GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:105
Tarih:21.06.2022

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İstanbul Finans Merkezi'yle ilgili 338 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin geneli üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşacağım. Yüce Meclisi ve televizyonları başında izleyenleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, çok önemli bir konuyu görüşüyoruz aslında, bu sıralar bu kadar boş ama çok önemli bir konu bu. Finans, sürdürülebilir bir ekonomi için, büyüme ve istihdam için, bu istihdamın, büyümenin, sağlıklı bir ekonominin oluşmasında çok önemli bir rol oynuyor. Dolayısıyla finansa çok çok ihtiyacımız var. Finans merkezleri de bu finans ihtiyacının karşılanmasında çok önemli rol oynayan merkezler. Finans merkezleri, bir anlamda finans konusunda kümelenmelerin olduğu, finans konusundaki şirketlerin bir araya geldiği, kümelendiği çarşılar, yoğunlaştığı merkezler, başşehirler. Çok önemli dedim, sonuç olarak, İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi'ni eksiklerine rağmen, hatalarına rağmen desteklemek istiyoruz. Ancak bazı sorularımız var, bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda da sorduk, cevap almaya çalıştık, burada da soracağız, cevap almaya çalışacağız; bunlarla ilgili olumlu cevaplar verilebilirse de desteklemek istiyoruz sonuç olarak. Şimdi, bunu samimi olarak ifade ediyorum: Bu eleştirilerimize cevap verilebilirse böyle bir kanun teklifinin gerçekten de desteklenmesi gerekir. Ancak soracağım sorular ya da yapacağım yorumlar aslında teklif sahibi olan değerli milletvekillerimizle ilgili değil yani onların da aslında sorması gereken, onların da muhakkak ki sorduğu sorular çünkü onlar da bu güçler ayrılığı prensibine göre yasamada yer alıyorlar, onlar da bizim gibi milletvekilleri. Yürütmenin yapacağı bu işle, yürütmenin ihtiyacı olan, yürütmenin kurumlarının uygulayacakları bu kanun teklifiyle ilgili hep beraber sormamız gereken sorular var. Peki, kimlere soru sormamız gerekiyor? Hep beraber, milletvekilleri olarak bu soruları kimlere soracağız? Tabii ki bunları yürütme erkinde olan, siyasi irade sahibi kişilere soracağız. Kimler bu siyasi sorumlular? Eskiden siyasi sorumlular başbakanlardı, bakanlardı, bunlara sorardık; gelirlerdi, burada ya da Plan ve Bütçede otururlardı, komisyonlarda bulunurlardı. Oralarda ilgili bakanlara, başbakanlara -siyasi iradeye de sahip oldukları için- kendilerine kurumlarını nasıl çalıştırdıklarını sorardık, denetimin nasıl yapılması gerektiğini gösterirdik. Ancak şimdi görüyorsunuz siyasi iradeye sahip, seçilmiş hiç kimse yok. Benim bu soruları sorabilmem için burada siyasi iradeye sahip hiç kimse yok. Hâlbuki bu soruları hep beraber, siyasi iradeye sahip kişilere sormamız lazım. Türkiye'de, İstanbul'da bir finans merkezi kuruluyor; önce bölgesel, sonra da küresel çapta olacak. Merkez Bankası gibi, Hazine gibi kurumlarımızı, tüm bankalarımızı, BDDK'yi, SPK'yi hep oraya alıyoruz, hep orada topluyoruz, bütün finansla ilgili şirketler orada toplanıyor. Bunu nasıl yapıyorsunuz, niçin yapıyorsunuz, bunun haricinde bizim bilmemiz gereken neler var? Sormamız lazım. Neden Ankara'dan İstanbul'a götürüyorsunuz? İstanbul'dakileri neden belli bir yere topluyorsunuz? Hepsini sormamız lazım. Kime soracağız? Yok işte kimse. Seçilmiş hiç kimse, siyasi iradeye sahip hiç kimse yok bunları sorabilmemiz için. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde maalesef böyle bir durum var; bakanlar atanmış, seçilmiş değiller yani burada olsalardı dahi bu soruları sormak ve olumlu cevaplar almak mümkün değildi maalesef. Sayın Cumhurbaşkanı gelemiyor buraya, onun adına burada olması gereken kişilere de bu soruları soramıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve ilgili bakanların burada olması lazım, o da yok. Şimdi, önümüzdeki günlerde, perşembe günü Plan ve Bütçe Komisyonunda bir ek bütçe görüşeceğiz bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden sonra. Değerli arkadaşlar, ek bütçe nasıl görüşülür, ne Anayasa'da ne İç Tüzük'te tek bir madde yok, tek bir hüküm yok. Böyle bir sistem olur mu ya? Bunu nasıl getirdiler, nasıl referandumdan geçti? Böyle bir saçmalık olamaz gerçekten de. Göreceksiniz, ek bütçe geliyor, nasıl görüşüleceğiyle ilgili tek bir cümle yok, tek bir hüküm yok. Neye göre görüşeceğiz? Sayın Bakan gelecekmiş, Sayın Hazine ve Maliye Bakanı gelecekmiş, sunacakmış. Peki, neye göre yapacak? Onları da ayrıca konuşacağız yani böyle bir sistemsizlik dünyada görülmemiştir. 100'üncü yılımızda, cumhuriyetin 100'üncü yılında şu yapılan gerçekten de saçmalık, anlaşılır gibi değil.

Şimdi, peki, neler soracaktım? Sonuçta, evet, burada bu siyasi muhataplar yok, Komisyonda da yoktu ama bu soruları sormamız gerekiyor. Hiç olmazsa, bunlar tutanaklara geçsin, daha sonraki kuşaklar istifade etsin diye bu soruları sormamız lazım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir metafor; siz çok zengin de olsanız, çok lüks bir okul yapıp "Hadi oku bakalım; bak, elimden gelen her şeyi yaptım." deyip evladınızı bırakır mısınız? O çocuk orada okuyabilir mi? Öğretmeniyle, arkadaşlarıyla... İlgilenmezseniz, sevgi vermezseniz, saygı vermezseniz, ilgi göstermezseniz, sevgisiz saygısız, psikolojik desteği olmadan, sosyal olmadan, arkadaşları kimlerdir, öğretmenleriyle ilişkileri nasıldır diye ilişkiniz yoksa, ilgilenmiyorsanız lüks bir binada, okulu lüks diye o çocuğun başarılı olması mümkün müdür?

Ben, İstanbul Finans Merkezi'ni gezdim, arkadaşlarımızla beraber iki hafta kadar önce İstanbul Finans Merkezi'ni gezdik. Muhteşem bir yer, bir kere onu söyleyeyim, gerçekten çok başarılı binalar var; 3,4 milyar dolara mal olmuş; 3,4 milyar dolar, şu anda dünyadaki artışla beraber en az 5 milyar dolarlık bir merkez. Belki de dünyada fiziki olarak en iyi koşullara sahip finans merkezi olacak İstanbul Finans Merkezi ama bina olarak var. Onun haricinde finans merkezlerini finans merkezi yapan konu demokrasidir, adalettir, şeffaflıktır, hesap verilebilirliktir. Şimdi, değerli arkadaşlar, bunlar yoksa, hukuk yoksa sadece binayla olur mu? Yani o dediğim, biraz önceki metaforda olduğu gibi çocuğunuza karşı sevgisiz, saygısız, psikolojik desteksiz, ilgisizsiniz; sadece okul veriyorsunuz; bu da böyle. Böyle bir yerde başarının olması mümkün müdür? Teşbihte hata olmaz, maalesef böyle bir sıkıntı var.

Ve bir soru daha sormak istiyorum, bunu Komisyonda da sordum, net olarak cevap alamadım. Şimdi, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; İstanbul Finans Merkezi yapılıyor, kanun da çıkarıyoruz. Bizim finans kuruluşlarımızın, bankalarımızın, finansla ilgili tüm kuruluşlarımızın şu anda yapamadığı, yapmadığı, İstanbul Finans Merkezi açıldığında yapabileceği hiçbir şey yok, hepsini şu anda yapıyoruz, ilave hiçbir şey yok. İstanbul Finans Merkezi kuruluyor, oluşuyor diye, kanunu çıkıyor diye, binaları yapıldı diye finansla ilgili ilave yapılacak hiçbir şey yok, hepsi şu anda Türkiye'de yapılıyor zaten. Ama finans merkezi kuruluyor diye farklı olarak ne var? Niye oraya gidecek şirketler? Vergi avantajı var, gelir vergisi ödemeyecek belli koşullarda, kurumlar vergisi ödemeyecekler, banka sigorta muameleleri vergisi (BSMV) ödemeyecekler, harç ödemeyecekler, damga vergisi ödemeyecekler; avantajları bu olacak. Lüks bir merkezde çalışacaklar, vergi ödemeyecekler ama "İstanbul Finans Merkezi Kanunu çıktı, binaları var." diye şu anda Türkiye'ye finans alanında ilave getirilen bir avantaj söz konusu olmayacak. Sadece bu bankalar -ki bankaların çoğu yabancı ortaklıdır biliyorsunuz- finans kuruluşları vergi avantajına sahip olmuş olacaklar, bütün bu.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - E, zarar getiriyor o zaman.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Bunun, tabii, bir maliyeti olacak. Hâlbuki finans merkezleri güven, istikrar ve hukuk merkezleridir yani muhteşem akıllı binalar var -gerçekten muhteşem o binalar, tam bitmemişti, öyle olacak- ama güven, istikrar yoksa orasının bir finans merkezi olması mümkün değil biliyorsunuz. Hesap verilebilirlik yoksa, şeffaflık yoksa, açıklık yoksa bu mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, bir de tabii önümüzdeki günlerde buraya da gelecek bu sosyal medya yasası. Sosyal medya yasasının da çıkmasıyla beraber Türkiye bir sansür ülkesi oluyor, dikkat edelim. Bundan sonra da İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi'ni getiriyoruz, görüşüyoruz. İkisi bir arada olmaz. Bizler muhalefete mensup milletvekilleriyiz ama iktidara mensup milletvekillerimizin de iktidarı uyarması lazım; bunlarla Türkiye yol alamaz, devam edemez. Bu konularda hiç olmazsa iktidar milletvekillerinin iktidarı uyarması lazım. "İktidar milletvekili" derken yanlış kullanmayayım, tabii ki iktidar milletvekilleri yok artık "1'inci partinin milletvekilleri" demek lazım çünkü iktidar burada yok artık, iktidar sadece Meclis dışında oluşuyor, maalesef Mecliste yok.

Değerli arkadaşlar, canımı sıkan, beni üzen bir konu daha var, onu da burada belirtmemiz lazım. Şimdi, kanunun 7'nci maddesi var. Şimdi, burada, 7'nci maddede diyor ki: Bu İstanbul Finans Merkezi'nde çalışma yapan şirketler isterlerse kayıtlarını Türkçe tutmayabilirler. Değerli arkadaşlar, finans merkezleri, finans merkezlerinde çalışan şirketler, hepsi Türk hukukuna tabi şirketler, hepsi Türkiye kurumları, Türkiye hukukuna göre kurulmuş şirketler. Bunların kalkıp da Türkçe kayıt tutmaması diye bir şey nasıl söz konusu olabilir? Biz egemen bir ülke değil miyiz, nasıl Türkçe kayıt tutmazlar? Burası serbest bölge değil, bakın, serbest bölge olduğunda, serbest bölge Türkiye toprağı değil; orada Türkçe dışında kayıt tutulabilir, onu anlarım ama burası Türkiye toprağı, Türkiye hukukuna tabi, Türk hukukuna tabi şirketler orada. Ne demek Türkçe kayıt tutmayacaklar? Bunu anlamak mümkün değildir; bu, egemenliğin devridir, buna hepimizin karşı çıkması lazım. Bu, hepimizin hassas olması gereken bir konu değerli arkadaşlar. Yani bunu "Türkçe tutmayabilirler." hükmünü getirerek doğru bir iş yapmıyoruz. Bununla da bir avantaj sağlayacağımızı düşünmeyelim; hiçbir avantajı yok bu konunun. Bu, maalesef çok yanlış bir düzenlemedir ve bunun muhakkak düzeltilmesi gerekir. Değerli arkadaşlar, Anayasa'ya da aykırıdır bu, bunu muhalefet şerhinde de özellikle belirttik; muhakkak düzeltilmesi gereken bir konu bu.

Değerli arkadaşlar, şimdi bir düzenleme yapıyoruz. Bunun hukukla, adaletle çok çok ilgisi var. Avrupa Konseyinin "GRECO" diye bir birimi var, OECD bünyesinde de çalışıyor. Özellikle yargı ve siyaset alanındakilerin yani milletvekillerinin, siyaset alanındakilerin ve yargının nasıl çalışması gerektiğini ölçüyor. Şimdi, biz, zaman zaman diyoruz ki: "Avrupalılar da şöyle böyle." Batılıları da eleştiriyoruz; doğrudur, eleştirmemiz de lazım. Onlar da ikiyüzlülük yapıyorlar ancak şeffaflık konusunda, hesap verilebilirlik konusunda bunlar ölçülebilir kavramlar olmuş değerli arkadaşlar. Bunları kötüye kullanmak mümkün olmamalı, ölçülebilir kavramlar. Şimdi, GRECO'nun çalışmalarına göre belli kriterler var; siyasiler ve yargı mensupları belli kurallara uymak zorundalar. Türkiye siyasileri de yargı mensupları da o kurallara uymuyorlar. En fazla bu kuralların dışında kalan ülkelerden bir tanesiyiz. Onun için bu konularda onları eleştirmeye de çok fazla hakkımız yok. Belli kriterler konulmuş, ölçülebilir hâle getirilmiş bunlar; bunlara bizim de uymamız gerekiyor.

Şimdi, bunun haricinde bir diğer konu da bütçe, değerli arkadaşlar. Biraz önce bahsettim; bütçe geldi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtikten sonra ilk defa ek bütçe geliyor, ilk defa. Biraz önce söylediğim gibi, ek bütçenin nasıl görüşüleceğiyle ilgili olarak ne Anayasa'da ne de İç Tüzük'te tek bir hüküm yok. Biliyorsunuz, Anayasa'ya göre, kanunlar ancak milletvekilleri tarafından sunuluyor; eskisi gibi tasarı yok, hükûmetten gelmiyor. Sadece bütçe kanunu istisnası var. Bütçe kanunu da Cumhurbaşkanlığı tarafından sunuluyor yani Cumhurbaşkanı Yardımcısı geliyor, önce Plan ve Bütçe Komisyonuna, sonra Genel Kurula sunuyor ve her bakanlık, her bağımsız birim kendi bütçesiyle ilgili bilgi veriyor, hesap veriyor.

Şimdi, ek bütçede aşağı yukarı yüzde 80 artış söz konusu; her bakanlığın, her kurumun bütçesinde aşağı yukarı artış var. Perşembe günü Sayın Hazine ve Maliye Bakanı gelecek. Hazine ve Maliye Bakanı neye göre sunum yapacak orada, hangi anayasa ya da iç tüzüğe göre orada sunum yapacak? Böyle bir boşluk olabilir mi, bu nasıl bir sistemdir değerli arkadaşlar? Neden diğer bakanlar yok? Kendi bakanlıklarında önemli artışlar söz konusu; gelirlerinde ve giderlerinde. Neden bunlarla ilgili bilgi vermeyecekler bütçede olduğu gibi? Bütçe neyse aynı usule tabi olması gerekir. Neden aynı usule tabi olmuyor da bir bakan geliyor? Bütçenin hazırlanmasıyla da ilgisi yok yani mantık olarak Maliye Bakanlığının ilgisi var ama bütçeyi hazırlamakla görevli tek kurum Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının bağlı olduğu yer Cumhurbaşkanlığı. Bütçede olduğu gibi Cumhurbaşkanı Yardımcısının gelip sunum yapması lazım, neden Hazine ve Maliye Bakanı geliyor? Hazine ve Maliye Bakanlığının görevleri arasında "bütçe hazırlamak" diye bir şey yok.

Değerli arkadaşlar, bunlar üst üste yapılan çok önemli yanlışlardır, anayasal yanlışlardır, boşluklardır; bunlar bir devlet adabı içerisinde, aklı içerisinde, hafızası içerisinde affedilmeyecek hatalardır. Hele Türkiye Cumhuriyeti gibi 100'üncü yılına gelmiş ama devlet geleneği binlerce yıldan beri devam eden bir ülke için bunlar çok önemli hatalardır, bunları göz göre göre yapıyoruz maalesef. Bunlar düzeltilmesi gereken çok önemli konulardır, bunları kimse atlayamaz, bunları kimse küçümseyemez, bunlarla ilgili olarak doğru iş yapmak zorundayız. Esas, usule tabidir. Şimdi, bütçeyle ilgili böyle önemli usulsüzlükler yapıyoruz. Biraz önce söyledim, şimdi bu kadar önemli bir kanunu görüşüyoruz Türkiye'nin finansıyla ilgili; 5 milyar dolara yakın masraf yapılmış, maliyeti olan bir finans merkeziyle ilgili konuyu görüşüyoruz; siyasi muhatabımız yok ne Plan ve Bütçe Komisyonunda ne Genel Kurulda. Bu kadar masraf yapılmış, bu iş nasıl olacak, nasıl yapılacak, dışarıyla ilişkiler nasıl yürüyecek? "İlgili kurumları denetleyelim." diyoruz, siyasi muhatabımız yok.

Değerli arkadaşlar, bunlar söylediğim gibi yanlış işler, yanlış konulardır, bunlar düzeltilmesi gereken konulardır.

Sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Umarım dikkate alınır bu söylediklerimiz. Kanun teklifinin de söylememize rağmen dikkate alınmayacağını bildiğim için şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)