültelerini de hesaplarsak YÖK'ün organize ettiği tıp fakültesi sayısı daha da artıyor. Türkiye, tıp fakültesi sıralamasında dünyada 5'inci ülke. Bizden daha fazla tıp fakültesine sahip olan ülkeler, dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip devletleri olan Hindistan, Brezilya, Çin ve Amerika. Tıp fakültesi sayısında Avrupa ülkelerinin hepsi bizden geride. Kendinizce övünebilirsiniz "Bizi kıskanıyorlar." diyebilirsiniz ama dünyada en fazla doktor yetiştirip en fazla doktor ihraç eden ülkelerden biriyiz. Onların tıp fakültesi açmasına gerek kalmadı ki, bizim yetiştirdiğimiz uzman hekimler şimdi yurt dışında şifa dağıtıyor.
Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor? "19 şehir hastanesiyle dünyayla rekabet eder durumdayız. Devamı gelecek. İstiyoruz ki dünya, hastalarını ülkemize göndersin, burada şifa bulsunlar." Tamam da şehir hastaneleri açılırken kapattığınız hastaneler ne oldu? Bugün, sayenizde istifa eden hekimler nedeniyle birçok branşta uzman hekim kalmadı, birçok ilçe hastanesi neredeyse boşaldı. E, yabancı hastaları çağırıyorsunuz da aylardır muayene için randevu bekleyen kendi vatandaşlarımız nasıl şifa bulacak? Önceki gün, bir ambulans şoförünün bir onkoloji hastasını kabul edecek hastane bulamadığı için yaptığı bireysel eyleme şahit olmadık mı? Şimdi bu rakamlarla övünmeli miyiz? Her şekilde, hayır.
Doktorluk en saygın mesleklerin başında geliyor ancak bugün doktorlarımız iktidarın ulu reisi sayesinde hem ötekileştirilen hem kamuoyunda "Dertleri para!" diye tartıştırılan, sağlık çalışanları arasında da kendi kendilerine kızıştırılıp ayrıştırılan, kutuplaştırılan bir meslek grubu hâlini almaya başladı. Dünyada sayısı itibarıyla 5'inci sırada olduğumuz tıp fakültelerimizde okuyan yıllık öğrenci kontenjanı 16-17 binler civarında yani her yıl binlerce doktor mezun ediyoruz. Peki, o zaman neden emekli olmuş 65-72 yaş arasındaki doktorlarımızı geri çağırmak durumunda kalıyoruz? Çünkü hiçbir doktor uzmanlığını aldıktan sonra 72 yaşına kadar artık kamuda görev yapmak istemiyor; çünkü hiçbir doktor, değil özel hastanelerde, artık Türkiye'de görev yapmak istemiyor. İşte bunun nedenleri bu kanun teklifinin içinde yatıyor, işte bunun nedenleri bu iktidarın doktoru hor gören bakışında yatıyor.
Bu iktidar sağlık sistemine bina, beton olarak bakıyor. Daha çok tıp fakültesi binası yapmak, daha fazla hastane yapmak iktidar tarafından sağlıklı bulunuyor ama binanın temelinde yer alması gereken doktor ve tedavi gibi -tırnak içinde- küçük ama çok önemli bir ayrıntı unutuluyor. Bir doktor eğer o gün nöbette değilse günlük mesai saati belli, siz bu süre içerisinde bir doktora "Günde 90 hasta bakacaksınız." diye dayatıyorsunuz. Bir doktor bir günde 90 hastaya bakabilir mi? Bakar ancak yüzüne bakarak, zamanında tedavi edemez. Bir yandan yataklı serviste gelen hastaların durumlarını değerlendirecek, tedavilerini düzenleyecek, taburcu olanların evraklarını hazırlayacak; diğer yandan polikliniklerde 90 hastaya bakacak, şikâyetlerini dinleyecek, tetkik isteyecek, tetkikleri değerlendirecek, tedavi planlayıp reçete yazacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Peki, bunların hepsini ne kadarlık sürede yapacak? Hasta başına ortalama dört beş dakikada. Dört beş dakikada bir hastaya bakmak ne kadar sağlıklı? Son maddelere geldiğiniz kanun teklifinde, ne demiştiniz bu kanun teklifi için? "Tabip, uzman tabip ve diğer sağlık personelinin mali haklarında önemli düzenlemeler içeriyor." Teklifte "sağlık çalışanları" dediniz ama "tabip ve diğer sağlık personeli" ibaresiyle 39 kategoride çalışan personelin 36'sını unuttunuz; tıpkı, sağlığın bir ekip işi olduğunu unuttuğunuz gibi.
Sağlıkta bir dönüşüm gerçekleştirdiniz, evet, hastaneleri garantili işletme; hastaları, garanti sayısına erişilmesi gereken müşteri; sağlık çalışanlarını ise iktidarınızın şamar oğlanına dönüştürdünüz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)