GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanlığının, Türkiye'nin Milli Çıkarlarına Yönelik Her Türlü Tehdit ve Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Libya'daki Gayrimeşru Silahlı Gruplar ile Terör Örgütleri Tarafından Türkiye'nin Libya'daki Menfaatlerine Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek, Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Milli Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak, Libya Halkının İhtiyacı Olan İnsani Yardımları Ulaştırmak, Dönemin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Tarafından Talep Edilmiş Olan ve Bilahare Kurulan Milli Birlik Hükümetinin de Gerek Duyduğunu Bildirdiği Desteği Sürdürmek, Bu Süreç Sonrasında Meydana Gelebilecek Gelişmeler İstikametinde Türkiye'nin Yüksek Menfaatlerini Etkili Bir Şekilde Korumak ve Kollamak, Gelişmelerin Seyrine Göre İleride Telafisi Güç Bir Durumla Karşılaşmamak İçin Süratli ve Dinamik Bir Politika İzlenmesine Yardımcı Olmak Üzere Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Cumhurbaşkanınca Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde,
Yasama Yılı:5
Birleşim:105
Tarih:21.06.2022

İSMAİL KAYA (Osmaniye) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bölgemizde huzur ve güvenliğin sağlanmasına yönelik Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulumuzu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın hemen başında tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla yâd ediyorum, hayatta olan gazilerimize de Allah'tan sağlıklı, uzun ömürler diliyorum. Ülkemizin huzur ve güvenliği için büyük bir inanç, cesaret, kararlılık ve fedakârlıkla görevini yapanlara da teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, tarihin ve coğrafyanın yeniden şekillendiği bir dönemde Türkiye hem millî çıkarları doğrultusunda adımlar atmakta hem de bölgesel barışa katkı vermektedir. Diplomasideki etkinlik sahadaki güçle desteklenmektedir. Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti arasında 27 Kasım 2019'da İstanbul'da iki mutabakat muhtırası imzalanmıştır; biri, Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası, diğeri ise Güvenlik ve Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırası'dır.

Meclisimiz tarafından kabul edilen Güvenlik ve Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırası'nın hükümleri doğrultusunda meşru Libya Ulusal Mutabakat Hükûmetinin Türkiye'den askerî destek ve iş birliği talebi söz konusu olmuştur. Libya'ya verilen destek hem hukuki bir yükümlülük hem de millî hafızaya sadakattir. Sömürge zihniyetiyle emellerini, bölgedeki istikrarsızlığı destekleyerek, yasa dışı aktörleri finanse ederek gerçekleştirmeye çalışan odakların yanında değil karşısında durmak millî duruşun kayıtsız şartsız gereğidir.

Sayın milletvekilleri, iki ülke arasındaki ilişki, tarihî dostluk ve güven esasına dayalı bir ilişkidir. Libya, bizim için uzun tarihî ve kültürel bağlarımızın olduğu, deniz ülke sahası bakımından komşumuz olan, vefalı, dost bir ülkedir. 20'nci yüzyılın başlarında Gazi Mustafa Kemal'in Libya halkının sömürge zihniyetiyle olan mücadelesine verdiği destek hâlâ hafızalarda taptaze yerini almaktadır. Sahada sondaj ve araştırma gemileriyle yapılan faaliyetler ile Mavi Vatan -deniz- Tatbikatı ülkemizi çevreleme politikasına karşı attığımız kararlı adımlardır. Bu süreçte Doğu Akdeniz'deki egemenlik haklarımızın ikili anlaşmalarla desteklenmesi gerekiyordu. Bu kapsamda, Libya'yla yapılan anlaşmalar Akdeniz'deki hak ve hukukumuzu koruma yolunda atılmış isabetli adımlardır.

Görüşmekte olduğumuz bu tezkere, Libya'nın istikrar, huzur ve güvenliğine destek veren; Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak ve çıkarlarını muhafaza eden ve bölgesel barışa katkı veren bir tezkeredir. Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması ile Askerî İş Birliği Anlaşmaları, Doğu Akdeniz'de kazandığımız hareket alanının devamı, bölgede kazandığımız siyasi ve hukuki inisiyatifin sürekliliği bu tezkerenin güçlü bir iradeyle icrasına dayanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Libya'ya asker gönderme, silah ve mühimmat ile teknik ve askerî bilgi desteği sağlanması uluslararası hukuk açısından meşrudur. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2015 yılındaki 2259 sayılı Karar'ı Türkiye'ye ve Birleşmiş Milletlere üye diğer ülkelere bu sorumluluğu vermektedir. Ayrıca, Libya'daki çatışma ortamı sivillerin ölümlerine, DEAŞ ve El Kaide gibi terör örgütlerinin faaliyet yürütmesine ortam oluşturmakta; dahası, Libya'da faaliyet gösteren Türk şirketlerinin güvenliğini de tehdit etmektedir. İşte, Türkiye tüm bu meşru ve insani sebeplerin yanı sıra, uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve sorumlulukla hareket etmektedir; bu kapsamda, Libya'ya komşu olan Tunus ile Akdeniz'e kıyısı bulunan Cezayir ve İtalya gibi ülkelerin yanında Sudan'ın da yaşananlardan etkilenme potansiyeli düşünüldüğünde, bu ülkelerle Libya konusunda yapacağımız diplomatik temas ve iş birliği Türkiye'nin bölgesel barışa katkı sağlayan gayretlerini güçlendirecektir. Nitekim, bu ülkeler büyük ölçüde Libya Ulusal Birlik Hükûmetine verilen desteğin de arkasındadır.

Uluslararası kuruluşlar aracılığıyla barış ve güvenlik alanında en kuvvetli katkıyı sunan Türkiye'nin, yine uluslararası hukuk bağlamında, kendi güvenliğini korumak için sınır ötesi harekâtlar gerçekleştirmesinin hiçbir yanlış ya da gayrihukuki bir yeri yoktur. Türkiye haklı, hukuki ve meşru bir zeminde faaliyet yürütmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bütün operasyonlarda dünyaya en güzel insanlık dersleri veren asil ve şanlı bir ordudur. Türk askeri, barışın güvercini, savaşın kartalı, kadife eldiven içinde çelik bir yumruktur.

Sonuç olarak, Türk dış politikası, son yıllarda, "masada ve sahada etkinlik" ilkesiyle hareket etmektedir. Türkiye'nin millî çıkarları bu iki alandaki güçlü duruşla tesis edilmekte ve korunmaktadır. Bu dönemde gördük ki sahada güçlüyseniz masada da güçlüsünüz. Bu ilkeyle Türkiye, Libya'nın güvenliğini ve istikrarını tehdit eden her türlü teşebbüs karşısında Libya'nın toprak bütünlüğünü, istikrarını, meşru kurumlarını, siyasal bağımsızlığını desteklemektedir çünkü Libya'da olanlar sadece bu ülkeyi değil tüm bölgeyi ve Türkiye'yi yakından etkilemektedir. Bu tezkereyle Akdeniz'de mavi vatanımızı koruyor, haklarımızın gasbedilmesini engelliyor, kardeş ülke Libya'nın istikrarına ve bölgesel barışa katkı yapıyoruz. Masada oluşan gerçekler, bu tezkereyle sahada da perçinlenecektir.

Türkiye, Doğu Akdeniz'de meselelere ve gelişmelere mahkûm değil, hâkim konumdadır ve bu konumunu da sürdürmeye kararlıdır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, bölgesinde ve dünyada lider bir ülke, söz sahibi bir ülke olmaya da devam etmekteyiz. Türkiye, Libya'ya savaşmak için değil, barış ve huzurun tesisi ve -Birleşmiş Milletler kararında öngörüldüğü üzere- meşru Ulusal Birlik Hükûmetine destek vermek için gitmektedir.

Sayın milletvekilleri, Libya, sadece duygusal bağımızın olduğu bir coğrafya değildir. Sahip olduğu kaynaklardan dolayı teröre bulanmış, meşru hükûmeti tehdit altına alınmış olan Libya, Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölgeye istikrarsızlık yayabilir. Bu konu, bir parti meselesinden çok, ülke güvenliğini, geleceğini, kazanımlarını ilgilendiren bir konudur. Yarının Türkiyesine daha büyük tehdit ve tehlikeleri miras bırakmamak için, sorunları torunlarımıza havale etmemek için bugün bizden bekleneni yapmalıyız. Türkiye, toprak bütünlüğünü sağlamış, istikrarlı, güvenli ve tüm Libya vatandaşlarını kucaklayan bir Libya'yı desteklemektedir. Türkiye'nin tarafı Libya halkının tamamıdır. Libya'da kapsayıcı bir siyasi çözüm, söz konusu ülke ve bölgeye istikrar getirecektir. Ülke olarak biz bölgemizde barış, Libya'da siyasi istikrar ve çözüm istiyoruz.

Gönül isterdi ki bu süreçte siyasi partiler olarak bir irade ve hassasiyet göstersinler ancak gördüğümüz kadarıyla Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Cumhur İttifakı olarak AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi tarafından desteklenmekte, İYİ Parti tarafından da desteklenmektedir. Gazi Meclisimizin alacağı tarihî bu karar, bugün bizler, milletimiz ve dünya tarafından takip edilirken yarın tarihin sayfalarında hak ettiği yeri alacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken Cumhurbaşkanlığı tezkeresine "kabul" oyu vereceğimi bildirerek siz değerli milletvekillerine ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimize saygılarımı sunuyor, tezkerenin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini dileyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)