| Konu: | Cumhurbaşkanlığının, Türkiye'nin Milli Çıkarlarına Yönelik Her Türlü Tehdit ve Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Libya'daki Gayrimeşru Silahlı Gruplar ile Terör Örgütleri Tarafından Türkiye'nin Libya'daki Menfaatlerine Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek, Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Milli Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak, Libya Halkının İhtiyacı Olan İnsani Yardımları Ulaştırmak, Dönemin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Tarafından Talep Edilmiş Olan ve Bilahare Kurulan Milli Birlik Hükümetinin de Gerek Duyduğunu Bildirdiği Desteği Sürdürmek, Bu Süreç Sonrasında Meydana Gelebilecek Gelişmeler İstikametinde Türkiye'nin Yüksek Menfaatlerini Etkili Bir Şekilde Korumak ve Kollamak, Gelişmelerin Seyrine Göre İleride Telafisi Güç Bir Durumla Karşılaşmamak İçin Süratli ve Dinamik Bir Politika İzlenmesine Yardımcı Olmak Üzere Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Cumhurbaşkanınca Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 21.06.2022 |
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinin Libya'da görev süresinin on sekiz ay daha uzatılmasına dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerine ben de şahsım adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle ülkemizin bütünlüğü, güvenliği, huzuru, güvenlik güçlerimizin, Silahlı Kuvvetlerimizin can güvenliğinin her zaman için önceliğimiz olduğunu vurgulayarak sözlerime başlamak istiyorum. Elbette bu önceliklerimizle birlikte sınırlarımızın korunmasının, bölgemizin istikrarının ve huzurunun da sağlanmış olmasını ülkemize yönelebilecek olası tehditlere de karşı çok önemsiyoruz. Bu anlamda, özellikle, dış politika söz konusu olduğunda, ülkemizin güvenliği söz konusu olduğunda kişisel, kısa vadeli ve iç politikaya dönük çıkar elde etme girişimlerine de karşı olduğumuzun altını tekrar çizmek istiyorum. Ancak bu temel ilkeye son yıllarda uyulmadığına sıklıkla şahitlik ediyoruz. Kişisel, günübirlik ve iç politikada kısa vadeli kazanım elde etmeye yönelik politik çıkışlar ülkemizin saygınlığına ve itibarına gölge düşürmektedir, uluslararası alanda ülkemizi gereksiz bir tartışma içine taşımaktadır. Devlet politikasıyla bağdaşmadan yapılan bu söylem ve alınan bu kararlar, sonuçları itibarıyla uluslararası alanda itibar ve güven kaybetmemize neden olmakla birlikte, tüm toplumumuz için ekonomik maliyetleri de beraberinde getirmektedir.
Elbette, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ülkemizin tüm bölgelerde ve tüm alanlarda uluslararası çıkarlarını, haklarını ve kazanımlarını savunuyor ve koruyoruz. Bununla birlikte, her bölgede haklı tezlerimizi de savunuyoruz. Sayın Işık, bu konuda sizden de farklı düşünmüyoruz. Her ülkenin bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı duyarak -iç işlerine müdahil olmadan- devlet politikamız olan "yurtta barış, dünyada barış" felsefemizi sürdürmek üzere ülkemizin bütünlüğünü ve güvenliğini önceliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugün, Meclisimizin gündemine gelen, ülkemizin, 85 milyonun, Silahlı Kuvvetlerimizin geleceğini çok yakından ilgilendiren bir tezkerenin süresinin uzatılmasını ve bugünkü sistemde partili kimliği de olan Cumhurbaşkanına geniş yetkiler verilmesini öngören bir tezkereyi daha görüşüyoruz. 2 Temmuz tarihinde süresi dolacak olan tezkereyle, Libya'ya asker gönderilmesi için verilen sürenin on sekiz ay daha uzatılması talep edilmektedir. Değerli hatipler Libya'daki son siyasi gelişmelere vurgu yaptı. Evet, bu sürece baktığımız zaman, Birleşmiş Milletler öncülüğündeki Libya Siyasi Diyalog Forumu Kasım 2020'deki toplantılarında devlet başkanlığı ve parlamento seçimlerinin Aralık 2021'de yapılmasına karar vermesine rağmen bu seçimler planlanan tarihte yapılamıyor. Tobruk'taki Temsilciler Meclisi, mevcut Ulusal Birlik Hükûmetinin görev süresinin Aralık 2021'de dolduğu gerekçesiyle, şubatta, ülkesinin batısındaki bir grup milletvekilinin -belki de çoğunluğunun- katılmadığı bir oturumda bir başbakan seçiyor ve güvenoyu alıyor. Diğer taraftan -daha ilginci- Ulusal Birlik Hükûmeti Başbakanı ise bu kararı tanımıyor; görevinin başında olduğunu ve seçilmiş bir hükûmet olarak bu göreve kendisinin devam edeceğini söylüyor. Yani, Libya'nın yapısına baktığımız zaman tamamen dağınık, 2 farklı hükûmetin bulunduğunu görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, elbette, Libya'da 2011 yılı başında başlayan yönetim krizinin, siyasi çatışma ortamının, parçalanmış yapıların devam ettiğini bugün de görüyoruz. Yani, daha evvelki bir tezkereyle biz orada güvenlik güçlerimizi görevlendirdik ama bu çatışma ortamında bir katkısı olmadı ve bugün de bu siyasi karışıklık devam ediyor. Libya'nın kendi siyasi, iç meselesi olan bu sorunlar elbette Birleşmiş Milletler ve uluslararası hukuk temelinde, kendi içinde çözüme ve istikrara kavuşacaktır. Biz tabii ki Libya'daki, Akdeniz'deki ve en kritik bölge olan Doğu Akdeniz'deki hukukumuzun ve çıkarlarımızın korunmasına yönelik atılan adımları destekliyoruz, ki evvelki tezkerelerde bunları da destekledik. Ancak bu süreçte yanlı, siyasi saiklerle ve bir tarafı muhatap alan ancak diğer tarafı karşısına alan politikaların çıkmazlarının ve sonuçlarının ülkemize büyük maliyetler yüklediğine de şahitlik ettik. Bizler, Libya'da bugüne dek, tabii ki Birleşmiş Milletler anlaşmaları kapsamında meşru kabul edilen Ulusal Mutabakat Hükûmeti ve Tobruk'ta bulunan Temsilciler Meclisiyle yani bütün taraflarla görüşülmesini önerdik, Sayın Çakırözer de bu süreci detaylı olarak bilgilerinize sundu. Ancak görüşmekte olduğumuz bu tezkere metninde uluslararası anlaşmanın onay mercisi olmasına rağmen Temsilciler Meclisinden bahsedilmemesini bir eksiklik olarak gördüğümüzü tekrar vurgulamak istiyorum çünkü bu husus bizim Doğu Akdeniz'deki haklarımız ve kazanımlarımız açısından önemli. Bu anlaşmanın Libya nezdinde geçerli olması ve uluslararası hukuk açısından da etki yaratması açısından bu metinde bu atfın yapılması gerekiyordu.
Değerli milletvekilleri, tezkereyi getiren siyasi iktidar eğer gerçekten yapıcı bir ara buluculuk rolü üstlenmek istiyorsa öncelikle "güvenilir aktör" sıfatını kazanma çabası içine girmelidir; bu güveni kazanması, Libya'daki sorunun derinleşmesini önlemek ve ülkemizin barışçıl bir dış politika eksenine kavuşması için atacağı ilk adım da Libya konusunda Birleşmiş Milletler kararlarına ve uluslararası hukuka uygun bir siyaset izlemesidir. Bu anlamda, Birleşmiş Milletlerin, Gadames görüşmelerinde yabancı unsurların askerî temas hatlarından çekilmesi uyarısı vardır; ben bu uyarıyı tekrar dikkatinize sunmak istiyorum. Yine, Dışişleri Bakanının ülkemizi ziyaretinde yaptığı bir konuşmada benzer beyanda bulunduğunu da yine dikkate almamız gerektiğini düşünüyorum.
Evet, değerli milletvekilleri, ben bu tezkere metninin son paragrafına biraz vurgu yapmak istiyorum çünkü son paragrafta bu tezkereye onay vermemiz noktasındaki bazı gerekçelere yer verilmiş. Bakın, bu gerekçelerden bir tanesi de süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak. Şimdi, bu yaklaşım, aslında siyasi iktidarın bu dış politikaya ne kadar kısa vadeli ve günübirlik bir bakış açısı olduğunu da ortaya koyuyor. İşte, biz, Cumhurbaşkanına hızlı, süratli, dinamik yetkiler vermemeliyiz; biz, akılcı ve uzun erimli kararlar almalıyız. Bakın, bugün, gelecek nesilleri ilgilendiren, yüz yıl sonrasını ilgilendiren ülkeler arasındaki yaptığımız bu anlaşmalara, bu karşılıklı ilişkilere kararlar verirken devlet aklıyla kararlar vermeliyiz.
Değerli milletvekilleri, diğer yandan, yine bu tezkerenin son parafında başka bir gerekçe olarak bu sürenin uzatılmasının kitlesel göçü engelleyeceği gerekçesi sunulmuş. Bakın, kitlesel göçle mücadelede sınır güvenliği için gerçekten bu tezkereye ihtiyaç var mı? Kitlesel göç sorununu bu tezkerenin bir gerekçesi göstermek, bu iktidar açısından bir çelişki değil mi? Ülkemize yönelik düzensiz göçle mücadelede oldukça tartışmalı olan 18 Mart Göç Mutabakatı'nda ülkemize ekonomik ve toplumsal külfetler yükleyen bu iktidarın bu yaklaşımı ne kadar inandırıcı? Bu iktidarın başarısız, hatalı, yanlış politikalarının sonucunda ülkemiz bugün zaten çok ciddi bir göç ve mülteci kriziyle karşı karşıya kalmadı mı?
Evet, bu tezkerenin süresinin uzatılmasında diğer bir gerekçede ise partili kimliği olan Cumhurbaşkanına çok geniş yetkiler verildiğini görüyoruz. İşte, Cumhurbaşkanının, verilen bu yetkiyle güvenlik güçlerimizin, Silahlı Kuvvetlerimizin görevlendirmesi, hudut, sayı, zamanla ilgili her türlü takdir ve tayine yetkisi var. Yine, aynı zamanda, güvenlik güçlerimizin sınır dışı harekât ve müdahalesi Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre yapılacak. Şimdi, bu geniş yetkilere Silahlı Kuvvetlerin bakış açısı, yaklaşımı nedir; biz bunu bilmiyoruz. Bugün siyasi ortamda iç karışıklıkların ve tarafların olduğu Libya'da bu kadar geniş, ucu açık yetkilerin verilmesi bence daha dikkatle tartışılmalıdır. Oysa bizim hedefimiz başka ülkelerde yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, parçalanmış yapılar üzerinden kısa vadeli çıkarlar elde etme veya bir pazarlık yapma olmamalıdır, bu ülkelerle ilişkilerimizde gelecek nesillere onurlu, itibarlı bir iz ve bir miras bırakmak olmalıdır. Libya'yla ekonomik ve ticari ilişkilerimiz, bölgesel iş birliklerimiz, kazanımlarımız diğer komşu ülkelerle olduğu gibi elbette güçlendirilmelidir ama biz bu tezkerenin süresinin uzatılması noktasında kaygılıyız çünkü bu iktidarın dış politikadaki, özellikle resmî aday ülkesi olduğumuz Avrupa Birliğiyle olan ilişkileri, uluslararası kurumlarla olan ilişkileri ülkemizi tartışmalı bir konuma taşımıştır. Kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyinin siyasi denetimine alındık, AİHM kararlarını tanımıyoruz, bu noktada tartışmalı bir ülke noktasına geldik; güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlüklerde taahhüt edilen yükümlülüklerimizden de uzaklaştık. Yaşanan geriye gidişlerin neticesinde kırılganlıklar ve kurumsal dışlanmalar gündeme geldi ve yaklaşık dört yıldır uygulanan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde kurumsallaşmanın en çok zarar gördüğü alanlardan biri dış politika alanı ve dış ilişkilerimiz oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özdemir.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Dış politikadaki kazanımlarımız maalesef iç politikaya dönük hamasi söylemlerle heba edildi. İşte "sahada ve masada güçlü Türkiye" söylemlerinin maalesef somut bir sonucu doğmadı. Bırakalım uluslararası muhatapları ikna etmeyi iç kamuoyunda biz muhalefet partilerine, Meclise dahi anlatmakta ve destek bulmakta eksik ve yetersiz kalındığına şahit oluyoruz. Evet, Libya'yla ilgili geçmişte verilen tezkerenin sonuçları ne oldu? Libya bizden nasıl bir destek istedi, neye karşılık istedi bu desteği? Libya'yla nasıl bir mutabakatımız var? Bu sorulara cevap verilmemişken şimdi yeniden görev süresinin uzatılmasıyla ilgili geniş bir yetki isteniyor. Biz, öteden beri ülkemizin uluslararası çıkarlarını ilgilendiren konularda şeffaflığı, bilgi paylaşımını, iknayı ve uluslararası çıkarlarda ortak karar almayı önemsiyoruz değerli milletvekilleri.
Evet, sonuç olarak, işte böylesine bir süreçte önümüzdeki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Evet, son olarak önümüzdeki seçimlerde değerli milletvekilleri, iktidara geldiğimizde dış politikada atacağımız ilk adım ülkemizin bütünlüğünün korunması, güvenliğinin sağlanması; tabii ki kazanımlarının, haklarının, hukukunun sonuna kadar savunulması; Silahlı Kuvvetlerimizin can güvenliğinin sağlanması temelinde geleneksel "yurtta barış ve dünyada barış" çizgisine ve az evvel Sayın Işık'ın bahsettiği, hatırlattığı yüce Atatürk'ün o basiretli, ilkeli dış politikasına tekrar ülkemizi döndüreceğiz diyorum.
Hepinizi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)